Ekrem DUMANLI
Artur London, idealist bir sosyalisttir. Daha 17 yaşındayken teşebbüs ettiği eylemle kendine bir yol haritası edinir.
Evlendiği kadın da öyle. İdam cezası almıştır ancak hamile olduğu için cezası infaz edilmemiştir. Neyse. Devran döner bu iki idealist insan tıpkı diğer dava arkadaşları gibi hapishanelerden kurtulur, iktidara yürür.
Artur artık Çekoslovakya'nın dışişleri bakan yardımcısıdır. 3 yıl bu görevi ifa eder. Ancak bir gün fark eder ki kendisi de rejimin takibi altındadır. Nitekim önü kesilir, gözleri bağlanır, istintaka tabi tutulur.
Aylarca süren sorguda tek şey istenmektedir: İtiraf. London, şaşkınlık içinde suçlamanın somut hadiseler üzerinden yapılmasını talep eder. İşkencecinin umurunda değildir. O casus, hain, Troçkist, ajan gibi suçlamaların bir an önce kabul edilmesini istemekte hatta emretmektedir.
Artur London sonunda “itiraf” etmeye karar verir. Ne söyleneceğini savcılar yazmakta, ifadeler kelimesi kelimesine ezberletilmektedir. Beraber sorgulandıkları insanların arada bir kendi kendilerini şöyle teselli ettiğini öğreniriz: “Bu yapılanlardan Stalin'in kesin haberi yoktur.” Mümkün mü! İş mahkeme safhalarına doğru ilerledikçe Artur görür ki kendisinin gözaltına alınmasına karar veren parti yetkilileri bile ajan ilan edilmiştir.
Sorgulamalar feci hatalarla dolu olur da; proje mahkemeler âdil kalabilir mi? Radyodan canlı yayınla aktarılan mahkemelerde karar çoktan verilmiş, savunma hakkı ta baştan gasbedilmiştir. İdam cezalarının yanında hapis cezaları da verilir. London cezasını yıllarca çeker, tahliye olur ve anılarını yazmak için yurt dışına çıkar.
Kitabını yayınevine teslim etmek için Prag'a döndüğü gün Sovyet tankları Çekoslovakya'yı işgal eder. Artık iş işten geçmiş, bütün özgürlükler askıya alınmıştır.
1968'de kaleme alınan otobiyografik o eser (İtiraf) sinemaya da uyarlandı. 140 dakikalık film muazzam bir akıcılıkla seyirciyi cezbediyor. Bir de unutulmaz bir sahneyle final yapıyor: Artur'un Prag'a döndüğü ve Sovyet tanklarıyla karşılaştığı gün, özgürlüğünü kaybetmiş çaresiz insanları görüyorsunuz siyah-beyaz karelerde. Ve gençler duvara şöyle yazıyor: “Uyan Lenin bunlar çıldırdı!” Bu manidar yazı ideolojinin ilk aşamasındaki insanî söylemlere, özgürlükçü hayallere atıftır. Ne var ki artık o tatlı rüyalar çoktan kâbusa dönüşmüştür…
İdealist düşüncelerle siyasi arenaya çıkanlar belli bir dönem çile çeker, eziyet görür, diyet öder. Biraz da o mağduriyetin sebep olduğu destekle iktidara yürürler. Çevreden merkeze taşınırlar zamanla. Bir dönem eleştirdikleri kişilerin koltuklarına otururlar. Mazide kendileri için söylenen hain, işbirlikçi, ajan gibi lafları artık başkaları için kullanmaya başlarlar. Adaletsiz mahkemelerde ezim ezim ezildiklerini unutur, masum insanları ezmeyi devlet yönetmek sanırlar.
Her ne pahasına olursa olsun, iktidarda kalma güdüsü, “düşman” üretir sürekli. Hele bir de demokratik denetim yoksa ve otoriterleşmenin önü açıksa. En uzak daireden devşirilen “hain” listesi yetersiz kalır zamanla. Cinnet çemberi daraldıkça daralır; insan öğütme çarkları eski dava arkadaşlarına, hatta aile fertlerine kadar uzanır. AK Parti'nin başına gelen de budur. Başta her kesimi kucaklayan parti gitmiş, yerine herkesi hain gören bir düşünce gelmiştir. Ve bu durmayacaktır da. Yeni yetmelerin 7'li çete deyip bazı yazarlara çarpı atması, parti kurucularının bile hain ilan edilmesi bu kötü gidişin göstergesidir…
Dünya “tek adam” sisteminin diyetini İkinci Dünya Savaşı'nda çok ağır ödedi. Bu yüzden katılımcı ve çoğulcu demokrasiye geçildi. Türkiye'nin o kadim süreçleri denemeye ihtiyacı yok. İnsanlık tarihinin en eski ve değişmez kuralı: “Güç yozlaştırır, mutlak güç mutlaka yozlaştırır.” Öyle bir yere gelirsiniz ki siz de bir gün “Uyan Lenin bunlar çıldırdı!” demek zorunda kalırsınız. Maazallah, iş işten geçmiş olabilir o gün…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2015
6.01.2015
3.01.2015
30.10.2015
27.10.2015
23.10.2015
20.10.2015
16.10.2015
13.10.2015