Halil BERKTAY
[16 Temmuz 2017] Hangisi önemli: 15 Temmuz’un kendisi mi, sonrası mı? Siyaseti ve nerede, nasıl durduğumuzu, öncelikle hangisi etrafında örmek daha doğru olur? Darbeye milletçe direniş mi önemli, daha geniş ve toleranslı bir demokrasi arayışı mı? Ya da bunlar birbirini dışlayan 1-0, ak-kara opsiyonları mı?
* * *
Son günlerde çok keskin bir şekilde hissettim, pek çok insan için böyle bir ikilemin varlığını. Önce, CHP’nin 25 günlük Adalet Yürüyüşü ve 9 Temmuz Maltepe mitingini yaşadık. Şöyle diyeyim: 15 Temmuz’dan çok, 15 Temmuz’un ardından çıkagelen ortam ve uygulamalar etrafında dönen bir eylemdi. Benim “devrim sonrası durum”lara benzettiğim etik üstünlük, ivme, insiyatif ve yetki temerküzü halinden kaynaklanan yanlışlara itirazı esas alıyordu. İktidar (tamamen söylem düzeyinde) çok saldırdı buna. En çok da “provokasyon” sözcüğünü kullandı; “provokatif eylem” dedi. Haksız olduklarını düşündüm. Acaba sonunda büyüyerek Gezi tarzı, yasal sınırları aşan, hattâ bir miktar şiddet de içeren bir kamusal alan işgaline; özetle, süreklilik kazanan bir kalkışma biçimine dönüşeceğinden mi endişe ettiler? Bir, hiç öyle olmadı. CHP baştan sona makul yasallık ve meşruiyet sınırları içinde kalmaya özen gösterdi. Sınırlı hedefler için başlattığı eylemi sonradan kıyısızlaştırmaya kalkmadı. Gene sınırlı hedefler içinde tuttu ve bitireceğim dediği noktada bitirdi.
İki, öyle de olsa, yani AK Parti’nin gerçekten öyle bir “kötü niyet” veya “gizli gündem” şüphesi olsa bile, bunu dile getirmelerinin doğru yeri, CHP’nin işi gerçekten çığrından çıkarmaya başladığına dair somut sinyallerin belirmesi olmalıydı. Aksi takdirde, daha baştan “provokasyon” diye bağırmaya başlamak, karşı tarafın ortaya şu veya bu ölçüde başarılı bir eylem koyacağı endişesinden öteye geçemezdi. Nitekim geçemedi de. Şahsen benim aklıma, CHP’nin beklenmedik bir hamleyle iyi bir damar yakaladığı, AKP’nin de bunu sezdiği ve ürktüğü geldi. Çünkü belirli bir sirayet zemini vardı da gerçekten; CHP’nin Enis Berberoğlu’nun 25 yıla mahkûm edilip derhal cezaevine gönderilmesiyle içine düştüğü mağduriyet, 150,000 kadar insanın işten çıkarılması, 50,000 kadarının tutuklanmasının yarattığı yaygın toplumsal şok hâlesiyle birleşiyordu. Bakın, burada herhangi bir doğru-yanlış değerlendirmesi yapmıyorum; sadece bu rakamların çok büyük ve toplumca anlaşılması zor olduğuna, dolayısıyla (FETÖ konusunda, daha sonra tekrar değineceğim konsensüs eksikliğiyle de birleştiğinde) belki kolay kabullenilemediğine ve en azından geniş bir rahatsızlık yarattığına işaret etmek istiyorum. Bunun illâ kasıtlı bir inanmazlık olması da şart değil/di; pekâlâ samimî bir şüphe ve tereddüt olabilir/di, CHP açısından olduğu gibi AK Parti tabanındaki kitleler açısından da. Bu da Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü ve mitinginin seslendiği potansiyeli meydana getiriyordu.
İyi de, siyasî mücadelede rakibinizin kuvvet toplaması ihtimalinin doğduğu her noktada “provokasyon” diye bağırırsanız, sonuçta bu, karşıtlarınızın kendi yararlarına, kamuoyunda prestij kazanmaları ve kuvvet toplamalarını sağlayacak, dolayısıyla sizi tedirgin edecek hiçbir adım atmamaları gerektiği anlamına gelmez mi? Ya da şöyle diyelim: etkili muhalefetin öbür adı mı “provokasyon”? Bu, ister güçlü birkaç yazı, konuşma veya röportaj olabilir; ister binlerce imza toplayan bir deklarasyon, bir basın açıklaması veya “şartname”; ya da onbinlerce insanın katıldığı böyle bir yürüyüş. Karşıtlarınızın her insiyatifine “provokasyon” denebilir o zaman, sizin aleyhinize sonuç verecekse...
Bana hayli ters gelen bir taraf vardı, nitekim hâlâ da var, bütün bunlarda. Demokrasinin muhtaç olduğu empati ve tolerans kültürüne aykırı düştüğünü düşündüm ve düşünüyorum. Bunu da, 2007-2008’de Taraf’a ilk yazmaya başladığım sıralarda yaptığım gibi (bkz Özgürlük Dersleri kitabımda derlenen makaleler), bir kere daha Voltaire ve J. S. Mill’den yola çıkarak, tane tane anlatmaya çalıştım (25 Haziran). Suudi Arabistan’ın Katar’a yapmaya kalktıklarından (26 Haziran), sonra Hindistan’da Müslümanların kâh Pakistan lehine tezahürattan tutuklanmasından (7 Temmuz), kâh dana eti yiyor diye bıçaklanıp öldürülmesinden örnekler verdim (8 Temmuz). Sözü Türkiye’ye getirdim ve gerek giyinişlerini beğenmeyen erkeklerden dayak yiyen kadınlara, gerek LGBTİ Onur Yürüyüşünü kendi ahlâk anlayışlarına ters diye yasaklatan Alperenlere (ve yasaklayan yetkililere) değindim.
Daha da devam edecektim, iktidara yönelik bu tür eleştirilerime, nihayet yukarıda dile getirebildiğim “provokasyon” meselesiyle ve aynı anlayışın uzantısı olarak gördüğüm, Büyükada’da bir eğitim toplantısı yapan insan hakları savunucularının basılıp tutuklanması ve yetkililerce de, hükümet yanlısı medya tarafından da kestirmeden “terörist” ilân edilmesi gibi sorunlarla. Olmadı; araya başka işler ve seyahatlar girdi. Geçen günler de bizi 15 Temmuz’un yıldönümüne ve (Maltepe mitinginde belki iki milyon vardıysa) bu sefer de AK Parti’nin bir değil birkaç mekânda gene milyonları toplamasına getirdi.
* * *
Şimdi sorun şu: hangi taraf, nasıl bir değer biçiyor bu kitlelere? Örneğin AKP, taraftarları ve medyası için (hattâ öncelikle medyası için), Kılıçdaroğlu’yla birlikte yürüyen ve sonra Maltepe meydanında toplananlar, aslında esamesi okunmayacak bir imansızlar manzumesi mi? Neredeyse Türkiyeli değil mi bunlar? Hepsi Batının kulu kölesi alla franca’lar mı? Ve/ya HDP’li, solcu ve FETÖ’cülerden mi ibaret? Adalet içi boş bir kavram, dudak bükülecek bir talep mi? “Yerli ve millî” deyince akan sular duracak; başka bütün ölçütler silinecek mi?
Madalyonun diğer yüzünde, Maltepe’de toplanan iki milyon (ya da onları sevenler), Maltepe’den bir hafta sonra, yani dün ve bugün, 15 Temmuz 2016 darbe girişimini lânetlemek, bizzat sokaklara döküldükleri direnişi kutlamak ve kayıplarını hürmetle anmak için tekrar meydanlara çıkan o diğer milyonlar için ne düşünüyor dersiniz? Bayrak sallayan, tekbir getiren, sala veren hamasetlerine soğuk ve kinik bir tiksintiyle mi bakıyorlar, kendileri gibi demokrat olmadıkları için asla aralarına giremiyeceklerini ve demokrasiyi birlikte savunamıyacaklarını sandıkları bu cahil, dindar, şuursuz güruhlara? Acaba Erdoğan bu 15 Temmuz darbesini sırf onları iyice öne çıkarıp kendi iktidarını konsolide etmek için mi icat etti? Ve şimdi, bir yıl sonraki kutlama törenlerini de, gene aynı amaçla mı kullanıyor?
