Kürşat BUMİN
‘Ak Parti Sürekli Eğitim Merkezi’ (AKSEM) adında bir merkez kurulmuş. Merkezdeki ilk‘ders’i de haliyle Davutoğlu veriyor. Söz konusu‘ders’le gazetelere düşmeden önce televizyon ekranında karşılaştım. Birkaç aklıbaşında ve de işi gücü eğlence olanlar dışındaki bütün televizyon kanalları ‘ders’i izleyicilerine canlı yayınla aktarıyordu.
Ne hazin bir manzara… Ne hazin bir ‘Türk medyası’ tablosu… Her birinin adı değişik ama ortak özellikleri ‘Ak Parti propaganda kanalı’olmak… ‘Aman hiç değilse ilk dersten mahrum kalmasınlar’ diyerek saatler süren (bu bir tahmin ama doğru olsa gerek çünkü başbakan sazı eline alınca -yakın dönemde Urfa örneğinde olduğu gibi- lafın sonunu bir türlü getiremiyor) bu ‘ders’i topluma izletmeyi görev bilmişler.
Başbakan bu ‘ilk ders’te Habil ve Kabil’den başlayıp Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. Peygamber, Hz. Ömer’den dolanıp 1. Dünya Savaşı, İstiklal Savaşı, Adnan Menderes vs ile devam edip lafı –tabii ki- cumhurbaşkanına kadar getiriyor… Salonu ‘dağıtılmış olarak’ dolduran dinleyicilerin-öğrencilerin bu bombardıman karşısında nasıl bir ruh hali içinde olduğunu anlayamıyoruz tabii ki. ‘İlk ders de dersti yani!‘ diye mi, yoksa ‘Bu ders de Sivas zulmünü (hani o meşhur hikaye) aratmadı yani!’ diye mi düşünüyorlar bilmiyoruz tabii ki… Ancak kafalarının epeyce karıştığını tahmin etmek mümkün, çünkü sahnedeki ‘hoca’, üyesi ya da sempatizanı oldukları Ak Parti’den arada bir söz etse de asıl olarak dünyanın dünü, bugünü ve yarınını- neredeyse tarif edilemez bir heyecanla tasvir etmektedir…
Şimdi de isterseniz, bu ‘ilk ders’e ilişkin gazetelerde yer alan alıntıların bir kısmını gözden geçirelim.
“Bizim hareketimiz insanlığı kuşatan kadim bir geleneğin ürünüdür. Ak Parti Türkiye gibi belli bir konjonktürel şartlarda ortaya çıkmış bir yapı değildir. Ak Parti de Türkiye’de konjonktüre hapsedilemez. Habil ve Kabil’den bu yana…”
Sizi bilmem ama benim açımdan çok şaşırtıcı tespitler bunlar. Bu tumturaklı sözler karşısında sade bir vatandaş olarak şu soruları sormak meşrudur sanırım: Ne yani, Ak Parti (öncesi AKP) Türkiye’de yirminci yüzyılın ilk yıllarında kurulmuş ve Habil ve Kabil ile uzaktan-yakından bir akrabalığı olmayan bir siyasi parti değil midir? Dolayısıyla nasıl oluyor da‘konjonktür’ün ürünü olmuyor? Ak Parti’nin bu ‘konjonktüre hapsedilemez’ olduğundan –hem de ısrarla- söz etmek epeyce yersiz kaçmıyor mu? Ne yani, bu partinin –haberimiz olmadan- başka ‘konjonktürler’de de eli, yeri, ağırlığı mı var?
“Hz. İbrahim Nemrut’a niye karşı çıkmışsa, Hz. Musa Kızıl Deniz’e açılan yolu hangi amaçla açmışsa, Hz Peygamber hangi tevhit inancı ile yola çıkmışsa biz de o yolun yolcusuyuz.”
Görüyorsunuz, ‘ders’in daha da problemli olan bir bölümüyle karşı karşıyayız. Meğerse biz Ak Parti’yi hepten yanlış biliyormuşuz; biz onu doğum tarihi belli seküler bir kuruluş, yani bir siyasi parti olarak bellemiştik. Bu partinin şimdi genel başkanının açıkladığı gibi – seçilmiş, çünkü dikkat ederseniz İsa Mesih’in adı geçmiyor!- bazı peygamberler ve onların yapıp ettikleriyle nasıl bir ilişkisi olabilir ki? Şahsen fetva verecek bir mevkide olmasam da bu ‘parti tarifi’nin epeyce müminin canını sıktığını sanıyorum. Şunun şurasında 15 yıllık ömrü olan bir siyasi partinin kendisine bu şekilde ‘atalar’ bulması görülmemiş bir şey doğrusu…
‘İlk ders’te bu ‘atalar bulma’ çabasının başka örnekleri daha var. Ama yerim daraldığı için bu bahsi kapayıp yine Davutoğlu’ndan dinlediğimiz partinin ‘ilkeleri’ meselesine geçiyorum.
‘İlkeler ‘derlediğim demette şöyle şeyler var:
“Ak Parti, sadece Türkiye’nin bir siyasi hareketi değil. Bütün mazlum milletlerin siyasi hareketi olma özelliği taşır.”
Nasıl yani? Ortada bu tespiti destekleyecek tek bir örnek olmadığı gibi, Türkiye’nin bir yıldan kısa bir süre içinde bir savaş alanına dönmesinde çok önemli bir rolü olan bir siyasi hareket nasıl olur da ‘mazlumlar’tarafından örnek alınabilir?
“Ak Parti, ahlaki bir harekettir’ / ‘Ak Parti, bir gönül, muhabbet hareketidir.”
Bana sorarsanız özellikle bu iki ‘ilke’–hem de genel başkanının ağzından- AK Parti’nin niçin bir ‘siyasi hareket’ olmadığının belgesidir. Bir siyasi partinin kendisini ‘ahlaki bir hareket’ olarak tarif etmesinden daha yersiz ne olabilir? Bu sözlerin sahibinin ‘ahlak’ ve ‘ahlakçılık’kavramlarını bir kere daha karşılaştırmalı olarak gözden geçirmesinde yarar vardır derim.
Buradan hareketle Ak Parti’nin gerçek ilkesini şöyle ifade edebiliriz: ‘Ak Parti ahlakçı bir harekettir, dolayısıyla da gerçek anlamda bir siyasi parti değildir. Dikkat ederseniz, önceden değindiğim ilkeler de esasen bu‘ahlakçı’ zihniyetin eseridir.
Yanlış anlayan olmaz ama ben yine de kısaca belirteyim: ‘Ahlak’ ve‘siyaset’in her ikisi de gerekli ama farklı alandır. Dolayısıyla bu çerçevede amaç, kendisini ahlak haline dönüştürmeyen bir siyaset ve kendisini siyasete indirgemeyecek olan bir ahlakın oluşmasıdır. Ahlakın ahlakilikten uzaklaşıp ahlakçı olmaya başlaması işlerin kötüye gittiğinin önemli bir işaretidir. ‘Ahlak’ ile ‘ahlakçı’ arasındaki fark gözardı edilince,‘ahlakçı’nın ‘ilk ders’te karşılaştığımız türden nutuklarıyla karşılaşırız.
Yazarlar
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
7.02.2018
21.04.2018
11.04.2018
27.03.2018
23.03.2018
10.03.2018
2.02.2018
16.02.2018
8.02.2018