Demiray ORAL

Biz kendi aramızda buna ‘gazetecilik’ diyoruz
10.03.2012
2768

Sorun aslında şu: “Gazetecilik” yapan bir yayına alışık değil memleket.

Basının medya olması sürecinde tamamen unuttu bunu.

Normal gazetecilik faaliyetinde bulunan, üstelik hayatına devam etmeyi başaran bir yayın bu nedenle sık sık sigortaları attırıyor.

Sadece doğru bildiğini destekleyen, daha önce desteklediğini yeri gelince eleştiren, olan bitene herhangi bir partinin, görüşün ya da patronunun çıkarı hesabıyla bakmayan bir gazeteyi neredeyse kimsenin havsalası almıyor artık (çok acıklı ama en çok da medyanın).

Bu yüzden çıktığı günden beri Taraf ve yazarları altı sıfırlı banka hesaplarını cukkalama hakaretleri eşliğinde, yaftalama atlıkarıncasının üstünde döndürülüp duruyor.

Bir şucu oluyoruz, bir bucu...

Hatta bizim gazetede maaşların banka hesaplarına kaplumbağa hızıyla varmasını, çalışanların çektiği sıkıntıları bile “Yapılan numara inandırıcı olsun diye” izansızlığında açıklayanlar oldu.

Biliyorum, aslında tenezzül etmeye değmez muhabbetler bunlar.

Ama memlekette normal gazetecilik yapılmasını aklı almayanlar, mesleği sanal âlemdeki haberlere yorum kisvesi altında sallamak olanlardan ibaret değil maalesef.

Bir haberin ucu dokunduğu zaman, mevki ve makamda sınır tanımaksızın hemen herkes aynı hâletiruhiye içine giriveriyor.

Misal son vakada, sağlık durumuyla ilgili haber nedeniyle Başbakan Erdoğan’ın aklı almadı normal bir gazetecilik faaliyetini.

Dünyanın her yerinde haber olacak bir iddia verilmiş, o iddianın dayanağı olduğu söylenen doktorun yalanlaması da onun altında.

Biz kendi aramızda buna “gazetecilik” diyoruz işte.

Gazetecilikle birlikte, yaftalama atlıkarıncası dönmeye başladı ve “dış mihraklarla bağlantılı” gazete unvanını “kazandı” bu kez de Taraf.

Geçen hafta demiştim ama ben size dış mihrak ve münferit kardeştirler diye. Vaziyete göre bir o zıplar gündeme bir öteki.

Geçen hafta Hocalı mitingi vesilesiyle abi olan münferit için epey rol ayrılmıştı senaryoda.

Dizinin bu haftaki bölümünde de hatırı kalmasın diye kardeşi dış mihrak çağrıldı sete.

Fakat diziyi dikkatle seyredenler anladı ki bu dış mihrak denen küçük kardeş meğer Başbakan’ın kimi danışmanlarıyla kankaymış.

Tabii bir de Başbakan’ın pek sevdiği memleketin bazı gazeteleriyle.

Bütün bu hengâmenin arasında en çok ne hoşuma gitti biliyor musunuz?

Bir yandan normal gazetecilik faaliyetini havsalası bile almayanların, diğer yandan mevzu cezaevindeki meslektaşlarımıza bağlanınca “Ama onların sadece şu kadarı gazeteci” diye savunma yapmaları.

Erdoğan’ın sözlerinden anladık ki şu anda içeride olan gazeteciler “terörist”, dışarıda olup gazetecilik yapmaya çalışanlar ise “dış mihrakların maşası” (Bu arada Bakan Egemen Bağış’ın “Tecavüzcü, dolandırıcı gazeteciler” sözlerindeki “Tecavüzcü gazeteci”den kasıt meğer Hüseyin Üzmez’miş. “Dolandırıcı gazeteciler”den ise henüz haber alınamadı).

En iyisi dış mihrak mevzuunu Başbakanlık’taki ofisinde bırakıp şu “terörist” gazetecilere gelelim.

Erdoğan’ın böyle söylemesine sebep, bu gazetecilerle ilgili hazırlanan iddianamelerde yazan suçlamalar. Doğal olarak iddianamelerde, “Yazdığı haberde yaptığı tashihler aracılığıyla terör örgütünün propagandasını yapmak” filan yazmıyor.

Tıpkı Erdoğan cezaevine girdiğinde hakkındaki iddianamede “şiir okuduğu için” yazmadığı gibi.

Nasıl ki Erdoğan “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek”le suçlandıysa, bu gazeteciler de “terör örgütünün propagandasını yapmak” misali birtakım iddialarla suçlanıyorlar.

Ancak tutuklanan gazetecilerin sorgularından biliyoruz ki haklarındaki iddiaların da ciddiyeti kendinden menkul.

Misal iki gazeteci telefonla konuşuyor ve biri ötekine “Bomba gibi bir haber patlatacağım” diyor.

Savcı bu konuşmadan feyiz alıp şöyle soruyor: “Nerede bomba patlatacaksınız?”

Bilmem anlatabildim mi?

Başbakan Erdoğan’ın “Tutuklu gazetecilerden sadece altısının basın kartı var” sözlerine gelince.

Bu ifadeyi kimi köşe yazarları eleştirdi.

Ben ise AKP’nin son bir senesini düşününce, bu yaklaşımı demokratik standartlar açısından gayet yüksek seviyede bulup şükrettim.

Aynı açıklamayı Sayın İçişleri Mütehassısı da yapabilir ve “Tutuklu gazeteciler arasında Resmi Gazete’de çalışan hiç yok” deyip çıtayı bambaşka bir yere taşıyabilirdi.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)
  • Mazotçu

    Mazotçu

    20.05.2012 16:50

    Eskiden olsaydı Ermeni Soykırımını inkar ettikleri ve çaktırmadan soykırımına sebep gösterdikleri gibi, " kaçakçılar F-16 larımıza saldırıyorlardı, taşıdıkları mazotla molotof kokteyli hazırlıyorlardı, bizi sırtımızdan hançerlediler " gibi soytarı yalanları atarlardı.

Yazarlar