Gürbüz ÖZALTINLI
Bugünlerde sokaktan geçene rast gele çevirip sorsanız, herhalde her on kişiden altı, yedi, belki de sekizi “dış güçlerin Türkiye’nin güçlenmesinden çok rahatsız olduğunu; yaşadığımız sorunların önümüzü kesmek istemelerinden kaynaklandığını”söyleyecektir. Kanımca bu yaygın kabul, olguların soğukkanlı ve yansız değerlendirildiğini değil, politik söylemin algılar üzerindeki belirleyici etkisini gösteriyor.
Türkiye toplumu belirli konjonktürlerde, dış dünyayı kendisine açılan bir imkân; uzlaşma ve işbirliği alanı olarak görmüştür. Soğuk savaş yıllarında Batı blokunun güvenlik unsuru olarak algılanması; 2000’li yıllarda AB’ye katılım siyasetlerine verilen geniş destek buna örnektir. Ancak; Kafkasya ve Balkanlar’da yaşanan travmatik tecrübelerin ve genç Cumhuriyet’in -bütün Batı’cı yönüne rağmen- “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur”cu milli kimlik inşasının yarattığı derin duygular, her zaman kışkırtılmaya müsait bir zenofobik zemine işaret eder.
Kısacası, Türk insanı, “dış dünyayı” kendi varlığına kastetmeye hazır tekinsiz bir evren olarak görmeye yatkındır.
Kabul etmek gerekir ki bu psikolojik iklim, siyasal tecrübelerin ve iktidar politikalarının hakkıyla tartışılmasına elverişli değildir. İstenmeyen durumların sorumluluğunu “dışarının kötücüllüğüne” bağlamak, içeriye eleştirel bakmayı engeller. Siyasal başarısızlıkların konuşulmasını istemeyen karar vericilerin, “güçlenmemizi istemeyen dış güçler” söylemine abanmaları boşuna değildir.
Öte yandan “dış dünya” da, karşılıksız iyiliğimizi isteyen, çıkarsız dostlukların cereyan ettiği; hakkaniyet ve adaletin esas olduğu bir masal ülkesi değildir kuşkusuz. Dikkatli, gerçekçi, soğukkanlı bir akılla yönetilmesi gereken çatışmalar ve gerilimlerle yüklü bir ilişkiler sistemidir söz konusu olan.
Ben, son altı-yedi yıllık dış politika tecrübemiz üzerine düşünürken yaygın söylemi bir bakıma tersine çevirmeyi denemekten yanayım. Doğru soru şu: Güçlendiğimiz için mi düşman kazandık ve ilişkilerimiz bozuldu; yoksa gücümüzü aşan iddialarımız ve yanlış öngörülerimiz yüzünden mi?
Evet; soruyu böyle sormak çok daha dürüstçe. Yaşadığımız travmalar, terör ve yalnızlaşma sürecinde, Türk siyasetinin karar vericilerinin sorumluluğu üzerine hiçbir sorgulama yapmadan; “dünya kötü, kaderimiz bu” hamasetiyle milliyetçiliği köpürtmenin faydası yok.
Ortadoğu’da etkinlik arayan özerk politikalara, “bataklık” edebiyatıyla kategorik olarak karşı çıkanlardan hiç olmadım; bugün de değilim. “Komşularla sıfır sorun” politikası çok önemli bir açılımdı ve olumlu sonuçlar verdi. Arap ayaklanmaları iyi ilişkiler kurduğumuz rejimlerin yanında durmayı olanaksız kıldı ve halk hareketlerini destekledik. Bu da hem ahlaki hem de reel olarak doğru bir siyasetti.
Sorun nerede başladı? Sanırım Ortadoğu’da “oyun kurucu” aktör olmanın Batı’yla çatışarak değil, uyum arayarak sağlanabileceğini göremeyen aşırı bir özgüven tuzağına düşmekle başladı. Geleceği belirsiz bir çatışma sürecine giren bölgede “yumuşak güç politikalarından” uzaklaşan, “bekle gör” sabrı göstermeyen; temkinsiz; tarihsel ve kültürel geçmişin etkisine fazla bel bağlayan bir “sivrilikler” çizgisine savrulduk.
Kanımca en aşırı atak “one munite” oldu.
2009 yılı kırılma yılıdır. İsrail’in Gazze saldırısı ardından, 29 Ocak’ta Davos’ta bütün dünyanın gözü önünde Peres ağır biçimde azarlandı. 31 Mayıs’ta Mavi Marmara katliamı yaşandı. 9 Haziran’da Birleşmiş Milletler’in İran’a yaptırım uygulamayı öngören kararında ret oyu kullanıldı.
