Hasan CEMAL
Mihri Belli - Sevim Belli çifti
Mihri abinin filmin sonunu görmek gibi bir beklentisi var mıydı hayattan? Sanmıyorum. Ama doksan küsur yıl boyunca hep filmin sonunu görecekmiş gibi yaşayanlardan biriydi o...
Hatıralar, dipsiz bir kuyu gibi içine çekiyor beni... Bu cümle sanıyorum ilk kez sevgili meslektaşım Örsan Öymen’in 1987’de beni o çok üzen beklenmedik ölümü üzerine kalemimin ucuna takılmıştı.
Böyle diyorum, zira o yıllarda daktiloyu bırakmış her şeyimi, köşe yazılarımı da, kitaplarımı da kâğıt kalemle yazıyordum.
Tatildeyken Mihri Belli’nin ölüm haberi gelince de aynı duygulara kapıldım. Anılar bir film şeridi gibi gözümün önünden geçip yittiler.
Gençliğin ’68 başkaldırısıyla, ordu içinde cuntalar ve darbe tertipleriyle, Doğan Avcıoğlu ve Devrim dergisiyle, 12 Mart Muhtırası ve faşizmiyle, Deniz Gezmişler’in idamlarıyla...
Kendi kişisel tarihimin içinde benim siyasal yapımı da şekillendiren bu anababa günlerinde Mihri abi de vardı.
Çenesindeki Yunan İç Savaşı’ndan kalma yara iziyle bakışları daha da sertleşir, deler gibi bakardı.
Babacan bir insandı.
Delikanlı bir havası vardı. Etrafına bu havayı basmayı da severdi galiba...
Onu dinlemekten hoşlanırdım.
Sohbeti tatlıydı.
Bazı akşamlar Uluç Gürkan’la evine uğrardık. Bir keresinde Mahir Çayan’a da rastlamıştım. Mihri abinin kolunu Mahir Çayan’ın omzuna atarak, ondan ‘geleceğin devrimci lideri’ diye bahsettiğini hatırlıyorum.
Kendi devrim anılarını anlatırdı. Amerika’daki komünistlik yıllarını, TKP’lilerin tutuklandığı 1951 Tevkifatı’nı, Sirkeci’deki Sansaryan Hanı’nda geçen acılı zamanları...
Uluç’u özellikle severdi.
Çünkü Uluç Gürkan, yanlış hatırlamıyorsam, Mülkiye’de Ortanın Solu derneğinin başkanlığını yaparken Mihri Belli’yi uzun yıllardan sonra ilk kez öğrenci kitlesinin önüne ya da legale çıkmasını sağlamıştı.
Mihri Belli, Doğan Avcıoğlu’nu önemserdi. Arada bir bizim Devrim dergisinin Kızılay’da, Adakale sokağındaki bürosuna uğrar, Doğan beyle birlikte kesif cigara dumanlı küçük odaya kapanırlardı.
Deniz Gezmiş’i de anımsıyorum Devrim bürosundan. Bir keresinde Filistin’deki kamplardan yeni dönmüştü. Üstünde haki renkli gerilla üniforması, ayağında uzun konçlu lastik botlar vardı.
Boylu poslu yakışıklı bir gençti.
Bize gülerek sormuştu:
“Marksist cunta ne zaman gelecek?..”
Sanıyorum, Deniz Gezmiş’in ince bir alayla altını çizdiği bu beklenti 1960’ların sonunda Mihri abide de vardı.
Askerin içinden sol darbe gelecek ve Türkiye’de devrimin yolu böyle açılacaktı. Böyle bir beklenti nedeniyle, meydanlarda gençliğin bir bölümü sloganlar atmaya başlamıştı:
“Ordu gençlik el ele, milli cephede!”
Biz de bu sloganları Devrim dergisinin manşetine çeker, askeri darbe yolunda kışkırtırdık...
Mihri abi, o tarihlerde TİP’lileri, TKP’lileri fena halde kızdıran ve onların husumetini çeken Milli Demokratik Devrim (MDD) çizgisini savunurdu.
Evet, anababa günleriydi.
Devrimci heyecan yaşanıyordu.
Ama asker darbe yaptı.
Denizler asıldı.
Doğan beyler hapse atıldı.
Mihri abi yurtdışına kaçtı, yeni ve uzun bir sürgün dönemine adım attı.
Mihri Belli’nin ölüm haberi gelince o soru işareti yine çengelini zihnime astı:
Filmin sonunu kim görebildi ki?..
Mihri abinin hayattan böyle bir beklentisi var mıydı?
Sanmıyorum.
Ama doksan küsur yıl boyunca hep filmin sonunu görecekmiş gibi yaşayanlardan biriydi Mihri Belli de...
Dik durdu hayatta.
Kendi inançları uğruna sürekli mücadele etti. ‘Kavga’dan kopmadı, hep içinde kaldı siyasal kavganın...
İkinci Dünya Savaşı sonrasında sıkı bir komünist olarak Amerika’dan Türkiye’ye dönerken, devrim konusunda Türkiye’de de, Doğu Avrupa’daki gibi Kızıl Ordu’ya bağladıkları umudu Mihri abiden dinlemiştim.
Halil Berktay, Mihri Belli’nin ölümü üzerine Taraf’ta yazdığı yazısını şöyle bitirmiş:
“Anıların dünyası.
Uluslararası komünist hareketin dünyası.
Anti-faşizmin, sahte pasaportların, İspanya ve Yunanistan iç savaşlarının dünyası...
O dünya, o Türkiye yok artık.”
Sevim Belli’ye başsağlığı diliyorum.
İyi pazarlar!
Yazarlar
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024