Hasan Bülent KAHRAMAN
Biraz kendi "Cumhurbaşkanlığı tarihimi" gözden geçirip paylaşmama izin verir misiniz? Önce Demirel'in Cumhurbaşkanlığındaki görev süresinin uzatılmaması gerektiğini, bu kararın Meclis'ten asla geçirilemeyeceğini yazdım. Uzun bir yazı maratonuydu. Olaylar beni doğruladı.
Ardından Sezer'in Cumhurbaşkanlığının Türkiye'de büyük sıkıntılar yaratacağını öne sürdüm.
Yargı bürokrasisinin başındaki birisinin Cumhurbaşkanı seçilmesinin tepeden tırnağa yanlış olduğunu savundum. O tarihte bu görüşlerime çok itiraz edildi. O muarızların birisi yıllar sonra bir uçak yolculuğunda sanki seçilmesini savunmamış gibi Sezer'den yakındıkça yakındı. Geçmişi hatırlatınca, haklısın dedi, özür diledi.
Sonra 2007'de Tayyip Erdoğan'ın değil Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı adayı olacağında ısrar etmiştim. Bu konuyu işlediğim ısrarlı yazılarımın neticesinde ABD'deki önemli düşünce kuruluşu Brookings'e davet edildim. Orada da aynı şeyleri söyledim.
Değerlendirmem doğru çıktı.
Geçmişte bu çizgiyi izlememi zorunlu kılan bir tek parametre vardı: Türkiye, Demirel'in görev süresini uzatmayarak, Sezer'i aşarak, Gül'ü Cumhurbaşkanı seçip Erdoğan'ı Başbakanlıkta tercih ederek demokratikleşmesini adım adım tamamlıyordu.
Kararları elbette kişiler alır. Gül ve Erdoğan kimin Cumhurbaşkanı olacağını 2007'de de 2014'te de konuştular. Şimdi Başbakan da bunu dile getiriyor. "A'dan Z'ye kadar konuştuk" diyor. Karar sonunda onların kararıdır. Ama o kararı oluşturan onların da zaman zaman fark etmedikleri, kararlarını dolaylı olarak etkileyen toplumsal oluşumlar, koşullar var. Olayları bu çerçeveden gören bir geleneği benimsemişimdir. O nedenle kararları belirleyen sınıfsal koşullar her şeyden daha önemlidir benim için.
Sınıf ilişkileri sermaye ilişkileridir. Bu kadar basittir. Bu kadar karmaşıktır. Söz konusu karmaşık doku Ak Parti içinde de etkilidir. Önce Anadolu- İstanbul sermayesi olarak başladı bu kurgu. Sonra Anadolu'nun büyük sermayesiyle küçük sermayesi arasındaki etkileşim içinde devam etti. Buna Ak Parti gövdesini biçimlendiren büyük alt sınıf kitlesini ekleyin. Buna yeni orta sınıfları ekleyin.
Böyle bakınca Ak Parti hareketinin çeperlerden merkeze doğru ilerleyen bir yürüyüş olduğunu görmek gerekir. Sadece son on, hatta yirmi yılın büyük nüfus hareketleri bunu anlamaya yeter. Fakat tek başına bir belirleyici değil bu. Onun yanına uluslararası büyük sermayenin Türkiye'deki kımıldanışını koyun.
Ak Parti bu iki büyük hareketi iç içe geçirmeyi bildi. 2007'de kırsal alanın, kent çeperlerinin hareketini devam ettirmek için partinin başında kaldı Erdoğan.
Şimdi o hareket kısmen tamamlandı. Göç devam edecek. Ama büyük ölçüde hızını aldı. Sermaye İstanbul'u ele geçirmek için kımıldanışını sürdürecek. Ama büyük ölçüde yönünü ve gücünü buldu. Yani çevrenin momentumu artık kararlı bir çizgiye yerleşti. Erdoğan bütün bunların sonunda CB oluyor.
Böylece merkeze yerleşme hareketi tamamlanıyor.
Bundan sonrası o kitlelerin merkezle uyumunu sağlamaktır. Daha önce yazdım.
Bir daha yazayım. Bu daha "entelektüel" bir harekettir. Daha ince ayarları gereksinir.
Daha büyük uyuşmaları (buna "sözleşmeler" veya "kontratlar" da diyebilirsiniz) zorunlu kılar. Mesele büyük kitlelerin arasındaki itkinin çekime dönüştürülmesidir. Yeni dönemi her anlamda bir konsolidasyon dönemi olarak görmek, tanımlamak gerekiyor. Abdullah Gül bu anlayış içinde denklemdedir. Daha da ileri çıkacaktır.
Nitekim Erdoğan da şimdi hem Cumhurbaşkanlığında izleyeceği yönteme dair ipuçları vererek hem de Gül'ün yerini vurgulayarak bu kapıyı aralıyor. Bu kararları işte o nesnel koşullar oluşturuyor.
Siyaset, matematiktir!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024
8.10.2024