Mehmet ALTAN
Basın Tarihi trenine binmiş 14-15 sene öncesinde dolanırken, "Etki ajanlığı" yasa tasarısının bu hafta Meclis Genel Kuruluna gelecegini gördüm.
Bu, "ifade ve basın özgürlüğünün" sonudur.
Anayasal bir ciddiyetle söylersek, Anayasa'nın 26 ve 28. Maddelerinin yasayla ilgaya kalkışılmasıdır.
xxxxxxx
İşin vahameti, siyasal iktidarın "etki ajanlığı" konusunda NATO Toplantısında başka, TBMM'de başka duruş sergilemesidir.
Murat Yetkin'in kaleminden okuyalım:
"NATO Parlamenterler Asamblesi 27 Mayıs'ta Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da toplandı.
Önceki Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu başkanlığındaki TBMM Türkiye NATO-PA Grubu da bu toplantıya katıldı. Toplantı sonunda konuşulanları karara bağlayan 490 Sayılı deklarasyon, Türkiye Grubunun oylarıyla kabul edildi.
Bu bildirgenin 12'inci maddesinde, NATO'ya üyelik başvurusu yapan Gürcistan'ın yakınlarda etki ajanlığı suçunu yasalara eklemesi konusunda bakın ne denmiş:
• [NATO] Gürcistan'ın demokrasisini, bağımsızlığını, egemenlik ve toprak bütünlüğü ile Avrupa ve Avrupa-Atlantik hedeflerini güçlü şekilde desteklemekle birlikte, ülkedeki demokrasinin güçlendirilmesi ve NATO ve AB hedeflerine ters düşen 'dış nüfuzun şeffaflığı' adı verilen yasadan derin endişe duymakta ve Gürcü yetkililere bu yasayı Gürcistan demokrasisine daha fazla zarar vermeden geri çekme çağrısında bulunmaktadır.
Etki ajanlığı tartışmasında bir tutarsızlık örneği olan bu maddeyi itirazsız kabul eden Türkiye Grubu üyeleri arasında kimler mi var Çavuşoğlu'ndan başka?
Örneğin,önceki Gençlik ve Spor Bakanı, AK Partili Mehmet Kasapoğlu var,
MHP milletvekilleri Mevlüt Karakaya, Kâmil Aydın var; bütün heyeti saymayayım."
Gürcistan halkına özgürlük, kendi halkına baskı mı?
xxxxxxx
Sanal ansiklopedi de "Türkiye'de sansür" maddesine hiç baktınız mı?
"Türkiye'de sansür, hükûmetin siyasi ve toplumsal gerekçelerle geleneksel medya, internet ve sosyal medya üzerinde uygulanan yasaklar ve sansür uygulamalarını işaret eden ifade.
Günümüzde sansür genellikle Türklüğe hakaret sayılan kanun maddesi ve siyasi aşırılığı ifade eden yazılı veya sözlü beyanları sınırlayan yasalardan kaynaklanmaktadır. Yine Türkiye, Sınır Tanımayan Gazetecilerin 2017 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke arasında 155. sırada yer almakta ve gazeteciler özelinde 'dünyanın en büyük cezaevi' olarak anılmaktadır.
Sınır Tanımayan Gazeteciler bu ithamın nedenini, baskıcı kanunlar, geniş ve muğlak yasal düzenlemeler ve paranoyak yargı olarak açıklamakta ve çözüm olarak terörle mücadele yasasının ve diğer kanun maddelerinin tamamen gözden geçirilmesini önermektedir."
xxxxxxx
Osmanlı bölümünü ve İttihat ve Terakki kısmını atlayıp, Cumhuriyet dönemine gelince de "Takrir-i Sükûn Dönemi" başlığına rastlıyorsunuz:
"Cumhuriyetin ilk iki yılında özgür bir basın ortamı oluşmuşsa da Şeyh Said İsyanı'nın çıkmasıyla çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu, Türkiye Büyük Millet Meclisini devreden çıkararak bakanlar kurulunun yaptırım gücü elde etmesini sağlamıştır.
Kanunun çıkmasıyla bütün muhalif gazeteler kapatılarak Velid Ebüzziya, Ahmet Emin, Eşref Edip, Suphi Nuri, Fevzi Lütfi, İsmail Müştak gibi dönemin önde gelen gazetecileri İstiklâl Mahkemelerinde yargılanmışlardır.
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'e çektikleri özür ve af telgrafları sonucunda beraat eden gazetecilerden Ahmet Emin ancak 1936'da Atatürk'ten aldığı özel izin ile mesleğe dönebilmiştir.
Aynı dönemde hükûmeti desteklemelerine ve Şeyh Said İsyanının İngiltere teşvikiyle çıkarıldığını yönünde yayımlar yapmalarına rağmen Türkiye Komünist Partisi'nin yayınları da yasaklanmış, komünist gazeteciler çeşitli hapis cezalarına çarptırılmışlardır."
xxxxxxxx
Takrir-i Sükun ile ilgili çok yazdım.
O baskı ve sansür ruhu hep dolandı buralarda, hep varoldu.
Şimdi Cumhuriyet döneminin neo-takrir-i sükûn yasası kapıda...
Yetkin hukukçular felaketin boyutunu saydamlaştırıyor:
"....yasal güvenceleri etkisiz kılacak ve hepimizi birer "etki ajanı" yapabilecek yasa teklifinin komisyondan geçmiş olmasına ne demeli?
TCK'da 'Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk' başlığı altında 326. maddeden 339. maddeye kadar 14 maddede devletin güvenliğine, iç ve dış siyasal yararına aykırı eylemler tek tek sayılarak cezaları belirlenmiş zaten.
Ama şimdi TCK 339/A maddesi ekleyecekler. Bu maddede "ne yaparsanız suç işlemiş olacağınız" belli değil.
Neyin suç olduğu da özellikle belirtilmemiş.
Kanunlar öngörülebilir, bilinir, belirli olmak zorundadır. Suça konu eylem ve cezası hiçbir kıyasa izin vermeyecek şekilde kanunda yer almalıdır. Anayasa da TCK da bunu emreder, keza evrensel hukukta da böyledir.
Bu yasa teklifi devlet güvenliği gerekçesi ile yasalaşırsa, devlet gücü karşısında bu ülke insanlarının temel hak ve özgürlükleri daha korunaksız, müdahaleye daha açık hale gelecektir.
Devlet 'güvende' ama insanlar ve hakları güvencesiz, korunaksız..."
xxxxxxxx
Basın Tarihi bir sansür tarihi gibi...
Ama en esaslı sansür kiliti şimdi "herkes sussun, susmayan casustur" yasasıyla devreye girecek.
Bir devletin ve ülkenin intiharını canlı yayında seyretmiş gibi olacağız.
Ve bu günleri ilerde yazacak olanlar "özgürlüğü katlettiler" diye yazacaklar.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.09.2025
10.09.2025
4.09.2025
28.08.2025
22.08.2025
14.08.2025
7.08.2025
1.08.2025
23.07.2025
17.07.2025