Güldalı COŞKUN
Çocukluğumdan sıkça kullanılan bir deyim vardı. “Sümen altı etmek.” Bu çok kabullenilmiş ve olağan bir şey olmuştu. Biri, bir işinin geciktiğinden söz edince, klasik cevapdı “sümen altı edilmiştir!” Bu gecikmeler, beklentilerin yerine gelmemesi, hafızalarımızda yer ettikçe, “bizden bir şey olmaz, bizimkiler yapamaz, burası Türkiye, böyle gelmiş böyle gider” diyerek, kanıksadığımız hayatlarımız sürüyordu.
Politikacılar hep konuşuyor, birbirlerine laf sokuyor ama sorunlar da gittikçe büyüyordu. Sonra Özal ile bir hareketlenme başladı. Dünya Bankası geçmişi ve aynı zamanda DPT'den gelen tecrübesiyle iktisadi kalkınmaya ve serbest piyasa ekonomisine önem verdi. O zamanlar da yine malum çevrelerin eleştiri ve direnişleriyle karşılaşıldı. Ancak; Özal, ideolojinin sinir uçlarına dokunmadan önce yapılması gerekenleri yaptı. Ekonomiyi dışa açtı, girişimcilik, hür teşebbüs ve medya konularında bugünkü altyapıyı oluşturdu.
Sonra bir İstanbul hikâyesiyle başladı hizmet ve değişimin daha bariz olan rengi. Devletin ötekileştirdiklerinden biriydi ve üstelik “çağdaş(!)” da olmayan bir ailesi vardı. Özal'a göre şeraitçi tarafı korkutucuydu ve ne pahasına olursa olsun başarılı olmaması gerekiyordu.
Ancak; sümen altılardan bıkmış halk, çöp, su, elektrik, yakıt gibi asgari hizmetlerden bile yoksunken, hazine bulmuş gibi oldu ve bir daha da bırakmadı bu makus talihini değiştirme sinyali veren kahramanını. Bazı çevrelerin, bu tercih nedenini asla okuyamamaları, nispeten bu hizmetlerin eksikliğinin daha az hissedilir yerlerde yaşamalarındandı. Fakat; asıl neden beklenilen başarının, cahil ve gerici buldukları bir kesimden gelmiş olmasının sinir bozucu olmasıydı. Yıllarca aldıkları eğitimde anlatılan çağdaşlık kriterleri ve rol modeller bir anda ters yüz olmuştu.
Derken; başlandı sümen altı sorunlar bir bir çözülmeye. Önce; çözümlere el atanların akıbeti iyi bilindiğinden, kaygan zemin düzeltilmeli ya da paten kaymayı bilmeliydi. Ve galiba ikisi de gerekiyordu. AB perspektifi, bu zemini en azından daha az kaygan hale getirmek için iyi bir araçtı ve başarıyla kullanıldı. Bu malum kesimin, paranoyalarını da bir ölçüde azaltıcı bir etki yapıyordu. Öyle ya; şeriatçı bir yapı, ne diye AB'ye girmek için uğraşacaktı. Ancak, statükonun karnına karnına çalışınca, kıyamet kopmaya başladı. Sadece içeride değil, dışarıda da Ortadoğu için belirlenen şablonun dışında bir model oluşuyordu ve bunu takip edeceklerin yolu kesilmeliydi. Mısır darbesi ve dolaylı Tunus müdahaleleri bunlara örnektir.
İnsan bazen içinde yaşarken, değişimi fark edemeyebiliyor. Bu yüzden, yurtdışında yaşayanlar, ülkeye ziyarete geldiklerinde birçok şeyi daha iyi görebiliyor. Aslında, tipik nefretçiler dahi, birçok şeyi görüyor ama kendilerinin “tabii yapacak, yapmak zorunda, eskiden para mı vardı, konjonktürel nedenler vs.” diyerek müzmin yerlerini koruyorlar.
İktisadi olarak, bireysel haklarda, yaşam standardı ve kalitesinde, sağlık, imar, ulaşım ve telekomünikayonda kimsenin inkâr edemeyeceği gelişmeler oldu. Tüm bu süreci, sürekli polemikle geçiren bir muhalefet, yeminli nefretçiler ve karşıtlar, bir eksiklik ya da aksaklık karşısında yapmaları gereken eleştiriler yerine, hep bir kişi üzerinden kin kustular. Bu da sadece onların değil, tüm ülkenin daha iyi hizmet almasına engel oldu. Çünkü, Hükümeti destekleyen insanlar için de artık, eksiklik ya da aksaklıklar değil, bu “devirmeci-darbeci” kişilere karşı, özgürlüklerini ve aynı karşıtların tabiriyle “yaşam tarzlarını”müdahale edenlere karşı korumak zorundaydılar. İşte galiba, asıl sorun buydu.
Bir “yaşam tarzı” konusuydu, tüm çekişmenin ana fikri. İşin ilginci, bu argümanı ilk ortaya atanlardı, “ötekinin” yaşam tarzına engel ve yasaklar koyan. Belki de bir çeşit suçluluk psikolojisi ya da, gücü ele geçirince yine aynı şeyi yapmanın doğallığına inanmış olmalarıydı.
Öyleyse, karşı taraf da bunu yapmalıydı! Sorulduğunda böyle bir şeyle karşılaşıp karşılaşmadıkları, asla somut yanıtlar alınamıyor, şüphe ve kaygılarından bahsediyorlar. Somuta inip, yaşam tarzı tercihlerinin aynen devam ettiğini, bazı bilimsel çalışmalarla muhafazakarlığın artmadığını hatta, dindarların bile sosyal yaşamda sekülerleştiğini de söyleseniz ikna olmuyorlar.
Ne yaparsanız yapın, en çaresiz kalınan noktada, klişelerine sarılıyor, Atatürkçülük, çağdaşlık edebiyatlarının yanı sıra, diğer karşıtlarda bazı gerçekleri çarpıtarak, diktatör ve demokrasi karşıtı bir yapıyla savaştıklarını söylüyorlar. Ortak bir paydada buluşmak neredeyse imkânsız oldu.
Artık yönetenlerce rastgele konuşmak yerine, sosyal psikolog ve sosyologlarla istişare yapılıp, bazı davranış kalıpları ve diyaloglarla yeni yollar aranabilir. Çözüm için, çeşitli spot, reklam ve grafitilerle slogana alışmış bu kitleye ulaşmak mümkündür belki de. Ezberlesek de hala uzlaşamadığımız kavramları bırakıp, solcuların devrim hülyalarının yanında bendeniz de nezaket sloganları atsam, çok mu romantik bulursunuz!
Saygı ve nezaket, birlikte yaşamanın tutkalı olamaz mı sizce de!
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.06.2018
3.02.2018
27.05.2018
21.05.2018
14.05.2018
29.04.2018
23.04.2018
15.04.2018
9.02.2018
2.02.2018