Gülay GÖKTÜRK
Türkiye’de bir grup var.
Öcalan ilk Nevruz çağrısını yaptığında karalar bağlayan, o zamandan bu yana Çözüm Süreci’nin çökmesi için elinden gelen her şeyi ama her şeyi yapan, PKK tekrar şiddete döndüğünden beri de zil takıp oynayan bir grup... Özellikle medyada etkili olan bu grup şimdi koro halinde AK Parti’yi suçluyor. Erdoğan’ın yeniden tek başına iktidar olabilmek için savaş çıkarttığı gibi akla ziyan tezler ileri sürüyor. “Çözüm”ü de, her iki tarafın da silahları bırakmasında görüyor. Aslında asıl demek istedikleri devletin silah bırakması ama bu kadarını diyemedikleri için her iki tarafa da “elinizi tetikten çekin” diye çağrılar yapıp duruyorlar.
Onlar için yapılabilecek hiçbir şey yok. Çünkü samimi değiller, Çözüm Süreci’ne karşı hiçbir zaman samimi olmadılar. Kürtlerin huzur ve mutluluğuyla zerre kadar ilgileri olmadı. Kürt sorununu da, PKK’yı da nefret ettikleri iktidarı zor duruma düşürmek için koçbaşı olarak kullanmaya çalıştılar.
Sayıca çok değiller ama akıttıkları zehrin ne kadar geniş bir alana yayıldığını dün gece bir tartışma programını izlerken bir kez daha görüp dehşete kapıldım.
Programın katılımcılardan çoğu geçmişten bu yana sağduyulu, ön yargısız ve samimi tutumlarıyla tanıdığımız, ağır oturaklı akademisyen ve gazetecilerden oluşan saygıdeğer insanlardı.
Ne var ki, tartışma programı boyunca bir kere bile, şu anki savaşı başlatanın ve sürdürenin PKK olduğundan söz etmediler. Devletin operasyonlarının PKK’nın saldırısı karşısında zorunlu bir karşı saldırı olduğunu söylemediler. Yani Obama kadar bile olamadılar...
Bunun yerine, bol bol “askeri çözümün 30 yıl denendiğinden ve sonuç alınamayacağının anlaşıldığından, hükümetin bugün tekrar askeri çözüme döndüğünden” bahsettiler. “Hani AK Parti siyasi çözümden yanaydı” dediler.
Sanki PKK siyasi çözüme bağlı kalmıştı da, hükümet saldırıya geçmişti. Sanki PKK seçimin hemen ertesinde ateşkesi bozduğunu ve “Devrimci Halk Savaşı”nı başlattığını deklare etmemişti. 20 Temmuz’dan bu yana tam 5 kere serhildan (ayaklanma) çağrısı yapan PKK değildi. Sanki taraflardan biri siyasi çözümden vazgeçtiğinde diğer tarafın devam etmesi mümkün olabilirdi.
Hani her şeyi bir yana bırakın, sadece olayların kronolijisine baksalar bile savaşı kimin başlattığını, hükümetin bu savaşa girmemek için ne kadar direndiğini ama sonunda devlet olmanın gereğini daha fazla erteleyemeyecek bir noktaya geldiğini görürlerdi.
Ayrıca, hükümetin terörle mücadelenin direksiyonuna TSK’yı oturttuğu, bunun 90’lı yıllara dönüş anlamına geldiği, “güvenlikçi politikaların galebe çaldığı” noktasında da konsensüs halindeydiler.
Sanki operasyonları TSK’nın uygulaması, direksiyonda askerlerin olması anlamını taşıyordu. İçlerinden biri bile kalkıp “Siz ne diyorsunuz, bu operasyonlar tamamıyla siyasi iradenin kararı ve onun tespit ettiği politikalar çerçevesinde yürütülüyor. Bu politikaların dışına çıkıldığı anda da müdahale edilip sorumlular hakkında işlem yapılıyor. 90’lardaki gibi Kürtler değil, sadece PKK’lılar hedef alınıyor” demedi.
Hiç kimse MHP’nin sıkıyönetim çağrısına ve meselenin MGK’da ele alınması talebine en tok cevabın AK Parti’den geldiğinden de bahsedilmedi.
Lafza bakarsanız hepsi de Çözüm Süreci’ne bir an önce dönülmesini, müzakerelerin yeniden başlamasını yürekten arzu ediyorlardı ama savundukları çizgi, bunun tam tersi sonuç doğuruyordu.
-
“Barış” kelimesinin haksız bir savaşın suçlularını gizlemek için paravan olarak kullanıldığına ve savaşın bitmesinin önündeki en büyük engel haline geldiğine çok tanık olduk.
Bugün olan da budur.
Şu anda savaşın durmasını ve yeniden siyasi çözüme dönülmesini samimi olarak isteyenlerin bir gerçeği iyi anlaması lazım: Siyasi çözüme yeniden dönebilmek için, siyasi çözümü reddedip silaha sarılanlara, silahların miadını doldurduğunun, silahla bir yere ulaşamayacaklarının bir kere daha gösterilmesi gerekiyor.
Ama yaşamak zorunda olduğumuz bu acı dönemin kısa sürmesi için yapabileceklerimiz var:
PKK’yı bu haksız savaşında desteksiz, moralsiz, dımdızlak yapayalnız bırakmak. Onun saldırganlığına gerekçe üretmeye, suçunu gizlemeye çalışanlara karşı aktif mücadele vermek; gerçekleri savunma cesaretini göstermek... Ülkeyi kana boğan bu örgütü ulusal ve uluslararası planda tecrit etmeye çalışmak!
Kürt ve Türk kanaat önderleri, sivil toplum kuruluşları, siyasi aktörler ve medya bu sorumluğunu ne kadar etkili yürütürse savaş o kadar çabuk biter, kan o kadar çabuk durur. Çözüm Masası’na o kadar çabuk dönülür.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015