Fikret Bila
Dünya 21. yüzyılda yol alırken Türkiye ters yola girmiş araba gibi.
15 Temmuz 2016 kanlı darbe girişimi bu gidişin en ağır sonuçlarından biridir.
AK Parti iktidarının ABD ve FETÖ’yle girdiği yol, Türkiye’yi 15 Temmuz’da ulusal felâketin eşiğine getirdi. Türkiye uçurumun kenarından döndü. Bu gidişin yarattığı tahribat henüz giderilmiş de değil.
AK Parti’nin “dava” dediği Türkiye’yi Atatürk’ün önderliğinde girdiği demokratik, laik; bilime, insan haklarına, hukukun üstünlüğüne dayalı çağdaş yoldan çevirmekti. Bu çevirmeyi sağlamak için de aynı amacı taşıyan tarikatlarla ittifak içinde çalıştı. FETÖ’nün iktidara fiilen ortak olması bunun en bariz örneğidir. ABD’nin bir aparatı olan FETÖ, her türlü yardımı ve kollamayı gördüğü iktidarı da askeri darbeyle devirmeye kalkıştı.
Türkiye’yi laik bir ülke olmaktan çıkarıp, dini referanslara göre yönetilen bir Orta Doğu ülkesi yapma girişiminin faturasını bütün bir millet ödedi. Ödemeye devam ediyor.
Yurtta kavga dünyada kavga
İktidara geldiği günden bu yana Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Parti iktidarı içeride kavga ediyor. Cumhuriyet tarihinden çıkarabileceği ne kadar husumet varsa hepsini çıkardı; toplumu kutuplaştırmak, siyaseti ikiye bölmek ve bu bölünmüşlükten iktidarını güçlendirmek için kullandı. Kullanmaya devam ediyor. Türkiye’yi kavga yorgunu haline getirdi.
Oysa 15 Temmuz, iktidara, girdiği yolun ters yol olduğunu göstermeliydi. Bu felâketten ders çıkarmalıydı. Hain darbe girişimi atlatıldıktan sonra, Meclis’te tüm partilerin gösterdiği dayanışma, olay sırasında sonrasında Türk basınının demokrasinin yanında yer alışının yarattığı ortam, Yenikapı’da gerçekleştirilen CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun da katıldığı milli birlik ve beraberlik mitingi doğru yolu gösteriyordu. Yapılması gereken, demokrasinin ve laik Cumhuriyet’in, Türkiye’nin en büyük ortak paydası olduğunu görmek ve bu yolda daha güçlü bir şekilde ilerlemekti. Laikliği, bilimi esas almak, katılımcı demokrasiyi yaygınlaştırmak, siyaseti sürekli kavga halinden kurtarmak, partiler ve toplum kesimleri arasında diyalog yollarını açmak ve ülkeyi özellikle dış politikada “yurtta barış dünyada barış” ilkesine dönmekti.
İktidar tam tersini yaptı.
Karar alma süreçlerine demokratik katılım kanallarını açmak yerine hepsini kapadı. Söz söyleme, karar alma yetkisini tek kişide topladı. 15 Temmuz’un yarattığı mağduriyet ve beka sorunu üzerinden sistemi değiştirdi. Cumhurbaşkanlığı-hükümet sistemiyle Türkiye’nin parlamento dahil tüm anayasal kurumlarını etkisiz bir konuma getirdi. Bütün gücü yürütme organına, onu da cumhurbaşkanına verdi.
“Devlet aklı” veya “ortak akıl” denilen ve özellikle ulusal çıkarlar söz konusu olduğunda devreye giren mekanizmayı dağıttı. Önemli dış olaylar konusunda bilgi vermek ve ortak akıl yürütmek için Meclis’te yapılan açık veya kapalı oturumlar, Milli Güvenlik Kurulu toplantıları, liderler zirvesi, yüksek yargı zirvesi gibi gelenekleşmiş uygulamalar ve kurumlar terk edildi. Her şey Cumhurbaşkanı ve dar çevresinde karara bağlanır oldu.
15 Temmuz’dan sonra da iktidarın dili ve siyaset yapma yöntemi değişmedi. İktidar gibi seçmenin diğer yüzde 50’sinin oyunu alan, aynı parlamentoda görev yapan, 15 Temmuz’da aynı saldırıya uğramış olan muhalefeti; terörist, bölücü, FETÖ’cü, darbeci ilân etti. Her türlü kötülüğün kaynağı olarak muhalefeti, söz edemediği Atatürk yerine İsmet İnönü’yü gösterdi. Bu dil ve siyaset yönteminin artık toplumda eskisi gibi karşılık bulmadığı hatta ters tepmeye başladığı 31 Mart ve 23 Haziran İstanbul seçiminde ortaya çıkmasına rağmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz’un yıl dönümünde CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu yuhalattırdığı videoları göstermeye devam etti.
Oysa Türkiye’nin karşılaştığı ağır dış sorunları çözebilmesi için önce iç cephesini güçlendirmeye, bunun içinde iç barışa ihtiyacı var.
Yurtta barış dünyada barış
İktidarın izlediği dış politika sonucunda Türkiye yalnızlaşan bir ülke haline geldi. Şu anda dostluk ilişkisi içinde olduğumuz hiçbir komşumuz yok. Doğu Akdeniz’de, ABD ve Fransa’nın koruması altındaki bir grup ülke tarafından köşeye sıkıştırılmış durumdayız. Mısır ve Suriye ile diplomatik ilişkimiz yok. Suriye’de hem ABD hem Rusya hareket alanımızı sınırlamış durumda, Şam yönetimiyle Rusya üzerinden temas kuruyoruz. ABD, Suriye’nin kuzeyinde PKK devletçiğini oluşturmuş durumda, askeri ve siyasi desteğini sürdürüyor.
Rusya’dan S-400 alarak ABD’ye karşı tutum alıyoruz, yol açacağı ekonomik ve siyasi sorunu ABD’den de Patriot ve Boing uçakları almaya söz vererek çözmeye çalışıyoruz.
Türkiye’nin Atatürk’ten beri uyguladığı yansız dış politikayı “pasif” bulup değiştiren iktidarın, izlediği aktif politikadaki hatalar bizi dünyada hızla yalnızlaştırıyor.
Yaşadığımız iç ve dış ağır sorunların ortaya çıkardığı gerçek şu ki; Türkiye bir an önce demokratik-laik yapısını güçlendirmeli, eğitimde, üretimde bilimi esas almalı, Atatürk’ün “tam bağımsızlık” ve “yurtta barış, dünyada barış” ilkelerine sık sıkıya sarılmalıdır.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları





























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.10.2025
8.10.2025
24.09.2025
23.05.2022
19.07.2021
14.07.2021
5.07.2021
21.06.2021
9.06.2021
24.05.2021