Fehim TAŞTEKİN
ABD Başkanı Donald Trump tam da İsrail’deki büyükelçiliği Tel Aviv’den Kudüs’e taşımaya hazırlandığı dönemde Körfez’deki ortaklarını ardı ardına Beyaz Saray’da ağırlayacak. Çarpıcı-yıkıcı adımlarla tahta doğru yürütülen Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman önümüzdeki günlerde Suudi-Amerikan ortaklığının yeni şekli-şemali için Trump’ın hatırlı konuğu olacak.
Riyad’daki taht oyunlarında parmağı olan Birleşik Arap Emirlikleri’nden (BAE) Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed de nisanda Washington’a gidecek. Onu Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mısır’ın başını çektiği blokun tecrit ettiği Katar Emiri Şeyh Temim izleyecek. Bu trafiğin üstüne Camp David’de ABD-Körfez İşbirliği Konseyi Zirvesi toplanacak.
Trump teröre destekle suçlanan Katar’ı cezalandıran hamlelerin önünde ‘orkestra şefi’ pozisyonundaydı. Şimdi Körfez liderlerine “Katar’la krizi çözmeden Camp David’e gelmeyin” mesajı göndermiş. İki kamp birbirine bilenirken Trump cebini doldurdu. Mayısta Suudi Arabistan ziyaretinden 110 milyar doları acil silah ve jet satışı olmak üzere 460 milyar dolarlık savunma ve yatırım anlaşmasıyla döndü. BAE de 35 milyar dolarlık anlaşmayla Trump’ın yüzünü güldürdü.
Körfez’de organize krizin ardından Katar ise büyük patronun güvenini yeniden kazanmak üzere 12 milyar dolarlık F-15 siparişine imza attı. Katar ayrıca Amerikan Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nın (CENTCOM) ileri karargâh olarak kullandığı El Ubeyd Hava Üssü’ndeki Amerikan subaylarını rahat ettirmek için 200 konut ve eğlence merkezi inşa etmeye başladı. Bu gerilimde ‘çerez’ konumundaki Bahreyn ise 3.4 milyar dolarlık sivil ve askeri uçak anlaşmasıyla yetindi. Bol gerilim, bol bütçe!
Kongre’de, “11 Eylül saldırılarındaki korsanlardan 15’i Suudi asıllıydı, aralarında bir tane Husi yoktu, Yemen’deki savaşa desteği kesin” mealinde laflar eden bir iki senatör çıksa da bu çıkışlar silah lobisinin işlerini bozmuyor.
Gerilim=silah denkleminin Avrupa ayağı da var. Mesela Katar, ABD ile F-15 anlaşmasına ilaveten Britanya’ya Typhoon ve Fransa’ya Rafale siparişi verdi. Üç ülkeden toplam 96 jet gelecek. Ekimde satışlar iyi gitmediği gerekçesiyle 2000 çalışanının sözleşmesini feshedeceğini duyuran İngiliz BAE Systems’i 6.7 milyar dolarlık Typhoon anlaşmasıyla kurtaran Katar idi. O yüzden yaşasın monarşiler!
***
Şimdi Trump, Körfez’deki ortaklarının birbirlerini ısırmayı bırakıp asıl düşmana bakmalarını istiyor. O düşman da İran ve onun Suriye, Irak, Lübnan ve Yemen’deki proxy (vekil) güçleri. Bir Amerikalı yetkili, üç liderin Washington’a davet edilmesinin nedenini Reuters’a şu sözlerle izah etmiş:
“İran gibi stratejik kaygılara azami odaklanabilmek için zirve öncesi (Katar’la olan) problemin çözülmesini umuyoruz.”
Bu hedef doğrultusunda Trump, Körfez’in emirlerini hizaya getirirse yine silah satmaya devam edecek. Savaş velinimetidir Amerika’nın! Tabii Trump’ın ortaklar arasında uyumu yakalaması ne denli mümkün, bekleyip göreceğiz. Katar Dışişleri Bakanı Halid el Attiye, “Her şey Trump’ın bir telefonuna bakar” demiş, geçen ocakta Washington’da Amerikalılara konuşurken!
***
Trump’ın Camp David’de emir ve prenslerin önüne koyacağı planların geleceği açısından en önemli proje Muhammed bin Selman olmalı. Bu genç adam Britanya, Fransa ve Almanya için de çok şeyler ifade ediyor. Batı’nın ağır kalemlerinin her fırsatta Selman’ı ‘reformcu’ diye cilalaması boşuna değil. Bu çerçevede Amerikan silahlarının bir numaralı müşterisi olmak da yetmiyor. Suudiler başta 11 Eylül kurbanlarının Suudi Arabistan’a bedel ödetme arayışlarını önlemek üzere yürütülecek lehte lobi ve kampanyalar için çuvallarla para döküyor. Suudi Arabistan, ABD’de Eylül 2016-Ağustos 2017 arasında 25 lobi şirketiyle 15,9 milyon dolarlık anlaşma yapmış. Katar ve BAE de diplomasiyi parayla satın alma yarışında geride kalmıyor. Ortadoğu üzerine çalışan düşünce kuruluşları ve enstitüler Körfez’in bağışlarıyla çarkını döndürüyor. Haliyle eleştiri bir yana buralardan Körfez ülkelerini doğru düzgün analiz eden çalışmalar da çıkmıyor.
