Halil BERKTAY
Hemen her türlü büyük gelenekte, zaman zaman içsel reform denemeleri ortaya çıkar. Köhne bir imparatorluk da söz konusu olabilir, bir tektanrıcı inanç sistemi de, din benzeri bir ideolojik akım da. Teamülün baskısı öyledir ki, yenilikçiler yapmak istediklerinin radikalliğini kamufle etmek ihtiyacını duyarlar. Tam da, toplumu ve kendilerini en fazla değiştirirken, geçmişin, atalarının manevî otoritesine de en fazla sığınıp (Marx, 18 Brumaire’in girişi), hiç bir şey değişmiyormuş; atılan adımlar zaten asırlardır mevcut örf ve âdete uygunmuş gibi yaparlar. Bazı içtihat kapılarının bu şekilde, çaktırmadan açılmasına, 1980’lerden bu yana sosyal bilimler terminolojisinde “geleneğin icadı” (the invention of tradition) diyoruz.
Osmanlı-Türk modernleşme serüveni, bu tür “icat edilmiş gelenek”lerle doludur. Bütün 19. yüzyıl reform belgeleri, örneğin, ıslahatın, garplılaşmanın, meclisin, meşveretin, giderek meşrutiyetin İslamiyete, şeriate, harsımıza (özetle, şu veya bu boyutuyla kültürümüze ve tabiatımıza) ne kadar uygun olduğunu savlar. Sonra aynı yoldan birinci ve ikinci nesil Türk modernist-miliyetçileri de geçer. Özellikle Kemalistler, hem “Türkün fıtrî hasletleri”ni, hem de “güzel dinimizin cahil hoca takımından ve bâtıl inançlardan kurtarılıp hakikî çehresine kavuşturulması”nı, yeni baştan ve kendilerine göre kurgularlar.
Günümüzde İslâm âlemi tekrar çalkantı içinde. Filistin sorununun çözümsüzlüğü ve ABD neo-con’luğunun Irak’ta yarattığı felâket, militan cihadizmi güçlendirdi. Buna karşı pek çok İslâm âlimi de Kuran’da ve hadislerde daha barışçı bir Müslümanlığın dayanaklarını arıyor. Ayrıca Türkiye’de, AKP tabanında ve etrafında, Etyen Mahçupyan’ın dikkat çektiği bir “aşağıdan yukarı sekülerleşme” de söz konusu. Açıkçası, İslâmiyet öyle bir defa değil, defalarca modernite ile karşı karşıya geliyor ve her seferinde yeni uzlaşmalar bulunmaya çalışılıyor. Ve bu tür her deneme “gerçek İslâm öyle değil böyledir” söylemiyle elele gidiyor.
1960’lar ve 70’lerde Sol, kendi Leninist anti-emperyalizmine Atatürkçülüğü kalkan yapmak istedi. “Tam bağımsız, demokratik Türkiye” sosyalist ve Kemalistlerin ortak özlemi olarak sunuldu. Bu uğurda Mustafa Kemal’in kendisi, “istiklâl-i tam” sloganı ve Millî Mücadele, öyle bir retrospektif Marksist kolonizasyona tâbi tutuldu ki, 1919-22 savaşı “ulusal kurtuluş mücadelesi” olarak yeniden adlandırıldı. “Gerçek Atatürkçü”lüğü tutarlı bir anti-emperyalizmin belirlediği vurgulandı.
Bütün bunlar illâ bilimsel, tarihsel doğrular değildi; siyasî pragmatizmden kaynaklanan faydacı “geleneğin icadı” denemeleriydi. Ve gene de öyledir. Şu veya bu büyük geleneği yeniden yorumlama mücadelesinde, yenilik yanlılarının kendilerini “gerçek” Osmanlı veya İslâm veya Atatürkçülük olarak tanıtmalarını, taktik planda anlayabilirim. Ama tarih bunu kaldırmaz. Ben bir tarihçi olarak bunu böyle kabullenemem, anlatamam. Farklı akımların değişik Osmanlı (imparatorluk geleneği) veya İslâm veya Atatürkçülük yorumlarından birini seçip, tarihçilik adına “işte gerçeği budur” diye yutturmaya kalkışamam.
Aynı şeyler Marksizm için de geçerli. Çeşit çeşit Müslümanlık ve Atatürkçülükler olduğu gibi, çeşit çeşit Marksizm yorumları da 150 yıldır mevcut. Hazreti Muhammed ve Mustafa Kemal gibi Marx da öyle bir kaynak ve manevî otorite ki, herkes Marx’ta görmek istediğini görüyor, görmek istemediğini görmüyor. Çünkü Marx’ın düşüncesi, yani 19. yüzyıldaki şekliyle dahi (klasik) Marksizm, (uzun süre inanmak istediğimizin aksine) saf ve tutarlı bir sentez değil. Farklı ve çelişkili düşünsel mirasların eklemlenmesinden oluşuyor. Aydınlanma’dan müdevver bir rasyonalizm de var içinde, bunun tam zıddı olan bir tarihsicilik de (historicism, historismus). Eşitsizlik, zulüm ve sömürüye karşı ahlâkî bir feryat, vicdanî bir isyan çağrısı da var, tarihî determinizmi fetişleştiren, “tarihî kanuniyet”lere karşı durulamayacağını ilân eden bir bilimcilik de (scientism). İdeolojinin eleştirisi de var, kendi “bilim”inin de alt tarafı bir ideoloji olduğunu göremeyiş de. Özgürlük özlemi de var, “soyut özgürlüğün” horlanması da. Sonuçta, demokrasi talebi de var, siyasal şiddetin ve diktatörlüğün çekiciliği de.
Onun için, tıpkı İslâm âlimlerinin Kuran’da ve hadislerde, ya da Atatürkçülerin Nutuk’ta veya diğer Söylev ve Demeçler’de istedikleri hemen herşeyi bulabilmeleri gibi, Marx’ta da isteyen istediği alıntıyı bulabilir aslında. Özel ilgi alanımdan bir örnek vereyim : kapitalizm öncesi üretim tarzları ve toplum biçimleri; bu meyanda, 1960’lar ve 70’lerin feodalizm mi, Asya Üretim Tarzı mı tartışmaları. İmdi, Alman İdeolojisi’nde de vardır bu konu, Grundrisse’in Formen bölümünde de, Marx’ın Hindistan makalelerinde de, Engels’le yazışmalarında da, Kapital’in birinci ve sonra üçüncü cildinde de. Bazı yerlerde, dönemin akademik ortaçağ tarihçilerinden farksız (dar teknik) bir serflik ve feodalizm anlayışına sahiptir Marx; başka bazı yerlerde ise, daha geniş, evrenselci bir teorik perspektife. Bazı yerlerde Doğu toplumlarına AÜT diye bakar, bazı yerlerde feodal diye.
Hangisi “gerçek Marx”tır bu durumda ? Tabii her ikisi de. Kendi payıma, Kapital III’ün toprak rantıyla ilgili (Genesis of Ground-Rent) bölümündeki geniş yorumu tercih edebilirim. O zaman, bence (benim, günümüzün en ileri ortaçağ tarihçiliği temelinde bildiklerime göre) bu doğru, diğerleri yanlıştır. Ama bunu apaçık söylemeliyim. “Marx’ın doğru okunuşu” veya “gerçek Marx” lâflarının ardına gizlenmeden.
Yazarlar
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024