İlker DEMİR

ZAHİRİ "BARIŞ" SÜRECİ
16.05.2025
337

Oh be PKK nihayet silah bıraktı.
Keşke tüm silahlar, devletler dahil bırakılsa.
Miadını doldurmuştu, konjonktür dayattı vs çok neden sıralanabilir ama sonuçta iradi bir tutum ve bu bağlamda koşulları doğru yorumlayıp can alan bir aracın terkedilmesi bilime doğaya ekolojiye uygun. Her yanı kirli subjektivitenin egemen olduğu bu dünyada ve hele ateş çemberi Orta Doğu kaygan zemininde alınan bu karar bir özgüvenin ifadesi ve öncelikle takdiri hakediyor.
Peki doğru yerden mi takdir ediliyor? Hangi zaviyelerden?
Her kesim kendi durduğu yerden çoğunlukla olumluladı ama az da olsa olumsuz eleştiri de aldı.
Olumluyan egemen sınıflar, sistemin ve iktidar olmanın bekası üzerinden yorumladı. Bu, insanlığın mutlu ve refah içinde bir geleceğe alışıldık bir karşıtlıktı.
Ama ana muhalefetin tepkisi tam bir tutarsızlıktı. 
Olmasa da, kendisine sosyal demokrat diyen CHP ve paralelindeki örgütlenmeler, PKK'nin Lozan yaklaşımına karşı küplere bindi. "Lozan tapudur eleştirilemez, eleştirerek barış kurulamaz" dediler.
Neden? 
Eleştiri tapuyu elden mi alıyor? O imzalanmış bitmiş; eksikliklerin dile gelmesi, düzeltme istenmesinin nesi kötü? Üstelik ifade hakkı düşünce özgürlüğü diye her mikrofonu ele aldığında nakarat dinlettiren ana muhalefet yapıyor bunu. 
Yavru muhalefet de "ana"dan geri değildi. Onlar da koronun üyesi, egemen boruyu öttürdü, Lozan "and"ını tekrar etti. Hatta onlar biraz daha ileri gidip PKK ile birlikte paralel tüm örgütlenmeleri silah bırakmalı diyerek hükümetin tutumunu destekledi. Hani bunu canlıların barışı, öldürme aracının olmaması, yasaklanması için söyleseler amenna, ama dertleri öldürme/silah tekeli/yetkisi. Lafa gelince söylenen "içişlerine karışamama" rafta.
Bir de barış yanlısı karamsarlar var. Onlar kendine "ihtiyatlı iyimser" diyor, ki onlar bu dikta hükümetle yürümez, uluslararası gözlemci olmalı, şeffaf yürümeli diyor ve dünya barış pratiğinden örnekler gösteriyor. Haklılar. Ama bu temenniler, hemen Demirel'in şu lafını hatırlatıyor: 
"..benzin vardı da içtik mi?" 
Bu gidişatıyla içe sinmeyen de, konjonktürün, dış dinamiklerin oluşturduğu bir süreç. Kürt hareketinin mücadelesi, gücü ve bir olgu olması ancak bu kadarına imkan sağlıyor. Beklentilerin umudun objektif koşulları var ama sürekliliği, teminatı, subjektivitesi sözleşmesi yok veya ancak Kürd hareketi ve barışçıların güçleri ve haklılıkları kadar. Sürecin yürüyen hali fiilen bir "Kürt-Türk" egemenliği, işbirliği, ittifakına tekabül ediyor. Bu duruma sosyal kuruluştan farklı yaklaşmak gerekiyor. Barışa demokrasiye sosyal kurtuluşa evrilmesi için DEM'i desteklemek  değil, demokrasi güçlerinin Dem ile birlikte bir ittifak kurup Kürd hakları dahil demokrasi mücadelesini büyütmesine bağlı ama daha Lozan eleştirisine tahammül edemeyen devletçi ana muhalefetle ve onların minderinden, rezervlerle olumluyan kısmi solla bu zor görünüyor. Kürt hareketi merkezi, yürüyen süreçte somut dayanakları olması dolayısıyla matematikteki "olmayana ergi metodu" uyguluyor ve olumluya cansipare mücadele veriyor.  
Karamsarlık üretmeden eleştirmek, ikaz etmek, ama ille de omuz vermek gerekiyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar