Hasan Bülent KAHRAMAN
Darbe girişiminin devlet krizi olarak anatomisi
13.02.2012
2655
AK Parti, 2002'de iktidara geldiğinde Türkiye dört büyük krizle sarsılıyordu:laiklik, meşruiyet, yönetim ve devlet krizleri.
***
Bunların üçü yapısaldı. Fakat yönetim krizi hepsini etkiliyordu. Açıkçası Türkiye yanlış yönetiliyordu. Bu kendiliğinden ve başa geçenlerin beceriksizliğinden kaynaklanan bir durum değildi. Türkiye'nin kötü yönetilmesi, şu üç krizin doğmasına yol açan yapısal sorunlara yönetimin teşhis koyamamasından ve çare bulamamasından kaynaklanıyordu.
O yapısal sorunların kökeninde yerleşik değerler sistemiyle onu zorlayan yeni sosyo-ekonomik oluşumlar arasındaki çatışma vardı. Anadolu açıkçası artık şişmişti, patlama noktasına gelmişti ve İstanbul merkezli bir sermayeyle işbirliği yapmış statükocu Ankara zihniyetine kafa tutuyordu. Laiklik ve meşruiyet krizleri bu köklerden türüyordu.
O yapısal sorunların kökeninde yerleşik değerler sistemiyle onu zorlayan yeni sosyo-ekonomik oluşumlar arasındaki çatışma vardı. Anadolu açıkçası artık şişmişti, patlama noktasına gelmişti ve İstanbul merkezli bir sermayeyle işbirliği yapmış statükocu Ankara zihniyetine kafa tutuyordu. Laiklik ve meşruiyet krizleri bu köklerden türüyordu.
***
Devlet krizi ise bunlara bağlıydı ama bambaşka bir nitelik taşıyordu. Devlet krizi, Anadolu talep ve yapısını görmezden gelerek iktidarı statükocu bir anlayışın etrafında örgütlemek isteyen kesimlerin devleti apolitik bir sistem üstünden yönetmek istemesiydi. Derin devlet denilen buydu. Yönetimin devamını sağlayacak mekanizmayı gerektiğinde gayrimeşru, yeraltı teknikleriyle hazırlamak, bunların ifadesi olan hikmeti hükümeti esas kılmak. Böyle bir yapının bir tek devam koşulu vardır: demokrasinin yani siyasetin ve sivil iktidar yollarının kapanması.
***
2002 Türkiye'sinin koşulu buydu. Burada belirteyim ki, Özal'ın Türkiye'yi ekonomik ve teknolojik düzeylerde değiştirmek istemesi apolitik olmasını engellememişti. Tersine, Özal belli hamlelerin dışında tam manasıyla apolitik, kurumsal devletle ittifak etmekten kaçınmayan bir anlayış içindeydi ve demokratikleşmeyi belli bir çizgiden ötesine taşımamıştı. Oysa AK Parti siyasal bir projeydi. Bir zıtlaşmanın olacağı daha baştan belliydi.
2002 sonrasında uzun bir süre statükoyla yeni iktidar arasında karşılıklı yoklamalar yaşandı. Nihayet 2007'de Cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte köprüler atıldı. Bu defa bizzat AK Parti "devlet krizi" teşhisinde bulundu. Ondan sonra da onu hazırlayan üç odak noktasında onu aşmaya çalıştı: asker, yargı ve Kürt sorunu. Sivil ve yeni anayasa bu nedenle arandı ve maalesef gerçekleştirilemedi.
2002 sonrasında uzun bir süre statükoyla yeni iktidar arasında karşılıklı yoklamalar yaşandı. Nihayet 2007'de Cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte köprüler atıldı. Bu defa bizzat AK Parti "devlet krizi" teşhisinde bulundu. Ondan sonra da onu hazırlayan üç odak noktasında onu aşmaya çalıştı: asker, yargı ve Kürt sorunu. Sivil ve yeni anayasa bu nedenle arandı ve maalesef gerçekleştirilemedi.
***
Ekonomi yönetimi ve seçim sonuçlarıyla aşılan yönetim ve meşruiyet meselelerinden sonra eksik kalan devletin yapısal olarak dönüştürülmesiydi. Demokratik dönüşüm onu sağlayabilirdi. Bunun nirengi noktası askerin sürekli olarak devrede kalmasını sağlayan Kürt meselesinin halliydi.
Özellikle asker ve yargı bu iradenin etrafından yeniden biçimlendirildi. Ne var ki, böyle bir çıkış özünde Kemalist ve statükocu olan ama başlangıçta AK Parti'ye destek vermiş bazı koalisyon unsurlarının ondan kopmasına yol açtı. İkincisi, doğrudur, o da, zaman zaman iktidar akümülasyonunun getirdiği bazı bürokratik ve kurumsal kireçlenmelere sürüklendi. Ama hepsinden önemlisi kendisine başlangıçta destek sağlamış olan daha İslamcı kanatlar kendi siyasal talepleriyle AK Parti'nin siyasal eylemi arasında bir çelişki olduğunu gördü.
İslami bir modernite yoklamasıyla yola çıkan bu kesimler AK Parti tarafından harekete geçirilen modernite İslamıveya modernite içinde İslam vurgusuyla belli bir hayal kırıklığına sürüklendi. Öte yanda da değiştirilen bir devletin muhafazakârları vardı. O ikisinin belli bir noktada birleşmesi kaçınılmazdı. Şimdi karşımızda duran MİT krizi son kertede birdevlet krizidir ve "reaksiyoner" bir krizdir. Unsurları değişime direnen yargı, belli derin devlet kanatları, hatta bazı aydınlardır.
Özellikle asker ve yargı bu iradenin etrafından yeniden biçimlendirildi. Ne var ki, böyle bir çıkış özünde Kemalist ve statükocu olan ama başlangıçta AK Parti'ye destek vermiş bazı koalisyon unsurlarının ondan kopmasına yol açtı. İkincisi, doğrudur, o da, zaman zaman iktidar akümülasyonunun getirdiği bazı bürokratik ve kurumsal kireçlenmelere sürüklendi. Ama hepsinden önemlisi kendisine başlangıçta destek sağlamış olan daha İslamcı kanatlar kendi siyasal talepleriyle AK Parti'nin siyasal eylemi arasında bir çelişki olduğunu gördü.
İslami bir modernite yoklamasıyla yola çıkan bu kesimler AK Parti tarafından harekete geçirilen modernite İslamıveya modernite içinde İslam vurgusuyla belli bir hayal kırıklığına sürüklendi. Öte yanda da değiştirilen bir devletin muhafazakârları vardı. O ikisinin belli bir noktada birleşmesi kaçınılmazdı. Şimdi karşımızda duran MİT krizi son kertede birdevlet krizidir ve "reaksiyoner" bir krizdir. Unsurları değişime direnen yargı, belli derin devlet kanatları, hatta bazı aydınlardır.
***
Devletin bir canavar olarak o krizi çıkarması doğaldır; beklenmelidir. Kriz bugün geniş cepheli bir darbedir. Ama onların görmediği AK Parti'yi iktidara getiren irade ve dinamiklerin devam ettiğidir. Yani krizin aşılacağıdır.
Eğer hükümet arkasındaki gücü fark eder, ödün vermez ve demokratikleşmeden vazgeçmezse!
Eğer hükümet arkasındaki gücü fark eder, ödün vermez ve demokratikleşmeden vazgeçmezse!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024
8.10.2024