Halil BERKTAY
SEOUL/ G. KORE- Dünkü yazımı bir soruyla bitirmiştim: Ya Kuzey Kore kazansaydı ne olurdu? Bugün eski solcular olarak pek çoğumuz, dalga geçecek kadar nefret ediyoruzdur Pyongyang rejiminden. Ama acaba bunu, içinden geldiğimiz uluslararası komünist hareketin çizgisiyle ve kendi tarihsel tavrımızla yan yana koyup karşılaştırıyor muyuz?
Kuzey Kore, dün ve bugün
1953’teki Panmunjom ateşkesinden sonra, iki ülke farklı yönlere gitti. Kuzeyde, resmî adıyla Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, tipik bir komünist tek-parti rejimi olmanın da ötesinde, olabilecek en aşırı “düşmanlar” psikozu içine girdi ve dolayısıyla sürekli savaş halinde yaşadı, yaşıyor. Bu militarizm hem aşırı merkezîleşmeyi, hem sivil yatırımların ve sermaye birikiminin ihmali yoluyla düpedüz aşırı fakirleşmeyi beraberinde getirdi. Aşırı merkeziyet, Kim İl-sung, Kim Jong-il ve şimdi Kim Jong-un’uyla Kim ailesinin etrafında oluşan kişiye tapma kültü ve komünist hanedan paradoksunda somutlandı.
Arkasında hem Sovyet, hem (Mao döneminde) Çin desteği olduğu sürece, 1950’ler, 60’lar ve 70’lerde yoksulluk o kadar hissedilmedi. Ama 90’lardan itibaren kıtlık ve açlıklar baş gösterdi. Bugün 25 milyonluk nüfusun 9.5 milyonu aktif, yedek veya paramiliter statüde askerî personel; öte yandan BM tahminlerine göre 16 milyonu “zorunlu gıda yardımı”na muhtaç. Sağlık hizmetleri güya parasız, ama bütçede sağlık alanına kişi başına ortalama 1 dolar ayrıldığından, hastaneler birçok Afrika ülkesinden de kötü durumda. Özetle, her şeyiyle uç noktasına varıp zıddına dönüşmüş bir karikatür, bir hilkat garibesi söz konusu.
Güney Kore, dün ve bugün
1953 ateşkesinin ardından, Güney Kore de 35-40 yıl süreyle askerî ve yarı-askerî diktatörlerce yönetildi. Güneydeki ABD işgal bölgesinde Ağustos 1948’de yapılan seçimleri kazanıp BM tarafından “Kore’deki biricik meşru yönetim” olarak tanınan Syngman Rhee’nin başkanlığı, Soğuk Savaşın tipik bir Amerikan yanlısı ve destekli baskı rejimi haline geldi ve 1960’daki öğrenci hareketleriyle devrildi. Ama Latin Amerika ve Türkiye gibi Güney Kore’de de, darbeler (1961’de General Park Çung-hee, 1979’da General Çun Doo-hwan) ile parlamenter demokrasi tâ 1980’lerin sonlarına kadar birbirini izlemeye ve yer değiştirmeye devam etti. Ordunun egemenlik dönemlerinde işkence ayyuka çıktı. Siyasî faaliyet kısıtlandı, basın özgürlüğü ayaklar altına alındı.
Derken bir noktadan gene Latin Amerika ve Türkiye’de de olduğu gibi, 90’ların başlarından itibaren, durum değişti ve demokrasi artık kalıcı biçimde yerleşmeye başladı. Sovyetlerin çöküşü ve Soğuk Savaşın sona ermesi, Kuzeyi büsbütün yalnızlığa ve sertleşmeye iterken, Güneyde askerî müdahaleleri fuzulî kıldı. 1991’de BM’ye kabul edilen iki devletten Kore Cumhuriyeti, Asya’nın dördüncü ve dünyanın (eşit alım gücü bazında) 12. büyük ekonomisi oldu. Kuzeyin iki misli (25 milyona 50 milyon) nüfusuna karşın, kişi başına yılda 1800 dolara karşı 32,500 dolarlık bir millî gelir seviyesiyle, gene Kuzeyin kabaca yirmi katı diyebileceğimiz bir refah düzeyine ulaştı.
Yerini demokrasiye bırakmak ve bırakamamak
Bu noktada, farklı diktatörlük tipleri üzerinde de düşünmemiz lâzım kuşkusuz. Fransa’da 19. yüzyıl, Birinci, İkinci ve Üçüncü Cumhuriyetler ile Birinci ve İkinci İmparatorlukların gelgitine tanık oldu. Sonunda Cumhuriyet kazandı. Benzer bir salınım 20. yüzyılda ve 21. yüzyıl başlarında da yaşandı, yaşanıyor. Farklı tarihsel geçmişler dâhil (burada analiz edemeyeceğimiz) bir yığın nedenle, öyle görünüyor ki birçok toplumda demokratik veya demokrasiye yatkın bir yapı esas; zaman zaman birilerinin (III. Napolyon’ların, Yunan albaylarının ve Türk MBK-MGK’larının, Videla ve Pinochet’lerin, Peron, Menderes ve Chavez’lerin) demokrasi potansiyelinin üzerine oturması ise dışsal ve arızî, son tahlilde geçici bir demokrasi kesintisini ifade ediyor. Bu tür otoritarizmler bir dönem çok boğucu bir hal alsa ve insanlara büyük acılar çektirse de, sonunda yerini güçlenen bir demokrasiye bırakıyor.
20. yüzyılda görülen diktatörlük rejimlerinden İtalyan Faşizmi ve Alman Nazizmi ise, basit birer demokrasi kesintisi değil, toplumun nüfuz ettikleri her zerresinde demokrasiyi yokeden, demokrasiye zıt ve alternatif ideo-politik formasyonlardı. Ve hele Alman Nazizminin, herhalde dış dinamiklerden (savaştan) başka bir yolla yıkılması olanaksızdı.
Demokrasiyi önce prensip olarak (proletarya devrimi ve diktatörlüğü teorisi yoluyla) reddediş ve buna bağlı olarak, toplumun bütün gözeneklerinde demokrasinin zıddını üretiş, komünizm için de söz konusu. Onun içindir ki komünizm hiçbir zaman demokratikleşemedi, kendi içinden demokrasiyi üretemedi. Demokratik bir faşizm gibi demokratik bir komünizm de bir oksimoron; yeryüzünde böyle bir şey olmadı ve olmayacak.
İster Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa, ister Çin, Kuzey Kore ve Küba’da, demokrasiye ancak komünizmin çökmesiyle ulaşıldı veya ulaşılacak. (Ya da, hele Çin örneğinde, ulaşılmazsa dünya için çok kötü olacak.)
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları


































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024