Erol KATIRCIOĞLU
Bildiğimiz demokrasinin, rayından çıktığının en açık kanıtı, “seçilmiş” başbakanların ya da cumhurbaşkanlarının aslında bir zamanların imparatorluklarındaki “krallar” haline gelmiş olmaları. Sanki eskiden imparatorlukların yerlerini almış ulus-devletler yeniden imparatorluk haline geliyorlar gibi.
Çağımız demokrasilerinde yaşanmakta olan bu gelişme iki temel sebepten kaynaklanıyor. Birinci sebep, “kimlikleşme” ise diğeri de “bozuk gelir dağılımı”.
Kimlikleşme 1980’lerden bu yana yaşanan “küreselleşmenin” bir sonucu. Küreselleşme her şeyi yeryüzü düzeyinde yaygınlaştırırken aynı zamanda büyük bir “belirsizlik” de yaratıyor. Belirsizlik ise bireyler arasında riskler oluşturduğundan, onları dil ve din bakımından yakın olduklarının içine çekerek onları kimlikleştiriyor. Bu nedenle de liberal demokrasilerde varsayılan “vatandaş” kavramı aşınıyor. Kimin neye ve ne için inandığı o “vatandaşın” ait olduğu kimliğe göre biçimleniyor. Bu nedenle de sosyolojik olarak bölünmüş toplum siyasal olarak da bölünüyor. Siyasi partiler de ideolojik konumlanışlarını dayandıkları kimliklerle özdeş hale getiriyor.
İkinci sebep olan “bozuk gelir dağılımı” ise demokrasilerin olmazsa olmaz koşulu olan “seçimlerin”, siyasetçilerin sahip oldukları ya da harekete geçirebilecekleri kaynakların niteliği tarafından belirlenir hale geliyor olmasıyla ilgilidir. Dolayısıyla siyasi partilerin seçimlerdeki başarıları büyük ölçüde bu kaynakların büyüklüğünün bir fonksiyonudur. Bu kaynak farklılıklarını belirli bir biçimde devlet kaynaklarıyla (devlet yardımlarıyla) regüle etmeye çalışan devletin yaptığının ise hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur. Siyaset bu nedenle de kaçınılmaz olarak toplumda finansman ararken aslında aynı zamanda bu finansı sağlayanların da kontrolüne girmekte. Dolayısıyla da toplum eşit olmayan kaynaklarla yarışan siyasi partilerin olduğu bir düzene evrilir ki bu düzene demokrasi demek de zordur.
İktisatta benim çok benimsediğim bir motto vardır. “Karar alanlar daima kendi çıkarlarına uygun karar alırlar!”. Yukarıda anlatmaya çalıştığım biçimde oluşan çağımız demokrasilerinde belirli bir kimliğe ve de büyük bir kaynağa sahip siyasetçiler iktidara gelirler ve geldiklerinde de hep kendi çıkarlarına uygun kararlar alırlar. Sonuçta, büyük ölçüde “eşitlik” üzerine oluşmuş bulunan demokrasiler aslında hep bu hayalden uzaklaşmış olurlar.
Alın size geçenlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump’la görüşmesinden yansıyan bazı bilgiler!
“Türk Hava Yolları, Boeing'den 150'si kesin, 75'i opsiyonlu olarak uçak satın alacağını duyurdu”.
Peki buna kim karar verdi? Cumhurbaşkanı ve etrafındaki bazı bürokratlar! Dikkat edin bir eğitim uçağı ya da helikopter satınalmasından sözetmiyoruz. Toplamda 225 Boeing yolcu uçağı alınmasından sözediyoruz.
Ne fark var demeyin!
Eğer bir karar toplumun genelini ilgilendiren büyüklükte bir kararsa aslında tek bir kişi buna karar vermemelidir. Hadi diyelim seçilmiş bir cumhurbaşkanı bir helikopter alınmasına da karar verebilsin! Versin! Bunda bir sorun yok! Çünkü bu karar toplumun genelini ilgilendirecek kadar büyük ve önemli bir karar değil. Ama 225 tane Boeing almak öyle değil! Bu büyük bir karardır ve devlet bütçesine büyük bir yük yükleyecektir. Onun için bu türden büyük kararlara toplum tarafından alınmasını sağlayacak bir perspektifle bakılmalıdır. Bunun ilk adreslerinden biri de kuşkusuz Meclis’tir.
Dedim ya çağımız “Kralların” yönettiği ulus-devletler çağı. Kim karışabilir ki?
Alırlar da satarlar da!
Bu arada “demokrasi” mi dediniz?
-“Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz”
Bu kadar basit!
Yazarlar
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.09.2025
9.09.2025
3.09.2025
26.08.2025
12.08.2025
6.08.2025
29.07.2025
23.07.2025
19.06.2025
29.05.2025