* * *
Bu metafiziğe hapsolmak zorunda mıyız? Faraza ben gerçekten şu kanaatleri taşıyorum: (a) Türkiye ciddî bir dış kuşatma altında. (b) Batıda Avrupa-merkezci, Oryantalist, İslamofobik önyargılar yer yer kuvvetle sürüyor ve (c) çok belirgin ikiyüzlülükleri, çifte standartlılıkları beraberinde getiriyor. (d) Kendi politik tercihleri ve demokrasi anlayışları konusunda, tamamen post-kolonyal bir üsttencilik içindeler. (e) Türkiye siyasetinde ve hele 15 Temmuz darbesinde “Gülen Faktörü”nü görmezlikten gelmeleri, tam bir tercihli körlük örneği. (f) Buradan, (mealen) “tamam anladık, darbemsi bir şey yaşamışsınız ama fazla uzatmayın işte; bırakın darbecilerle daha fazla uğraşmayı ve kaldırın şu OHAL’i ki bitsin bu iş” diye özetlenebilecek bir tavra sıçramaları, bu ülkenin neler çektiği karşısında duygusal zekâdan yoksun bir vurdumduymazlığı yansıtıyor... Ama ben hem bu fikirleri benimsiyor, hem de demokrasinin nerede, nasıl gelişmiş olursa olsun artık bütün insanlığa malolduğunu ve dolayısıyla bazı temel, evrensel değerleri Batı terketse bile bizim terketmememiz gerektiğini savunuyor, dolayısıyla Adalet Yürüyüşü ve mitingine yansıyan çeşitli taleplere de hak veriyor olamaz mıyım?
Bir de tersten söylemeyi deneyeyim. Evet, CHP’nin Adalet Yürüyüşü ve mitinginin “provokasyon” ve “terörle işbirliği” diye suçlanmasını fevkalâde yanlış bulduğum gibi, daha birçok eleştirim de var zaten AKP iktidarına. Geziden önce de vardı, Geziden sonra da var. Darbeden önce de vardı, darbeden sonra da var. Referandumdan önce de vardı, referandum yüzünden de var, referandumdan sonra da var. Ama bu eleştirileri sürekli dile getiriyor olmam, 15 Temmuz darbesinin yenilgisini ve halkın direniş zaferini yürekten kutlamama engel olabilir mi? Bırakalım kutlamayı. Benim bir vatandaş olarak, bir tarihçi olarak, olayların içinde yaşayan ve gözleyen bir birey olarak, 15 Temmuz’un doğrusunu anlatmak diye bir sorumluluğum yok mu, ister yurt içinde ister yurt dışında, ne olup bittiğini doğru dürüst bilmeyen veya kavramayan, hattâ küçümseyen, dudak büken ya da duymak istemeyenlere karşı? Buna da dar bir “faydacı tarihçilik” açısından bakılabilir mi(nasıl, bir zamanlar, solun 1 Mayıs 1977 avuntusunun, ya da Torosyan’ın hayalî yaşam kurgusunun deşilmemesi istendiyse)? Şimdi de siyasî bakımdan AKP’ye yarar diye geri çekilecek, susacak; kolaycı bir pasifliğe sığınıp, kimbilir kaç onyıldır sivil, silâhsız halkın direnişiyle püskürtülebilmiş şu biricik askerî darbenin 5N1K’sını elimden geldiğince yazıp dünyaya açıklamaktan geri mi duracağım?
Türkiye, niçin sadece 15 Temmuz anma ve kutlamaları? Ya da neden sadece Adalet Yürüyüşü ve Maltepe mitingi? Neden, ikisi de Türkiye değil -- veya olamasın?
Yazarlar
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024