Hakan AKSAY
Kelimeler hayatı kolaylaştırmak içindir.
Düşündüğünü, hissettiğini, istediğini, istemediğini ortaya koymaya yarar kelimeler.
Tanımak ve tanışmak, ilişki geliştirmek, çalışmak, sorun çözmek için kullanılırlar.
Bazen de sorun çıkaran şeydir kelimeler, özellikle yanlış ve vakitsiz olanları...
Yaşamasını, insan olmasını becerebilmek, her zaman gerekli kelimeleri seçebilme sanatıdır, dersek çok da yanlış olmaz herhalde.
“Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye’nin soykırım yapmasının söz konusu olmadığını söyledi. ‘Biz bilerek, kasıtla ve isteyerek soykırım yapmadık’ ifadesini kullanan Arınç, yaşananların bir soykırım olmadığını savundu ve ‘Soykırım yapan ülkeler bellidir. Biz kendimizden eminiz’ dedi.”
Bir de ölümüne korkulan, tabulaştırılan kelimeler vardır...
Ödleklikle ve yasaklarla sulanıp beslenirler...
Bastırılmak istendikçe her fırsatta yüzeye çıkarlar, görmek istemedikçe büyürler...
Siz durmadan reddedersiniz o kelimeleri, asla telaffuz etmek istemezsiniz.
Onlar ise çaresiz suskunluğunuzda kuşatıverirler sizi, usulca esir alırlar...
Bazen baş etmeyi beceremediğiniz küçücük bir kelimenin gölgesi büyür büyür büyür, sizi karanlığında hapseder; ne yapsanız, ne kadar çırpınsanız boşa gider.
“Ermeniler'in 24 Nisan için hazırlandıkları 1915 olaylarının 100. yıldönümü etkinliklerine, Türkiye ve Azerbaycan'dan ‘Çanakkale misillemesi’ geldi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile düzenlediği ortak basın toplantısında, bu yıl 24 Nisan'da, Çanakkale savaşlarının 100. yıldönümü çerçevesinde uluslararası bir zirve planlandığını ve Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan da dahil tüm dünya liderlerinin davet edileceğini söyledi.”
Bizim memlekette gerçek kelimeler sık sık sakıncalıdır; onun için sessizlikle ve yalanla ikame edilirler.
Ne sevdiğini söyleyebilirsin açıkça, ne de artık sevmediğini...
Aşklar kelimesizlikten büyüyemez, ya da yalan kelimelerle katledilir.
Evde babana, okulda öğretmenine, işyerinde şefine, partinde yöneticine, ülkende liderine karşı doğru kelimeleri kullanmana asla izin vermezler.
Söyleyemediğin ufacık kelimeler karşısında giderek küçülürsün, güçsüzleşirsin, teslim olursun, zavallılaşırsın.
“ABD Başkanı Barack Obama’nın ne diyeceği merakla bekleniyor. Papa Francesko’nun ‘soykırım’ demesinden sonra Obama da aynı şeyi söyleyecek mi? Yoksa daha önce olduğu gibi 'büyük felaket' (meds yeghern) kavramını mı tercih edecek? Nefesler tutuldu, gözler Washington’a çevrildi.”
Daha kaç yılımız tek bir kelimenin esaretinde geçecek?
Soykırım mı, değil mi?
Onun yerine başka bir şey desek?
Felaket mi?
Kıyım mı?
Katliam mı?
Ama onlar da bizi kesti mi?
O kadar çok değil, daha az öldürdük mü?
Türk böyle şey yazmaz, Alman, Rus, Yunan, Sırp, Arap yapar mı?
Yüz binlerce insanın kanı dökülmüş... İnsanlar yaşadıkları yerlerden kovulmuş... Mallarına mülklerine el konulmuş...
Bu korkunç suçlardan dolayı milyonlarca insan acı çekti ve hâlâ çekiyor.
Tam 100 yıldır.
Bunun karşısında robot kadar duygusuz pozlarla, siyasi satranç oynadığını sanarak “bana şunu dedirtemezsiniz” oyununa kendini kaptırmış akıl ve ahlak yoksulu yöneticilerden biri gidip diğeri geliyor.
İşte bu bizim büyük felaketimiz, trajedimiz: Akıl ve ahlak yoksulu olmak.
Ve bu yoksullukla, bu korkaklıkla bambaşka bir tarihi dönemde, hiç de savunmak zorunda olmadığımız katillerin suçunu gizlemeye veya hafifletmeye çalışmak...
Oysa en büyük anma etkinlikleri, en gür sesli ağıtlarla ve birbirine akması gereken farklı ulusların gözyaşlarıyla özellikle bizim topraklarımızda, 100 yıl önce dökülen kanların kuruduğu yerlerde düzenlenmeliydi.
Ve atalarını kaybeden Ermeni komşularımıza sarılmalı, onların yürek sızılarına ortak olmalıydık.
“Erdoğan, Karabağ meselesi çözülmeden, Ermenistan'la ilişkilerin yoluna girmesinin mümkün olmadığını belirtti. ‘Karabağ bizim meselemizdir, Nahçıvan bizim meselemizdir’ diyen Erdoğan, ‘Karabağ meselesi çözülmeden, Ermenistan'la ilişkilerimizin yoluna girmesi mümkün değildir. Kurulduğu günden beri Azerbaycan'ın, Karabağ'ın arkasında durduk, her zaman da durmaya devam edeceğiz.’ dedi.”
Soykırımı reddetmeyi marifet saymak, bir zamanlar barışmaya çalıştığımız Ermenistan’la görüşme sürecinden aniden geri çekilmek, bütün bunları Türklük adına gözünü karartarak yapmak: Politikadan ve insanlıktan anladığımız bu kadar işte...
Oysa Ermenistan’la sınırları kaldırmaya, onunla ticari ve kültürel alışverişi düzenlemeye çok yakındık. Belki de Karabağ sorununun çözümü için arabuluculuk yapabilecektik. Azerbaycan’a verdiğimiz bu sahte destek olmasaydı, belki Azerilere de yararımız olacaktı. İki komşu ülkeyle de aynı anda işbirliğini becerebilirdik. Rusya’nın yaptığını biz de yapabilirdik.
Onun yerine ne yaptık? Yine kükredik, kırdık döktük.
Dahası şark kurnazlığıyla Çanakkale 100. yıl etkinliklerinin tarihini değiştirerek “Ermeni lobisinin gürültüsünü bastıracak kadar ses çıkarma” planları yaptık.
Yazık, çok yazık...
Ama şaşırtıcı değil.
Türk, Müslüman ve Sünni olmayanları sevmiyoruz çünkü.
Ermeniler de olmasın istiyoruz bu topraklarda, Kürtler de, Aleviler de...
Farklı olanların canı cehenneme!..
“Ne Uludere'deki 34 vatandaşımızın, ne de İstanbul'da, sokak ortasında hunharca katledilen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıHrant Dink'in davası, hiç kimsenin endişesi olmasın, geçmişte olduğu gibi, Ankara'nın derin dehlizlerinde kaybolmaz, kaybolamaz. Hiçbir tezgah, hiçbir komplo, hiçbir provokasyon gizli kalamaz. Şunu herkes bilsin; 6 farklı dilde, aynı ezgiyle, aynı duyguyla söylenen Sarı Gelin türküsünü, Şişli'de sıkılan bir kurşun susturamaz.”
Ne güzel kelimeler, değil mi?
Bir zamanlar bu sözleri söyleyen Erdoğan’dı.
Uludere’nin üzerini örten, Hrant’ın katillerinin ortaya çıkması için kılını kıpırdatmayan, ülkede ‘misafir ettiğini’ belirttiği 100 bine yakın Ermeniyi ‘deport edebilirdik, etmedik’ diyerek demokratlığıyla övünen, kendisine yönelik eleştirileri ‘bir kulağımdan girer ötekinden çıkar’ diye savuşturan Cumhurbaşkanımız...
1915’e “soykırım” demesinden dolayı Avrupa Parlamentosu’na karşı çıkarken “resmî tezimiz ekseninde” birleşen AKP, CHP ve MHP yöneticileri...
On yıllardır beynine şırınga edilmiş propagandanın etkisiyle durmadan başka uluslara karşı çıkıp Türklüğünü, Müslümanlığını kayıtsız şartsız savunarak kendi varlığını koruyabileceğini sanan, kendisi gibi sıradan insanların trajedilerine kulaklarını tıkayan insanlarımız...
...
Burada durdum.
Ve bu yazıyı bitiremeyeceğimi anladım.
Çaresizliğime derman olsun diye bir müzik aradım ve buldum.
Erdoğan’ın sözünü ettiği Sarı Gelin’in hüznünü üzerime örterek bırakıyorum yazmayı.
Yazılar, konuşmalar, kelimeler yüreğimizdeki yaraları sarabiliyor mu sanki!..
Bitmeyiversin bu yazı da...
@AksayHakan
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
26.06.2025
22.06.2025
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025
20.02.2025