Gülay GÖKTÜRK

"Hükümet ne kadar samimi?"
26.02.2013
2975

 İmralı'ya giden heyetin kime ne haber götürdüğü, her bir mektupta ne yazdığı, mektupların nerede nasıl karşılandığı konusunda spekülasyon yapmaktansa bekleyip görmeyi tercih edenlerdenim.

Bana kalırsa bu dönemde politik aktörlerin kafalarındaki planları okumaya çalışmaktan daha verimli olanı, kitlelerin ruh halini daha yakından gözlemlemeye çalışmak... Çünkü nihayetinde neyin imkan dahilinde olduğunu, neyin olmadığını geniş Türk ve Kürt kitlelerin süreçle ilgili beklentileri; arzuları ve kırmızı çizgileri belirleyecek.
Bu bağlamda, Kürt bölgesinin nabzını yansıtan yazıları özellikle kaçırmamaya çalışıyorum. Cengiz Çandar'ın Hakkâri ile ilgili olumsuz gözlemlerinin ardından önceki gün de Diyarbakır'daki iklimi yansıtan yazısını dikkatle okudum.

Çandar, "Kürt siyasi ortamına ayarını veren" Diyarbakır'ın da Hakkâri gibi olan bitene kuşkulu ve mesafeli yaklaştığını; batıda esen havanın aksine Diyarbakır'daki Kürt kanaat önderlerinin "sorun çözülüyor" havasında olmadığını aktarıyor. Yazdıklarına bakılırsa, kafaları en fazla meşgul eden soru"Hükümet ne kadar samimi" sorusuymuş. Erdoğan'ın son süreci "seçim hesaplarıyla yaptığı taktik bir manevra" olarak başlattığı şüphesinin -ve yer yer kanısının- yoğun olduğunu söylüyor Çandar.

Siyaset ve samimiyet

Bu endişelerde siyasetle samimiyet ilişkisine dair bir dizi yanlış algının iç içe geçişine -bir kez daha- tanık oluyoruz. Bir kez daha diyorum, zira bu çok yaygın bir yanılgıdır. Geniş kitleler genellikle siyasetçileri"samimiyet" testine tabi tutmayı çok severler, sürekli kafasının arkasını okumaya çalışırlar. Oysa siyasette siyasetçinin "gerçekte ne istediğinin" bir önemi yoktur. Çünkü o, istediklerini değil, siyaseten mümkün olanı yapabilir ancak. Ve bunu yaparken de elbette hep ama hep "seçim" ve oy perspektifini kafasında tutar. Aslında, oy hesabı yapan değil, yapmayan siyasetçiden korkmak gerekir; zira onun, halkın dışında sırtını dayadığı başka güçlü odaklar var demektir.

Erdoğan'ın İmralı sürecinde samimi olup olmadığı ve seçim hesabı yapıp yapmadığı endişelerine bu genel doğrular ışığında bakacak olursak şunları söyleyebiliriz:

Evet, Başbakan terör sorununun çözülmesini samimi olarak istiyor. Zira terör sorununu çözmeden, 2013 hedeflerine varmasının da, hayalindeki projeleri hayata geçirmesinin de mümkün olmadığını görüyor.
Evet, Başbakan İmralı sürecine girerken elbette seçim hesapları da yapıyor. Terörü çözmenin siyasi getirisinin çok yüksek olduğunu, böyle bir başarının onun ve partisinin oylarını uçuracağını biliyor. Ama öte yandan, işlerin tersine dönmesi halinde bedelinin büyük olacağını da... Bunun için büyük siyasi risk alıyor. İşte o yüzden, çözümde kararlı. Oyun oynamıyor; günü kurtarmaya yönelik manevra yapmıyor. Kariyerini ortaya koyuyor! Yani samimi...

4. Yargı Paketi siyasi af değil

Yine Çandar'ın aktardığına göre, Diyarbakır'da hükümetin samimiyetini KCK davalarından tahliye sayısıyla ölçme eğilimi de yaygınmış. Hatta ben yazıyı okurken bölgede bu konuda bir nevi tahliye-toto oynandığı izlenimine bile kapıldım.

Doğrusu, eğer hükümetin samimiyeti KCK davalarından ne kadar tahliye çıkacağı ile ölçülmeye kalkışılacaksa, bunun da çok sakat bir beklenti olduğunu söyleyelim. Zira KCK tutuklularının yüzde 90-95'inin TCK 314'ten tutuklu olduğu biliniyor. 4. Yargı Paketi ise TCK 314'ü değil TMY 220. maddeyi değiştiriyor. Bu durumda, KCK davalarından kitlesel tahliye beklemek boş bir hayal olmaz mı? Malum, 4. Yargı Paketi adı konmamış bir af değil ve henüz ortada bir siyasi af da yok..
.
Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar