Erol KATIRCIOĞLU
Türkiye dolu dizgin bir yere doğru gidiyor. Nereye gittiği ise belli değil. Tabii ki herkesin bir yorumu bir beklentisi var. Bu beklenti ve yorumların bir ucu “darbe”ye bir ucu da yeni bir anayasayla yeni bir demokratik yönelişe kadar değişiyor. O nedenle de tehlikeli günlerden geçiyoruz algısı çok da yanlış bir algı değil. Ama yanlışlık bu algıların ortalığa dökülmüşlüğü ile ilgili de değil bence. Tehlikeli günlerden geçiyoruz algısını ciddiye almamızı gerektiren konu bence başka bir yerde. Bu yer sanırım bu toplumun bu denli bölünmüşlüğü ve her bir bölümünün sürekli olarak kendini üretmeye hızla devam ediyor oluşundan kaynaklanıyor.
Günlük yazılan çizilenler ve söylenenlerden gidersek bugün toplumun dört ana kümede bölünmüş olduğunu görürüz. Bu bölünmüşlüğün sayıca da en üstün olan kısmı İslami cenahtır. Bölünmüşlüğün ikinci önemli tarafı “Laik ve modern kesim” diyebileceğimiz sayıca ikinci kalabalık olan taraftır, üçüncü kısmı “Türk milliyetçiliği” etrafında toplanmış bir kesimdir, dördüncüsü ise Kürtlerdir. Bu kesimler içinde olmamakla birlikte bu kesimlerin içine girip çıkan daha da dağınık kesimler vardır kuşkusuz, ama temel bölünmenin bu dört küme insan etrafında olduğunu söylemek mümkün.
Türkiye’nin böyle nereye gittiği belli olmayan gidişinin arkasında bu dört bölümün de siyasi tahayyüllerinin bir birinden farklı olması olduğu kadar her birinin sosyolojik bir tabana oturmuş olması gerçeği yatmaktadır. Bu durumun bir tehlike olmasının nedeni ise açıktır ki siyasi ayrılıkların fikirlerden çok bu farklı sosyolojilerle ilişkin hale gelmiş olmasıdır. Eğer siyaset bir ikna etme yöntemi ise, karşınızda bir “fikir” değil de bir “sosyoloji” varsa neyi ve kimi ikna edeceksiniz ki? Burada “sosyolojiden” kastım tarihsel süreç içinde oluşmuş bir değerler bütününe sahip insanlar. Biraz daha açacak olursam “Ben çocuğumun belirli bir özgürlük ortamında nasıl yaşamak istediğine kendisinin karar vermesini isteyen bir kişi olarak “Dindar nesiller yetiştirmek istiyorum” diyen bir siyasetçiyle neyi ve nasıl konuşabilirim ki? Ya da “Ben Kürdüm, çocuğumun da Kürtçe öğrenmesini ve kültürümüzü devam ettirmesini istiyorum” diyen bir kişiyle “Tek devlet, tek millet, tek vatan, tek dil” diyen bir siyasetçi ne konuşabilirler ki?
Kısacası Türkiye, toplumsal tahayyülleri ve sosyolojik tabanları birbirinden farklı insan kümelerinin bir arada bulunduğu, demokrasinin ve sandığın, “fikirler” etrafında değil “sosyolojiler” etrafında biçimlendiği, o nedenle de birlikte nasıl yaşarız sorusuna birlikte cevap üretmesi mümkün olmayan bir ülke durumunda görünüyor. (Haksızlık yapmayalım. Bu dört bölüm içinde Kürtler, HDP ile “Türkiyelileşme” olarak ifade ettikleri bir birlikte yaşama anlayışını ortaya koymaya çalıştılar. Ne var ki diğer kesimlerin ayak diremeleri ve Kürt illerindeki savaş koşulları bu yaklaşımı da zayıflatmış görünüyor).
Son günlerde İslami cenahın siyaseti AKP ve bu siyasetin lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın giderek dozunu her gün artırdığı “Batı medeniyetine” karşı “İslam medeniyetini” koyan ve toplumu sürekli olarak bu farklılığın üzerinde konuşlanmaya davet eden yaklaşımı bölünmenin en sürükleyici tarafı. Üstelik bunu Kürt sorunu etrafında tahrik ettiği Türk milliyetçiliği ile yapması kendi siyasi duruşu etrafında İslamcı ve milliyetçi bir konsolidasyon imkanı veriyor. Ama sorun da burada. Bu çaba Türkiye’deki farklılıkları içine alarak yeni bir demokrasi üretmek yerine İslamcı ve Türk milliyetçisi bir kesimin demokrasi dışı mutlak hakimiyetine doğru işaret ediyor. İçinde yaşadığımız gerilimin de nereye doğru gittiğimiz duygusunun kaybolmasının da nedeni bence bu…
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Komisyon oturumları canlı yayınlansın
29.07.2025 - Yüzleşme ve Hakikat Komisyonu şart!
23.07.2025 - Yeni milliyetçilik ve Öcalan
19.06.2025 - Adaletsizlikler ülkesinde barış
29.05.2025 - Türkler'e düşen
21.05.2025 - PKK neden kurulmuştu?
13.05.2025 - Türkiye’nin gücü gücü yetene düzeni
1.04.2025 - Öcalan’ın açıklaması üzerine
6.03.2025 - TÜSİAD’ın eleştirileri
20.02.2025 - Lider seçilmez, lider olunur!
12.02.2025
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
arif kahraman
baştan sona tutarlı, mantıklı bir yazıyı okuttuğu için sn.haykoya teşekkürler.
arif kahraman
baştan sona tutarlı, mantıklı bir yazıyı okuttuğu için sn.haykoya teşekkürler.