Mehmet Acet
Sizleri Yeni Zelandalı Abdullah Rabbani ile tanıştırmak istiyorum.
Ömer Vehbi Hatipoğlu, niteliklerini sayıp “Türkiye’de böyle biri var” deyince kendisiyle hemen buluşup tanışmak istedim.
1994 yılında klasik Hristiyanlık dersleri alırken, “Nereden geldik, nereye gidiyoruz” soruları üzerinden bütün dinlerle ilgili araştırmalar yapmış.
Hinduizm’in Sanskritçe diliyle yazılmış 4 bin yıllık metinlerinde, Zerdüştlüğün eski kitaplarında ‘Ahir Zaman Peygamberine’ yapılan atıfları görüp, İncil’in bozulmamış kısımlarıyla Kur’ân-ı Kerim’in mesajlarının benzerliğini keşfedip, İslâm’ın bütün kavimlere peygamberler gönderildiği mesajını aldıktan sonra Müslüman olmuş.
Bu kadar yüzeysel bir çalışma değil tabi sözünü ettiğim.
Ana dili İngilizce ve eski diller dışında Arapça’yı, Türkçe’yi su gibi konuşuyor.
Yani bütün araştırmalarını kendi dilleri üzerinden yapmış.
“1994’de Müslüman olduğumda Yeni Zelanda’da biz 200 kişiydik” diyor Abdullah Rabbani.
“Cuma geceleri ‘cemaate katılmak için’ 600 kilometre yol kat edip, ertesi gün geri dönüyordum” diye ekliyor.
Geride bıraktığımız Cuma günü ibadet için toplanan kalabalığı vahşice tarayan teröristin hedef aldığı ‘Nur Camii’nin el birliğiyle nasıl inşa edildiğini anlatıyor.
Yabancısı olduğumuz bir yöntem değil.
Kendi imkânlarıyla yola koyulup, bazı Müslüman ülkelerden (Malezya’yı zikrediyor) gelen yardımlarla bu cami yapılmış.
Sonra Yeni Zelanda yönetimi dünyanın başka ülkelerinden göç almaya başlamış.
Somali’den, Irak’tan, Filistin’den, Afganistan’dan…
Cuma günü o vahşi katliamda şehit olanların 14 ayrı kökenden geldiklerini göz önüne alırsak, nasıl bir çeşitlilik olduğunu da kavrayabiliriz.
Gelen göçlerle Yeni Zelanda’daki Müslümanların sayısı 50 bine ulaşmış.
Bu, toplam nüfusun yüzde biri anlamına geliyor.
Katliamı yapan teröristin Avustralya’dan gelmiş olmasına, Yeni Zelanda Başbakanı’nın zarif hareketlerine bakacak olursak, Müslümanları hedef haline getiren bu iklimin Avrupa’daki kadar ileri düzeyde olmadığını düşünebiliriz.
Öbür yandan böyle bir katliam için Yeni Zelanda’nın seçilmiş olmasının gerekçelerini de buralarda arayabiliriz.
En sessiz, en sakin ülkelerden biri olarak bilinen, dünyanın herhangi bir yerinden kaçıp gitmek isteyenlerin güvenli bir liman olarak görebilecekleri, Türkiye’de televizyonlarda, gazetelerde sadece yılbaşına en erken giren topraklar olarak 1 Ocak günleri ismi anılan bir ülke burası.
‘En güvenli yerde’ böyle bir saldırının gerçekleşmesinin hepten anlamsız olabileceğini düşünemiyorum.
Katliamı yapan Brenton Tarrant isimli teröristin yıllardır bu iş için sadece eylem değil fikri hazırlık yaptığı ortaya çıktı.
Bir taraftan sosyal medya üzerinden canlı yayın yaparak bu vahşi cinayeti işlerken, öbür yandan 74 sayfalık bir bildiri yayınladı.
Bosna’daki soykırımın baş mimarlarından Radovan Karadziç için bestelenen bir şarkıyı söyleyerek kurşunları sıkması, Endülüs Emevileri’nin Paris’te durdurulduğu tarih olan 732 yılına, Osmanlı’nın Viyana kapılarındaki yenilgisine yaptığı atıflar, Osmanlı Padişahı Murat Hüdavendigar’ı şehit eden Sırp askerinin ismini katliam yaptığı silaha yazması ve en nihayetinde meseleyi günümüz Türkiye’sine, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a kadar getirmesi.
Bildirisine yansıyan cinayet ya da katliam sabıkası olanları değil, kendisi gibi adli sicil kaydı olmayan ‘sıradan Hristiyanları’harekete geçirme arzusu, son yıllarda salgın bir mikrop gibi yayılmaya başlayan Müslüman karşıtlığı damarını daha güçlü şekilde harekete geçirme niyetini, çabasını dışa vuruyor.
Belli ki gittiği ülkelerde karşısına çıkan ‘nefret iklimi’ katliam motivasyonunu daha bir artırmış.
Bu nedenle, Türkiye’ye uçak hızıyla 20 saatte ulaşılabilen Yeni Zelanda’da yapılan böyle bir katliamı çok uzak yerlerde işlenen bir cinayet gibi görme lüksü olamaz.
Burada bir çağrı var.
Avrupa’da, Amerika’da, uzak coğrafyalarda hatta kendi içimizde filizlenip büyüyen İslâm karşıtlığını yeni bir eylem düzeyine taşıma çağrısı var.
Dünyanın dört bir yanında yaşayan Müslümanlara “En sakin yerde bile size güven yok” mesajı var.
Haçlı ruhunu yeni yöntemlerle canlandırma arayışları var.
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.07.2021
28.06.2021
15.05.2021
17.04.2021
20.07.2020
15.07.2020
24.06.2020
20.06.2020
13.06.2020
8.06.2020