Ekrem DUMANLI
Son noktaya gelene kadar zulme ortak olmadı Pilatus. Ruhen mazlumun yanındaydı çünkü. Susarak savuşturmak istedi o fırtınalı günleri.
Ne var ki uzaktan seyretmekle yetindiği o süreç bir gün keskin bir karar vermeye mecbur etti onu. İsa Aleyhisselam’a ve arkadaşlarına karşı yürütülen o korkunç karalama/sindirme hareketinin sahipleri onu da suçlarına ortak etmek istedi. Roma’daki sistem de onu gerektiriyordu zaten. İdam kararlarını Roma Valisi sıfatıyla onun onaylaması bekleniyordu. İsa Aleyhisselam hakkında ölüm fermanı çıkaran zalimler, Pontius Pilatus’un karara imza atmasını istiyordu. Hâlbuki o, İsa’nın (as) suçlu olduğuna inanmıyordu. Üstelik karısı Procula, bir rüya görmüş, o rüyanın tabiri olarak kocasına, “Asla bu zulme ortak olma!” manasına gelen bir yorum yapmıştı.
Vebal almak istemiyordu Vali. Mahkeme başkanlığı yapıp İsa’yı (as) kurtarmaya yönelik sorular sordu ilkin. “Hakikat nedir?” sualine aldığı veciz cevap tam da istediği gibiydi. “Ben bu kişiyi suçlu bulmadım.” dedi. Ne yazık ki egemen güçler hukuku çoktan askıya almış, mahkeme kararı olmaksızın suçlu ilan etmişti Hz. İsa’yı. Pilatus ya makamından olacak ya da cinayete iştirak edecekti. Bir bahane buldu ve infazı geciktirmeye çalıştı. İstiyordu ki aradan birkaç gün geçsin, Paskalya geleneğine uygun bir şekilde halk oylamasına gidilerek o Masum Nebi zulümden kurtarılsın. Başardı da. Ne yazık ki kalabalık halk topluluğu bir kişilik af hakkını İsa’dan değil, Barabbas adlı bir eşkıyadan yana kullandı. Bir eşkıya kadar değeri yok muydu o şanı yüce insanın? Kara propaganda sayesinde halkı İsa Aleyhisselam’a karşı doldurmuşlardı ve o azgın kitle nasıl bir haksızlık yaptığının farkında bile değildi. İnsanlar çılgınlar gibi bağırıyor, Meryem’in Oğlu’nu çarmıhta görmek istiyordu. Pilatus’un atladığı tarihî bir realite vardı: İsa’dan (as) önceki bütün peygamberler de çoğunluğa karşı mücadele vermiş, taşkın kalabalıkların zulmüne maruz kalmıştı. Bu durum, onların haksız olması anlamına gelmiyordu ki!
Pilatus linç kampanyasını aşabilmek için bir hamle daha yaparak İsa’yı (as) serbest bırakmayı teklif etti. O diyardan uzaklaştırılacaktı. Saygın din adamları ve kâhinler, halk iradesinin çok açık olduğunu, bir an önce infazın gerçekleştirilmesi gerektiğini söyledi. Makamından olmak istemeyen Pilatus artık baskılara dayanamayarak gözü dönmüş, adaletten uzaklaşmış ittifaka boyun eğdi. Ötesi malum; O Yüce Peygamber kırbaçlatıldı, dövüldü, yüzüne tükürüldü, alay edildi, çarmıha mahkûm edildi...
Pilatus’un eline bir peygamberin kanı bulaşmıştır ve bu hazin durum vicdanını sızlatmaktadır. Adamlarından bir ibrik su ister. Bir de leğen. Sonra özene bezene ellerini yıkar ve etrafta onu şaşkınlıkla izleyen kalabalığa şöyle der: “Benim ellerim temiz!” Bu sözün eski Yunan’da ya da eski Yahudi geleneğinde de var olduğunu, “Günah benden gitti” manasına geldiğini söyleyenler varsa da günümüze kadar gelen ‘temiz eller’ tabiri Pilatus ile sembolik bir mana kazandı. O yüzden pek çok ressama ilham olmuş, ellerini yıkayan vali pek çok tabloya yansımıştır.
Aslında Pilatus, A’raf’taki adamın sembolüdür; zulmü gördüğü halde sessiz kalmanın, haklının yanında yer almaktansa güçlünün yanında mevzilenmenin, kendi makam ve birikimini koruma uğruna zalimlerle işbirliği yapmanın simgesidir. Kendine göre haklı gerekçeleri vardı Pilatus’un; ama netice itibarıyla zulme ortak olmuş, zalimce bir karara imza atmıştı. Adı tarihe katiller arasında geçti...
Ah Pilatus, korkmayacaktın. Korkup da bahaneler uydurmayacaktın...
Zalimler, her daim suç ortağı arar kendine. İster ki yapılan korkunç yanlış sadece kendi üzerine yıkılıp kalmasın. Hicret gecesi Hazreti Muhammed’i (sas) öldürmek isteyen insî şeytanların telkin ettiği fikre bakar mısınız: “Her aşiretten birini seçelim ve herkes hançerini aynı anda saplasın; ta ki kanı oymaklar arasında dağılsın!” Zalimin psikolojisi tam da budur: Suç ortaklığı. Zalimi çileden çıkaran, zulme ortak olmayan kişilerdir. Onları da hain olarak görür, dönek olarak yaftalar, ilk fırsatta onları da cezalandırmak ister; çünkü o, herkes zulmüne ortak olduğunda kendini daha rahat hisseder...
Ey A’raf’taki Pilatus!
Unvanların, kazanımların altında kalıp ezilme! “Ben ki…” diye başlayan cümlelerin noktasını, emin ol ki, şeytan koyuyor. “Ben ki eşi menendi olmayan bir hocayım…”, “Ben ki paha biçilmez bir aydınım...”, “Ben ki saygın bir işadamıyım…” diye başlayan cümleleri sen objektiflik sanıyor, kendini o çetin sınavdan kurtardığını tahayyül ediyorsun. Yanılıyorsun! Tumturaklı sözler, zulmün olduğu yerde vicdanî bir arınma vesilesi olamaz. Zulüm dönemlerinde vicdan, yaptıklarıyla arınır; yapamadıklarıyla değil. Büyük İslam âlimlerine zulmeden Emevî sultanları, Abbasî halifeleri vs. çoktan ölüp gitti; ama o mazlum imamlar, çile dönemlerinde verdikleri çetin sınavdan alınlarının akıyla çıktıkları gibi kıyamete kadar gönüllere taht kurdu.
Ah Pilatus!
Ellerini yıkadığında vicdanındaki kan lekesini de temizlediğini sandın. Yanıldın! Eminim, tıpkı Lady Macbeth gibi, gece yarılarında ellerini defalarca yıkadın; ancak o görünmez kandan kurtulamadın. Mazlumun âhı yüreğini deldi her sabah ve şöyle feryat ettin kendi kendine: “Uykuyu katlettim; acıları dindiren, insana huzur veren uykuyu!” İsa (as) uçup gitti aramızdan; senin ellerin hiç ama hiç temizlenmedi; çünkü hakkın, hukukun, fikrin namusunu koruyamadın, küçük hesapların altında ezilip gittin...
Bu akreditasyon size zarar verir
AK Parti kongresinde pek çok gazete ve TV’ye akreditasyon uygulandı ve gazeteciler salona alınmadı. Bu, askerî yönetimlerin, özellikle de 28 Şubat’çıların, uyguladığı bir metot. Buna şimdi iktidar partisinin tevessül etmesi yakışık aldı mı? ‘Yeni Türkiye’ üzerine nefes tüketenler ne diyor acep bu tuhaf uygulamaya? Basbayağı ‘eski Türkiye’ bu!
Bir zamanlar bu tür uygulamalar yapıldığında hemen her kesimden, özellikle de muhafazakâr kesimden, itirazlar yükselir, bu tenkitlere karşı askerler, “Dünyanın pek çok yerinde de akreditasyon uygulanıyor.” şeklinde cevaplar verirdi. Doğru. Demokratik ülkelerde bile akreditasyon uygulaması yapılıyor. Ama bizdeki kadar akıl dışı bir uygulamaya rastlamak imkânsız. Akreditasyonun maksadı özel birikim gerektiren konularda özellikle uzman muhabirlerin toplantılara katılmasını temin etmektir. Mesela askerî konularda yetişmiş habercilerle toplantı yapılır ki geniş çaplı ihalelerden teknik donanıma kadar ayrıntıya vakıf kişilerle bilgilendirici, sorgulayıcı, denetleyici değerlendirmeler yapılabilsin. Bu nedenle savunma muhabirleri vardır gazete ve televizyonlarda. İnançları, ideolojileri, politik duruşları yüzünden medya gruplarına topyekûn akreditasyon yapılmaz. Yapılırsa o ülkenin yönetimine demokrasi denemez...
Bizdeki garabetin en acı yanı nedir biliyor musunuz? Bir zamanlar akreditasyon adı altında ayrımcılığa maruz kalmış meslektaşlarımızın meseleye sessiz kalması. Bugün, “Köşk’teki o programa falan neden çağrıldı?” diye etrafı velveleye verenlerin geçmişte yazdıklarına, söylediklerine bakın; durumun ne kadar vahim olduğunu anlarsınız. Bir dönem gazete sütunlarında ve TV ekranlarında bazı meslektaşlarımız esip gürlemiş, mangalda kül bırakmamıştı. Şimdi iktidarın aynı antidemokratik uygulamaya sığınması karşısında o kişilerin dilini yutmuşçasına sessiz kalması ‘Yeni Türkiye’nin ne manaya geldiğini ayan beyan ortaya çıkarıyor. İnsan tek bir erdemli cümle kuramaz mı basın özgürlüğü konusunda! Bu kadar mı tutsak alındınız Allah aşkına!
Meselenin bir de komik yanı var: Akredite uyguladım dediğin program çok sayıda TV kanalında zaten canlı yayınlanıyor. Neyi yasaklıyorsun o zaman? Dünyanın hiçbir ülkesinde canlı yayınlanan programlara böyle gülünç bir yasak uygulanmaz. Tam bir akıl tutulması. Umarım bu yasakçı yolda devam etmezler.
Tecrübeyle sabit ki akreditasyon adı altında yapılan haksızlık yasak sahibine zarar verir; basın kuruluşuna değil. Şayet ortada bir utanç varsa o, mağdurlara ait değil, mağrurlara aittir. Hem ülke içinde temel hak ve özgürlükler konusunda namuslu bir tutum sergileyenler hem de bu ülkeye dışarıdan bakıp bir kanaat getirenler ortada yaman bir çelişki olduğunu ve ayrımcılık suçunun işlendiğini pekâlâ bilir. Daha dün akreditasyonu antidemokratik bulan ve bu konuda bir duruş sergileyenlerin aynı gerekçelerle aynı hataya sığınmaları ne kadar hazin bir durum. Bunun aksini savunabilecek kimse var mı?
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2015
6.01.2015
3.01.2015
30.10.2015
27.10.2015
23.10.2015
20.10.2015
16.10.2015
13.10.2015