Güldalı COŞKUN

Güldalı COŞKUN
Güldalı COŞKUN
Tüm Yazıları
TERÖRE KARŞI DURUŞ
28.03.2016
1524

 Brüksel'de meydana gelen terör saldırısında yine masum insanların canı yandı. Bu olaydan birkaç gün önce İstiklâl caddesindeki saldırı ve yine Almanya'da yakalanan bomba yüklü araç,  aylar önce yaşanan Ankara ve Paris vakaları gösteriyor ki, terör artık bir savaş yöntemi olarak tercih edilmekte.

ABD ve Batının sömürdüğü yerlerde, kendilerinin kontrolünde olduğu sürece, terör işlerine gelir ve kullanışlıdır. Kendi ülkelerinde bu olaylar cereyan edince önemsenir. Asya ve Ortadoğu için bunlar normal görülürken, ülkelerinde yaşandığında ya savaş nedeni olur ya da işgal.

Çünkü Batı, kendi halkı için istediğini gerçekte ötekiler için istemedi. Fakat bunu evrensel değerler adı altında öyle güzel sunuyordu ki, bizler o değerlere gıpta ederek yaşadık. Oysa bu değerler bizde de olmalıydı ve sanıyorduk ki, onlar da bunu istiyordu.

Gerçek yüzlerini, “biz de varız, eşitiz ve sömürüye dur diyoruz” dediğimizde anladık. Mısır darbesine desteklerinde, göçmen Suriyelilere yapılanlarda çifte standartlarını gördük. Bir vatandaşı için uçak kaldıranları, yüz binlerce insanın ölümüne ve işkencelerine duyarsız kaldıklarında anladık.

Anladık ki; evrensel değerler hiç de evrensel değil yerelmiş ve sadece kendileri içinmiş.  Yıllarca, çeşitli terör örgütlerine destek verdiler, eğittiler, silah ve cephane sağladılar. Her türlü iade talebimize red yanıtı aldık. “Terörün, dini, dili, ırkı, coğrafyası yoktur” diye diye tüy bitti yetkililerimizin dilinde. Sonunda maalesef, onlar da bu vahşetten nasibini aldı. İşte bu yüzden Brüksel, bir dönüm noktasıdır ve kendilerini sorgulamaları gerektiğinin acı bir işaretidir.

Terör, en iyi korunan ülkeler için bile bir sorundur. Teröre karşı başarı sağlamanın birinci koşulu, onun amacına hizmet etmekten kaçınmak, ülke olarak tek yürek olmaktır. Her şeyi iç siyasete alet etmek, bir takım çevreler için kaçınılmaz olmakla beraber, doğru davrananları örnek vererek, belki de düşünmelerini sağlayabiliriz.

Gerek ABD, gerek Paris ve son olarak Brüksel'de yaşanan olaylarda, buraların basınından muhalefetine kadar son derece dikkatli bir dil kullanıldı. Zira terörün amacı, zaten içerde kaos ve korku yaratmaktır. Bizde yaşanan terör olaylarında ise basınımızın tutumu, atılan kışkırtıcı ve halkın psikolojisini bozmaya yönelik başlıklar, basın özgürlüğünü istismar ederek imalı, sevindirik manşetler ve daha birçok benzeri saçmalıklarla karşılaşıyoruz.

Muhalefetimiz zaten, bir arkadaşımın deyimiyle zekâ testi değil de beyin var mı diye baktırtacak nitelikte. İnsan hayretle izliyor. Brüksel'deki patlamaların ardından, güvenlik önlemleri en üst seviyeye çıkarılırken, Fransa sınırı kapatılıp uçuş ve hızlı tren seferleri iptal edildi. Zaten kendinden otokontrollü olan basına da yayın yasağı getirildi. Kimse de sesini çıkarmadı.

Şimdi, CHP'yi Belçika'nın muhalefeti olduğunu düşünerek, Kılıçdaroğlu'nun ifadelerini okuyalım: (Türkiye ve İstanbul'u, Belçika ve Brüksel olarak düşünün) “Canlı bombanın eğitim alanına dönüştü Türkiye. Böyle bir anlayış, yapı olabilir mi? Sorumlusu kim? İstanbul'da bombalar patladı, derbi iptal edildi. Şimdi ne diyorlar? Sokaklara çıkalım diyorlar. Sen maça gidenlerin güvenliğini sağlamaktan acizsin, turist niye gelsin? Sen Türkiye'nin güvenliğini nasıl sağlayacaksın? Kendi vatandaşını koruyamayan hükümet ülkenin sorunlarını çözemez.”

Bu da bizim şanssızlığımız olsa gerek. Maalesef sorumsuz bir muhalefetimiz var. Basınımızın tutumuna karşın Belçika basınından örnekleri de paylaşmak isterim.

“De Tijd:

“Güvenlik tedbirleri tek başına yetmez. Güç gösterisi kör silah gibidir. Suriyeli kahramanlara sempati besleyen, Abdeslam ve diğer teröristleri yıldızlaştıran gençlerin olması son derece çetin bir toplumsal problemdir. Terörizm ancak, Müslümanlar da dahil olmak üzere bütün toplumun kenetlenmesiyle alt edilebilir. Kutuplaşmayla bir yere varılamaz.”

‘De Morgen:

“Başıboş kalmış, suça eğilimli gençler Abdeslam ya da Abaaouds'un izinden gidip kahramanlık kariyeri yapabileceklerini sanmasınlar. IŞİD'e gönül verenler ancak kendilerine köklerinden koparılmışlık ve yabancılaşmışlık karşısında alternatif sunmakla durdurulabilir.”

‘Le Soir:

“Gürültü kesilmiyor. Her yönden geliyor ve kanayan bir yara gibi bütün şehri sarıyor. Ambulanslar, itfaiye ekipleri, polis arabaları sirenle kendine yol açmaya çalışıyor. Yayalar durup, uyuşmuş gözlerle baka kalıyorlar. Gözlerinden bir şey okumak mümkün değil. Gördüklerinin gerçek olduğunu biliyorlar. Bunun olacağını, bunu önlemenin mümkün olmadığını bildiklerini de biliyorlar.”

 ‘Gazet van Antwerpen':

“Savaştayız ve savaş özel önlemleri gerektirir. Gelin, bu savaşı birlikte yürütelim. Teröristlerle ve toplumu tahrip etmek için bir dini suiistimal eden fanatiklerle savaşıyoruz. Aynı zamanda hür ve barışçı bir dünya için de savaş veriyoruz. Oraya götüren yol ne kadar dikenli de olsa, bu hedeften şaşmamalıyız.”

Galiba AB'nin başkentinde Türkiye'deki kadar basın özgürlüğü yok!

Bu kadar da devlet ağzıyla yazılmaz ki! Basın dediğin, “baskı altındaki(!)” Özgür Gündem gibi “Baharı Erteleyemezsin!” diye manşet atmalı!

Belçika'nın demokratikleşmesinden yanayız!

 

[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar