Halil BERKTAY
[3 Kasım 2018] Geçmişe dönüyorum. Bu yılın Pinokyo Ödülleri’nin, özel jürimizin kararları uyarınca, Skripal’leri öldürme girişimi çerçevesinde Putin’in ve GRU’sunun örgütlü üçüncülüğü, sonra Cemal Kaşıkçı cinayeti çerçevesinde Suudilerin, istihbarat servislerinin ve özel olarak Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın örgütlü ikinciliği derken... sırf kendine aitliği, bireyliği ve kendi şahsını programlaştıran sui generis’liği içinde Doğu Perinçek’in örgüt tanımaz birinciliğiyle noktalanması, beni bir kere daha siyaset ve ahlâk, iktidar (veya iktidarsızlık) ve ahlâk, nihayet Marksizm ve ahlâk konusunda düşünmeye çağırıyor.
Üç buçuk ay olmuş; İbn Haldun Üniversitesi’nden felsefeci bir arkadaşımın öğle yemeğinde sorduğu bir soru, Temmuz ortalarından itibaren peşpeşe dört yazı yazmama yol açmıştı: Marksizm ve ahlâk sorunu (1) Apollon, Dionysos ve Nâzım Hikmet (17-18 Temmuz 2018); Marksizm ve ahlâk (2) Ne gitti, ne kaldı (18-19 Temmuz 2018); Marksizm ve ahlâk (3) Görelilik, devrim(cilik), sınıf(sallık) (21 Temmuz 2018); Marksizm ve ahlâk (4) Göreliliğe karşı, örtüşme ve devamlılık (21-22 Temmuz 2018).
Öncelikle teorik bir çerçeve kurmaya çalışmıştım, bu ilk dört yazıda. Kabaca şu hususlar üzerinde durmuştum: (a) Marksizmin kendi içinde, insanı önemseyen ve tek tek haksızlıklara (veya hem feodalizmin, hem kapitalizmin topyekûn haksızlığına) isyan eden ahlâkî bir damar ile, toplumların nasıl işlediği konusunda bütünsel bir kurguya varmaya çalışan bilimci bir damar arasında belirgin bir çelişki söz konusu. (b) Daha çok bu ikinci damarı temsil eden tarihsel materyalizm genel teorisi, bir kere (devrimi kaçınılmazlaştırmak arayışı içinde) devamlılıktan çok değişimi ve değişim mekanizmalarını öne çıkarıyor. (c) Gene bu bağlamda, “ekonomik temel” (= üretim tarzı) üzerinde yükselen bir “üstyapı” konumuna oturttuğu ahlâkı belki fazla görelileştiriyor, çağdan çağa fazla değişken, neredeyse hafifmeşrep gibi sunuyor. (d) Keza Marksizm, sömürü ve zulme dayandığı için genellikle kötü saydığı “düzen”lerin çökmesi ile bizatihî toplumun tamamen çökmesi ve dağılması arasında pek bir ayırım yapmıyor. İkinci ihtimali görmüyor ve umursamıyor, diyelim. Bu da devamında (e) “varsın çöksün”ün bile ötesinde, öyle bir “tabii çöksün”cü çökerticiliğe götürüyor ki, ahlâk çökerse ne olur sorusunu önemsememe ve kurcalamamaya varıyor.
(f) Tabii Marksizm, binyıllar boyu ahlâkın esas taşıyıcısı olan dine ve dinlere de soğuk bakıyor. (g) Evet, büyük inanç sistemlerinin şu veya bu “ekonomik temel”i aşan bir devamlılığı olduğunu görüyor, ama genel tarih teorisine yedirmiyor. (h) Herhalde, insanın olanca değişim içinde bir de devamlılık arzeden bir “özü” olduğu fikrine uzanmaktan (ve dolayısıyla sınırsız değişim fikrini zedelemekten) pek hoşlanmıyor. (i) İnsanlığı mevcut din ve ahlâk sistemleri tarafından esir edilip boyun eğdirilmiş, salt itaate alıştırılmış olarak görüyor; kendisi ise o esareti yıkmayı amaçlıyor (j) Sonuçta genel ve evrenselci ahlâk söylemleri, dinî vaazlarla örtüşüyor, özdeşleşiyor; dolayısıyla gevezeliğe, boş lâfa, benim çocukluğumda çok kullandığımız, ama herhalde şimdilerde pek hatırlanmayan bir deyimle “vatan-millet-sakarya edebiyatı”na irca oluyor.