Sadede gelirsek tornadan yeni bir lider çıkarken herkese iş düşüyor. Washington’ın Muhammed bin Selman’a biçtiği rol ile Suudi Arabistan’da güç dengelerini alt üst eden müdahaleler birbiriyle ilintili. Bu rolü hem ülke içinde hem bölgede izlenecek politikalar için taşıyıcı bir kolona dönüştürmek gerekiyor. Bunun için ‘reformcu’ imajının altını doldurmaları şart.
Operasyonun ilk ayağı Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Nayif’in ev hapsine alınıp Muhammed bin Selman’ın onun yerine terfi ettirilmesiydi. İkinci ayağı Muhammed bin Selman’ın ‘kral’ yetkileriyle başına getirildiği yolsuzlukla mücadele komitesinin üstünü çizdiği prensler, bakanlar ve eski bakanların Ritz-Carlton Hotel’de hapsedilip malvarlıklarına el konulmasıydı. Prenslerin el konulan mallarıyla 100 milyar dolarlık bir bütçe yapmayı hedefliyorlardı ama bunun 13.3 milyarı ancak bulduğu söyleniyor. Halk da yolsuz prenslerden gelen paralarla kendilerinin abad olacağını sanıyordu. Bunun tahta yürüyen yolsuzun, rakip yolsuzlara darbesi olduğunu anlamalarına fırsat vermeden üçüncü bir darbe geçen hafta komuta kademesine yapıldı. Genelkurmay başkanının yanı sıra kara ve hava kuvvetleri komutanları kovuldu.
‘Reformcu lider’ güzellemesi “Muhammed bin Selman orduyu da genç kuşaklara emanet ediyor” cümlesiyle başlıyor. Komuta kademesine yapılan bu müdahalenin nedeni olarak akla ilk olarak Yemen’deki başarısızlık geliyor. Silaha en çok parayı harcayan bir ülkenin ordusu, yalın ayak Husiler karşısında aciz kaldı. Yapabildiği, uçaklarla bombalayıp Yemen’i Yemenlilerin başına yıkmak. Ne meşru devlet başkanı olarak tanıdığı Mansur el Hadi’yi Sanaa’ya taşıyabildi ne de BM’nin arabuluculuğunda yürütülen müzakerelerde kendi şartlarını Husilere kabul ettirebildi. Fakat bu hezimetin bir numaralı sorumlusu bizzat Savunma Bakanı koltuğunu da işgal eden Muhammed bin Selman’dır. Bu saatten sonra Yemen Suudiler için büyük bir çıkmazdır. Faturayı komutanlara keserek kendisine olan inancın sarsılmasını önlemeye çalışıyor.
Daha da önemlisi prensleri tutuklayarak, mallarına el koyarak, bazılarını işkenceden geçirerek ve bir ikisini öldürerek edindiği düşmanların intikamından emin olmak için evvela güvenlik birimlerinde mutlak sadakati garantileyecek yeni bir komuta kademesi oluşturuyor. Atamaların liyakatle ilgisi yok. Sadakati temine yönelik en eski mekanizma işliyor: Güvenmediğini tenzil, güvendiğini terfi et!
Bir diğer mesele ekonomiyi petrole bağımlılıktan kurtaracak en önemli proje olarak pazarlanan Vizyon 2030’a yabancı yatırımcıları çekebilmek için de azcık reform şart. Kapitalin aradığı şey siyasi istikrar ve güven.
Ayrıca Muhammed bin Selman ilk ciddi diplomasi turuna dün Kahire’den başladı. Üç hafta sürecek temasların en önemli ayaklarından biri Londra. Muhataplarına muktedir ve yenilikçi olduğunu hissettirmesi gerekiyor.
İnsan hakları ve demokrasi şampiyonları da bu dalga üzerinde sörf yapacak! Daha çok silah, uçak, tank, savunma sistemleri ve askeri danışmanlık hizmeti! Füzelerin zavallı Yemenlilerin başına iniyor olması, Batı başkentlerinde ‘insani’ hiçbir duygu uyandırmıyor. Suudiler buralarda dokunulmaz. Yemen’de 10 bin insanın canını alıp milyonları açlığa mahkûm eden ve binlerce insanı koleranın pençesine bırakan savaşın ikinci büyük aktörü BAE’ye de laf eden çıkmaz. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a Saadiyat Adası’nda Louvre Ebu Dabi Müzesi’nin kurdelesini kestirerek silah anlaşmalarının üzerine kültürel bir katman attın mı herkeste susturucu etkisi yapıyor.
***
Özetle donanımlı ama hantal bir ordunun etkinlik kapasitesini artırmak Riyad’a biçilen bölgesel rolün de bir gereği. Belki komuta kademesine yönelik operasyon da pazarlığın bir parçası. ABD açısından Suudi Arabistan’da güçlü ve dinamik bir liderliğin dümende olması önemli. Suudi liderliğindeki Arap konseptinin, İsrail’i güvenceye alan Ortadoğu politikalarıyla uyumlu hale gelmesi, bu uyumun İran’ı karşılayacak bir cepheye dönüşmesi en mühim hedef. Bu stratejinin Suriye, Irak, Lübnan ve Yemen’e olası yansımaları sanırım Camp David zirvesine kadar biraz daha netleşmiş olacak.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
5.10.2025
25.09.2025
15.09.2025
9.09.2025
1.09.2025
26.08.2025