O günlere gelmeden üç yıl önce İsrail’in terör örgütü olarak nitelediği Hamas’la resmi ilişki kurulmuştu zaten.
İsrail’in bir Ortadoğu devletinden ibaret olmadığı; Yahudi lobisinin, ABD siyaseti, istihbarat bürokrasisi, düşünce kuruluşları, medya ve kamuoyu oluşturma ağları üzerindeki etkinliği kimse için meçhul değil.
Neo-con dünyasındaki tartışmaları takip edenler; 2009’a kadar Türkiye’de Erdoğan yönetiminin desteklenmesi konusunda farklı düşüncelerin bulunduğunu; fakat 2009’daki olaylarla birlikte bu tartışmanın kapandığını ve Erdoğan’a cephe alma çizgisinde birleşildiğini bilirler.
Suriye iç savaşı 2011 Nisan ayında başladığında, Erdoğan iktidarı; içeride 1) Gülen örgütü tarafından işgal edilmiş bir bürokrasi, 2) Oslo görüşmeleri nedeniyle ateşkes ilan etmiş olsa da bütün silahlı varlığıyla bölgede istikrarı tehdit eden bir PKK gerçeğiyle karşı karşıyaydı.
İktidar, bagajındaki bu ağır yüklerle Ortadoğu’da “oyun kuruculuğa” soyunmuş ve İsrail ile köprüleri yakmıştı. Şimdi de Esat rejimi ile çatışmaya sürükleniyordu. ABD’nin baskılarına rağmen Esad’ı derhal karşısına almak yerine, müzakereci bir yolda ısrar etti, ancak sonuç alamadı. Muhaliflere aktif destek vermeye başladı ve Esad rejiminin öncelikli düşmanları içine adını yazdırdı.
2013’de de Mursi’yi yıkan Mısır darbesi geldi.
Bütün bu dönem boyunca iktidarın iyi yönettiğini söyleyebileceğimiz tek belirgin örnek Barzani yönetimiyle ilişkilerdir. Onun dışındaki tablo, umulanın gerçekleşmediği; politik yatırımların karşılıksız kaldığı; ağır risklerin kapıya dayandığı bir görüntü vermektedir.
Şimdi bu yalnızlığı ve kuşatılmışlığı Müslüman dünyasına aidiyetle açıklayıp haçlı seferlerinden söz edenler; ya da enerji yolları kavgasına ve milli duruşumuza bağlayıp, durmaksızın bir üst akıldan söz edenler inandırıcı değiller aslında.
Bölgede, İran’la Türkiye’nin son 4-5 yıl içinde yaşadıkları pozisyon değişikliklerini karşılaştırırsak, meselenin ne millilikle ne de Müslümanlıkla ilgili olmadığını; büyük oyunu başarılı okuyup, doğru ve geçerli hamleler yapıp yapmamanın sonucu belirlediğini anlarız.
Küresel ilişkilerin tamamen dışına itilmiş; ambargolarla cezalandırılmış bir devlet olarak İran, sisteme geri döndü; Ortadoğu’da en etkin oyunculardan birisi oldu. Kürt ulusallaşma sürecinde de; Irak ve Suriye rejimleriyle ilişkilerde de; hem ABD hem de Rusya’dan destek alabilmede de büyük inisiyatife sahip.
İran bu gücü kendi milli ve yerli çıkarlarından vaz geçtiği için mi elde etti? Bunu ileri sürmek gülünç olmaz mı? Peki gözünü bizim yükselişimize dikmiş “haçlı çevreleri” nasıl oluyor da İran’la barışıyorlar? İslami medeniyete yeterince ait saymıyorlar mı İran’ı?
Şunu söylemek istiyorum: İslam medeniyetine ait olmakla; milli ve yerli duruş sergilemekle açıklanamayacak sonuçlarla karşı karşıyayız. Siyasi öngörülerimiz; güç dengelerine ilişkin hesaplarımız; küresel sistemle ilişkilerimiz; içerideki sorunları halletme performansımız… Bütün bunlarda doğru ve geçerli değerlendirmeler yapamadığımız anlaşılıyor.
Fakat ne hazindir ki; alçakça girişilen darbelerin, bombalı katliamların yarattığı beka korkusu altında bunları tartışabilmek mümkün olmuyor…
“İkinci Çanakkale; milli seferberlik” bağırışları içinde “üst akıl” hayaletiyle savaşıyoruz.
Kendi aklımızı sorgulayacak sağduyuyu yitiriyoruz.
Galiba istenen de bu…
Yazarlar
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023