(k) Üstelik, tarih ve felsefeden siyaset kertesine geçtiğimizde, Marksizmin bir de ne pahasına olursa olsun kazanılması gereken, uğrunda (ahlâk, gerçek ve doğruluk dahil) her şeyin feda edilebileceği, bireylerin özgürlüğü ve mutluluğundan çok daha önemli bir “büyük dâvâ”sı var: sınıfsal devirmecilik, yani “aşağıdan yeni gelişen sınıfların” (= proletaryanın) “iktidardaki eski sınıfları” (= burjuvaziyi) devirmesi gerektiği ve nitekim devireceği inancı. (l) Bu mutlakçılık, Marksizmin politik realizmini, Machiavelli’nin “nihaî amaç uğruna her çare mübahtır” realizmine çok yakın ve yatkın kılıyor.
(m) Esas olan, bizi devrime götüren sınıf mücadelesi. Bütün toplumsal olay ve süreçlerin mutlaka bir “sınıf karakteri” var. Dolayısıyla bütün diğer “üstyapı”lar gibi ahlâkın da tarihsel göreliliğinin temeline bu “sınıfsallık” oturuyor. (n) Nitekim 1920’lerde Leninizm, proletaryanın ve burjuvazinin bilimini, proletaryanın ve burjuvazinin tarihçilerini, proletaryanın ve burjuvazinin şairlerini vb ister ulusal ister uluslararası bütün platformlarda birbirinden ayırmaya çalıştı. İkinci (Sosyalist) Enternasyonali bölüp içinden Komintern’i çıkarma anlayışının bir başka uygulamasıydı. Türkiye’de de Sabiha Sertel, Projektör dergisinin ilk sayısında “Millî edebiyat yoktur, sınıf edebiyatı vardır” demişti bir zamanlar. (Hani, bir yanlış ne kadar büyük olabilir diye, bunu da konuşabiliriz ayrı bir fasıl.) Nâzım Hikmet de o ateşli gençliğinde aynı çizgideydi, belki Bedreddin’i yazdığı sıralara kadar.
(o) Fakat işte aynı anlayış ahlâk için de geçerliydi ve uzun süre geçerli kaldı. Buna göre, her sınıfın kendi ahlâkı var; zıddında, sınıfları enlemesine kesen bir ahlâk (veya ortak ahlâkî değerler) olması olanaksız. (ö) Varsa da, bu bir yanlış bilinç veya ideolojik yanılsama; burjuvazinin ideo-kültürel hegemonyası altına girmeyi, deyim yerindeyse ruhunu burjuvaziye kaptırmayı yansıtıyor. Zıddında, burjuvazinin ahlâkı ile işçi sınıfının ahlâkı arasında ortak hiçbir şey olmamalı, kalmamalı.
Peki, kimde somutlanacak bu proleter ahlâkı? Vazıı ve taşıyıcısı kim olacak, bu tahayyül veya tasavvurun? Bu noktada karşımıza, ahlâkın tarihselliği, göreliliği ve sınıfsallığının da ötesinde, (p) ahlâkın particiliği veya partiselliği; (r) ahlâkın hizipçiliği veya hizipselliği; (s) ahlâkın devletçiliği veya devletselliği gibi sorunlar çıkıyor.
* * *
18-22 Temmuz (2018) denemelerimde, buraya kadar getirebilmiştim meseleyi. Sonuç, kanımca, Marksizm için ahlâkın, Kant anlamında “evrensel emredici” bir kategori oluşturmaması. Zaten idealist değil miydi, (en tepede solda resmini gördüğünüz) İmmanuel Kant? Klasik Alman idealizminin doruğu ve sonunu ifade etmiyor muydu? Somut durumlardan hareketle bu emrediciliğin olası çelişki ve bocalamalarına parmak basan çağdaş Kant eleştirilerini bir yana bırakalım. Marksizm ve hele 20. yüzyıl uzantıları olarak Lenin, (en tepede sağda, 1937 tarihli resmî bir pozuyla gördüğünüz) Stalin ve alt-varyantları, ne çıkardı Kant’a alternatif olarak? Kendiliklerinden ve/ya kendilerine rağmen ahlâklı değillerdiyse, Komünist olarak Komünist hareketlerin ve keza Komünist olarak Komünist bireylerin kamusal alanda ve siyaset sahnesinde davranış biçimleri -- herhalde Kemalizm dahil diğer modernist toplum mühendisliği girişimlerinde de olduğu gibi -- operasyonel bir ahlâktan, bir proje ahlâkından, manipüle edilip kâh o yöne kâh bu yöne bükülebilecek kullanışlılıkta bir ahlâktan başka, geriye ne bıraktı?
Şimdi buradan hareketle son adımı atıp, yukarıda (p) ahlâkın partiselleşmesi, (r) ahlâkın hizipselleşmesi ve (s) ahlâkın devletleşmesi diye özetlediğim sürecin 20. yüzyıl örneklerine eğilmeye çalışacağım.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024