Ekrem DUMANLI
17 Aralık’taki yolsuzluk soruşturmasından bu yana iktidar, hukuku askıya aldı. Ne anayasa dinliyor, ne yasa.
O soruşturmaları örtbas edebilmek için “Paralel yapı” safsatasına sarıldı pek çoğu. Bu saçma iddiayı teyit edecek somut bir bilgi bulunamayınca bazı kişiler öfke ve paniğe kapıldı. Çünkü devletin bütün imkânları seferber edilmiş, herhangi bir suç unsuru bulunamamıştı. Halbuki yolsuzluk, rüşvet ve kara para soruşturmasındaki somut deliller ortadaydı ve üstünü kapatmak hiç de kolay görünmüyordu.
Ne yapıldı? Başbakan’ın tabiriyle “altyapı döşendi”, “proje” devreye sokuldu ki ‘paralel’ saçmalığına delil uydurulabilsin. Önce yeni bir kanun çıkarıldı ve o kanuna binaen yeni bir mahkeme kuruldu. Sonra o mahkemelere iktidar talimatı doğrultusunda icraat yaptığına dair kuşkular uyaran hâkimler atandı. Böylece tabii hâkimlik ilkesi çiğnenmiş oldu. Oysa evrensel hukuka göre bir yargılama, önceden var olan bir mahkeme tarafından yapılmalı ki tabii hâkimlik ilkesi ayaklar altına alınmamış olsun. Yeni mahkeme ile başlayan yeni bir soruşturma, devrim mahkemelerini ve olağanüstü hal dönemlerini çağrıştırır ki bu usule olsa olsa antidemokratik dönemlerde rastlanabilir. Darbe mahkemelerinde ise hak, hukuk, adalet olmaz...
İlk düğme, tabii hâkimlik ilkesinin ayaklar altına alınması ile yanlış iliklendi. Sonra atama yanlışları yapıldı. 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarında iktidar üyelerinin isteği doğrultusunda karar verenlerin sulh ceza hâkimliğine atanması tesadüf olabilir mi? 5 gün önce kurulmuş mahkemedeki hâkimlerin, göreve başladıkları gün iktidar tezleri doğrultusunda icraata geçmesi tesadüf olabilir mi? İlk iş yolsuzluk operasyonunda görev alan emniyet yetkililerini, terör soruşturmalarında vazife gören emniyet amirlerini gözaltına almak. Üstelik hukuksuz bir tavır ortaya konarak yapıldı ilk icraat. Gözaltıların yaşandığı gün Selam-Tevhid Terör Örgütü ile ilgili dosyanın kapatılması da bir hayli düşündürücü. Oysa o dosyada ciddi ithamlar olduğu ortada. Acaba ucu kime dokunuyor ki Selam-Tevhid Terör Örgütü soruşturması bazılarını bu kadar çileden çıkarıyor ve hukuksuz uygulamalara başvuruluyor...
Sonraki aşamalar tam bir hukuk katliamı. İktidar borazanı bazı medyanın muhabirlerine (yargı ve emniyet yetkilileri tarafından) bir gün önceden “Sabaha hazır olun, operasyon var” deniyor. Sonra gecenin bir yarısında polis yetkililerinin evlerine kameralar eşliğinde baskınlar düzenleniyor. Belli ki şov yapılıyor, belli ki korku salınmak isteniyor, belli ki toplum nezdinde insanlar aşağılanmak isteniyor. Ve şöyle bir mesaj veriliyor adeta: Bir daha yolsuzluk araştırması yapan, radikal örgütler ve terör şebekeleri üzerine giden, ucu iktidara yakın kimselere dokunan soruşturmalara imza atan güvenlik güçleri, böyle şiddetli bir şekilde cezalandırılacaktır.
Ramazan gününde. Sahur vaktinde. Hiçbir hukukî izahı yapılamayacak şekilde kelepçeler takılıyor emniyet amirlerine. Ne var ki beklenmedik bir hadise yaşanıyor o esnada: Ellerine kelepçe vurulan kanun adamlarının cesur ve yürekli haykırışı. Birisi ellerindeki kelepçeleri göstererek “Ben haram lokma yemedim, yanlış iş yapmadım” diye haykırıyor. Gözaltına alınan bütün görevliler (istisnasız) aynı onurlu davranışı sergiliyor. Kim ne derse desin kamu vicdanında bunun derin bir manası var: Hırsızlar dışarıda; hırsızı kovalayanlar içeride! Peki adalet nerede?
