Hasan Bülent KAHRAMAN
Libya'ya yönelik müdahaleyi parça parça irdeleyelim. Önce Fransa. Anlaşılan Fransa bu müdahaleyi kendi aculluğuyla başlattı. Yeteri kadar pişirip, mayalayıp, olgunlaştırmadı. Öyle bir tavır içinde olsa "önceliğin" kendinde kalmayacağından endişe etti. Bu ani girişimde Sarkozy'nin "kamuoyu nezdinde zelil olmuş imajımı birazcık olsun diriltebilir miyim" kaygısı rol oynadı. Öte yandan böyle yaparsak hala Fransa'nın "büyük devlet" olduğu izlenimini veririz muhasebesi öne çıktı.
ABD, Mısır ve Tunus'ta meydana gelen olaylardaki çekinik tavrını burada da sürdürmek istiyordu. Irak ve Afganistan işgallerinden sonra aldığı yaralar nedeniyle de Arap topraklarına bir kere daha müdahale etmekte mütereddit davranıyordu. Fransa'nın ön almasına bu nedenle sesini çıkarmadı. Kaddafi ne derecede yanlış birisi olursa olsun Fransa'nın bu hamlesi yakın ve orta vadede ne doğuracak, hep birlikte göreceğiz. Onu göremeyecek tek kişi muhtemelen Sarkozy olacak. Şimdi Libya'ya geçelim.
Kaddafi'nin ne menem bir lider olduğu malum. Üstüne edilecek tek kelime yok. Şimdi başka bir yol deniyor. Batı'nın topraklarına saldırısını Haçlı Seferi olarak nitelendiriyor. Bunu bir İslam-Batı karşıtlığı olarak konumlandırıyor. Halkını "devrim"e katılmaya, silahlanmaya çağırıyor. Nafile hepsi. Köprülerin altından çok su aktı. Kaddafi'nin yanında elbette ona bağlı bir ordu var ama unutmayalım ki halkın yarısı da ona karşı ve pençe pençe savaşarak kentleri ondan koparttı. Daha fazla gideceği bir yer yok Kaddafi'nin. İslam-Batı savaşı diyerek, internet ve "yeni normal"ler çağında halkını daha fazla kandıramaz.
Burada hatırlanması gereken bir nokta var. OD ülkelerinde despotik rejimler birbiri ardınca ortadan kalkarken Libya gibi bir ülkenin aynen devam edeceğini düşünmek ham hayal olur. Dolayısıyla Kaddafi'nin ne içerde ne de dışarıda tutunacak dalı kalmıştır. Kaddafi gidicidir. Önemli olan bundan sonrasının örgütlenmesidir.
Nihayet gelelim Türkiye'ye.
Muhtemelen Türkiye bu işten kazançlı çıkacaktır. Arap âlemiyle onca iyi ilişkileri olan Türkiye, bir Arap ülkesinin tepesine bomba yağdıran güç olmayı istemeyecekti. Bu bakımdan Paris'teki toplantıya çağrılmaması çok yerinde olmuştur. Bugüne kadar önce Libya'daki vatandaşlarının can güvenliğinin sağlanması ve tahliye edilmesi için çalışan, sonra bu hassasiyetini diğer ülke insanları için kullanan Türkiye'nin şimdiki önceliği ateşkesin sağlanması ve yerel halkın can güvenliğinin temin edilmesidir. Bunun dışında Paris toplantısında bulunmaması hem yukarıda söylediğimiz ikilemden, dar boğazdan onu kurtarmış, bundan sonraki sorumluluklara ortak etmemiştir hem de Fransa'nın aceleciliğini, kendi başına iş görme telaşını eleştirmesi bakımından ona fırsat hazırlamıştır. Öte yandan da Türkiye, bir Dışişleri yüksek yetkilisinin bize söylediği gibi "Fransa'nın ardına takılan ülke" konumunda olmamıştır.
Türkiye Tunus konusunda ama asıl Mısır olaylarında gösterdiği davranışı Libya'da göstermedi mi sorusu bu bakımdan önemli. Aradaki fark hatırlanmazsa Türkiye'nin Libya'da biraz daha ağır davrandığı düşünülebilir fakat, daha önce Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun bizzat açıkladığı gibi, Mısır'la Libya kurumlar bakımından çok farklı iki ülkedir. Mısır'da ordu tümüyle farklı bir noktadaydı. Türkiye orada iç savaşın olmayacağını görerek hareketini tayin etti. Libya'da ise iç savaş çıkmıştı ve bu noktadan sonra bir müdahale herhalde öncelikle Libya halkına zarar vermek anlamına gelirdi.
Bunlara rağmen şimdi Türkiye'nin yeni oluşan pozisyonlarda biraz daha farklı davranması gerekecektir. Unutmayalım, 1911'de yani 100 yıl önce, sonradan devrim yapacak ve yeni bir devlet kuracak kuşaklar bugünkü Libya'da dövüşmüştü. Tarih tekerrür etmiyor elbette; o hayaldir, ama, Libya'nın Türkiye için ifade ettiği bambaşka bir mana da vardır. Türkiye bunu bilecek kadar kendi geçmişini, daha önemlisi, geleceğini tanımaktadır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024
8.10.2024