Sahur baskınında gözaltına alınırken bir ana evladını uğurluyor. “Yavrum, hırsızlar utansın; sen utanacak bir şey yapmadın...” diyor. İster istemez kitleler ayakkabı kutularını, sıfırlanan milyar dolarları, hediye verilen 700 bin liralık lüks saatleri, doyumsuz bir şekilde inşa edilen villaları hatırlıyor, yatları katları vs. hatırlıyor…
Değişik fikirlere mensup olan onca emniyet mensubu tek bir yafta ile zan altında bırakılıyor. Güya değişik çevre ve kültürlerden gelen o insanlar ‘paralel’ yapı içindeler. Böyle saçma ve delilsiz bir iddia ile insanları yaftalayanların hukuktan nasibi olabilir mi? Onların umurunda değil hukuk; belli ki öç almak, suçüstü yakalandıkları soruşturmaların hesabını görmek istiyorlar. O yüzden herkese kelepçe takılıyor. Öyle ki kendi iradesiyle emniyete giden bir polis müdürü arkadan kelepçeleniyor. Hangi hukuk tanımaz yetkili bu emri verme cüretinde bulunuyor? Kamuoyunda infiale sebep olan ve çokça tartışılan kelepçe talimatına neden mert bir yetkili çıkıp “ben talimat verdim” diyemiyor? Çünkü yapılanlar suç.
İstanbul Adalet Sarayı’nda yaşananlar tam bir skandal. Hiç şüpheniz olmasın, tarihe kara bir leke olarak geçecek. Gözaltı süresi bittiği halde polisleri Adliye’de kanunsuz bir ısrarla bekletmek beceriksizlik değilse tam bir zulüm. Sürenin bitmesinin ardından tekrar gözaltı kararı çıkarılması da acemice yapılmış bir başka hukuksuzluk. Bunun hesabını hiç kimse veremez. Hele avukatların mahkeme salonunda kimliği belirsiz kişilere rastlaması ve o şahısların Hâkim İslam Çiçek’le görüştüğünün anlaşılması ve Hâkim Bey’in “Kaç İsmail kaç!” diyerek adamı Adliye’den firar etmeye teşvik etmesi adaletin çivisinin nasıl çıktığını gözler önüne seriyor, hâkim ve savcıları kesinkes zan altında bırakıyor.
Türkiye, Ramazan Bayramı’na kelepçelerle girdi. Kiminin ellerindeydi o kelepçe, kiminin iradesinde. Ellerinde kelepçe olan kişiler, “Ben haram lokma yemedim!” diye haykırıyordu. Ya iradesi kelepçeli olanlar? Kadir Gecesi’nin üzerine gölge düşürdü o kelepçeli adalet sistemi. Ne var ki o mübarek gecede bazılarının kalp gözü kapalı, kulakları tıkalıydı. Mazlumların âhını işitmediler. Bir yudum suya muhtaç bırakılarak sahursuz oruç tutmaya zorlanan Hüseyin’lerin âhını duymayan, Kerbela faillerinin zulmünü anlayamaz ki!
Talimatla eziyet yapanlar, hukuku askıya alanlar, hiç kuşkunuz olmasın, yaptıkları yanlışların hesabını hukuk karşısında mutlaka verecek. Ya kalemini kiraya verenler, aklını ve vicdanını mahpus hale getirip bir ahir zaman teshirine kurban gidenler? Onlara kelepçeli özgürlüğün nasıl bir vakara dönüştüğünü anlatmak çok zor; çünkü koltuğunu sırtında taşıyanların ve makamlar altında ezilenlerin esaret görünümlü gerçek hürriyetten haberdar ve nasiptar olması çok zor.
Polislere neden sahip çıkıyoruz?
İktidara kul köle olmuş bazı çevreler, yayınlarımızdan çok rahatsız olmuşlar ki “Neden Zaman polislere sahip çıkıyor?” diye sorguluyorlar. Hatta ‘sahip çıkma’ üzerinden ‘örgütsel bağ’ kurmak için hoplayan zıplayan kişilere de rastladık. Üstelik bunların bir kısmı hukukçu sıfatıyla dolaşıyor, kendilerini rezil, rüsva ediyor ekranda. En başta şunu bilmek lazım: ‘Paralel’ diye bir şey yok; bu zırvanın hukukta yeri hiç yok. İkincisi; bu polislerin cemaat üyesi diye yaftalanması yanlış. Her düşünceden devlet görevlisini ‘paralel’ safsatası ile yaftalayıp; sonra da bunları neden savunuyorsunuz demek olsa olsa yandaş zekâsının düşüklüğü ile izah edilebilir. Kaldı ki Ramazan ayında yürütülen ve hukuku ayaklar altına alan gözaltı işlemleri Yezid zulmünü andırıyor. Bu kişilere sahip çıkmak değil, zulme seyirci kalanlara “Siz nasıl insansınız ki zulme razı oluyorsunuz?” diye sormak gerekiyor.
Biz ta baştan beri “suç işleyen varsa, kim olduğuna bakılmaksızın, hesap vermeli” dedik. Yine de öyle diyoruz; ancak tabii hâkimlik ilkesi yerle bir edilerek, yeni bir kanunla yeni mahkeme kurularak, seçilmiş hâkimler atanarak, yandaş medya öncülüğü ile suçlu ilan edilerek, Aktroller eşliğinde linç operasyonları yapılarak farklı dünya görüşünden insanları ispatsız bir hoyratlıkla ‘paralel’ diye suçlayarak adalet tesis edilemez. Bugün despotizmin ve ceberutluğun verdiği sarhoşlukla esip gürleyenler bir gün hukuk karşısında süt dökmüş kedi gibi olmaya mahkûmdur. Tarihte bunun yüzlerce örneği var…
Büyük gazetecilik başarısı
Türkiye, 17 Aralık’a büyük yolsuzluk ve rüşvet soruşturması ile uyanmıştı. İddialar vahim, deliller sağlam, gerçekler ürpertici idi. Zaten bu yüzden dört bakan istifa etmek zorunda kaldı. Ne var ki iktidar, ucu kendine dokunan soruşturmayı akamete uğratmak için akla hayale gelmedik işler yaptı ve hukuku yerle bir etti. “Hodri meydan, adalet sonuna kadar ve herkes için” demek yerine savcılar sürüldü, hâkimler tayin edildi, polisler için sürgün kararı verildi. Ve maalesef bu ülke yolsuzluk ve rüşvet konusunda üçüncü dünya ülkelerini andırır kaba bir görüntü ortaya koydu. Daha da ötesi, ‘hırsızlar’ serbest bırakılıp ‘hayırsever işadamı’ muamelesi görürken, soruşturmayı yürüten devlet görevlilerine cezalar yağdırıldı; hatta soruşturmanın darbe olduğu bile iddia edildi. Aslında bir darbe vardı ortada ama onu 17 Aralık soruşturmasını yapanlar değil; orada suçüstü yakalananlar yapıyordu. Her neyse... Tarih bir gün bunları satır satır yazacak...
Türkiye’de yolsuzluk soruşturması örtbas edilirken ve atasözümüz “yavuz hırsız ev sahibini bastırır” bir kez daha ispat edilirken (sahi bizden başka dünyada böyle atasözü olan var mıdır?), İran’da da benzer bir olay yaşandı. Bizdeki İran asıllı Reza Zarrab gözaltına alınırken İran’da Babek Zencani tutuklanmıştı. Paralel süreçler devletlerin hukuk sınavını ortaya çıkaracaktı. Türkiye, siyasî suçluluk psikolojisi ile çuvalladı. Ya İran?.. İşte bu konunun bizzat İran’a gidilerek araştırılması gerekiyordu. Zaman gitti, gördü, yazdı. Ve gerçek ortaya çıktı ki, Türkiye yolsuzluk konusunda maalesef nal topluyor.
Hafta içinde başlayan “İran’ın 17 Aralık”ı başlıklı yazı dizisi son dönemin en büyük gazetecilik başarısıdır. Doğan Ertuğrul, İran’da günlerce kaldı, en üst düzey yetkililerle görüştü ve enfes bir dille bu dosyayı hazırladı. Tarihe kalıcı bir not düşen yazı dizimizi saklamak, arşivlemek gerekiyor. Hatta bir an önce kitap haline getirilmesi, yazı dizisinde özetlenen kısımların kitapta uzun uzun anlatılmasında fayda olduğu kanaatindeyim. Ertuğrul’u ve diziye emeği geçen arkadaşları kutluyorum; zira onlar gazetecilik yaptı. Keşke borazan olmaktan öte hiçbir meziyeti kalmayan yandaş arkadaşlar da bu mesleki duruştan ders çıkarsa. Olabilir mi böyle bir şey? Sanmam, zira koca koca adamların bir enişte uğruna, bir evlat uğruna, bir makam uğruna vs. savrulup gittiğini gördük ve anladık ki insanî/İslamî ölçü kayınca şakûlü de kayıyor insanların...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2015
6.01.2015
3.01.2015
30.10.2015
27.10.2015
23.10.2015
20.10.2015
16.10.2015
13.10.2015