Mehmet ALTAN

Mehmet ALTAN
Mehmet ALTAN
Tüm Yazıları
Basın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik…
28.08.2025
35
Baba Evi’nden haberler bu kez elli yıllık bir zamana yayılan büyük bir parantezi tarıyor. Sevincimin ve mutluluğumun tek buruk yanı babamın hayatta olmaması… Başlattığı bu yarenliğin son haline o da şahit olaydı

Basın Tarihi’nin içine yerleştirdiğim “Baba Evinden” haberlere epeydir ara vermiş olduğumu gördüm.

Bir evden üç kişi yıllarını Babıâli’de geçirince, baba evi de basın tarihinin bir parçası hâline geliyor kaçınılmaz olarak.

Bu konudaki son yazıyı 23 Aralık 2023’de yazmışım.

***

Çetin Altan’ın 22 Ağustos 1976 tarihli, neredeyse 50 yıl önceki “Dostlarla Yarenlik” başlıklı köşe yazısı ile Fransa’nın başat gazetesi Le Figaro’nun Ahmet Altan’a geçen ay sonu ayırdığı koca bir sayfa ardı ardına önüme gelmese belki gene Baba Evi’ne dönmem zaman alacaktı.

***

Bir piyes yazarı da olan Çetin Altan “Dostlarla Yarenlik” başlıklı 49 yıl önceki yazısında son bitirdiği tiyatro oyunundan, o güne kadar yazmış olduğu on bir piyesin kaderinden, ayrıca yılbaşına kadar da “Küçük Bahçe” adlı romanını bitireceğinden söz ediyor.

Aynı yazıda, 3 haftaya kadar da “Büyük kitleler için yazılmış, genel kültürle ilgili araştırılar” içeren bir kitabının da yayınlayacağını duyuruyor.

Ve şöyle devam ediyor:

“Eylül’de Fransa’da yeni bir kitabım çıkacak. İsveç’te bir başka kitabım. Beğenilir mi, beğenilmez mi, kestiremezsin ki…”

Ardından da yeni çıkacak olan romanının Fransa ve İsveç’te geçeceği edebi süreçleri özetleyerek İsveç’in çok etkili gazetesi Svenska Dagbalet’in edebiyat eleştirmeni İngemar Björksten’in sırf bu romanla ilgili bir röportaj yapmak için iki günlüğüne özel olarak İstanbul’a geleceğini söylüyor.

Ve yazıyı şöyle bitiriyor:

“Küçük fıkradan romana, çeviriden tiyatroya, incelemeden röportaja, makaleden anıya, parlamentodan cezaevlerine, radyo konuşmalarından miting nutuklarına kadar, elimizden geldiğince her konuda çırpındık didindik.

Yılda dört kitap birden yayınladığımız dönemler oldu.

Linçleri, sövgüleri, dipçikleri sineye çektik.

Şimdi de Türkiye’yi dışarıya açmaya uğraşıyoruz.

Elimizden daha fazlası gelse onu da yapardık.

Herkesin yurtseverliği kendincedir, başkaları beğenmese de biz bu sevgiyi böyle anladık.”

***

Anlattığı süreçlerin hepsini birebir şahidi olarak yaşamama rağmen yazıda beni en çok şu cümle sarstı:

“Eylül’de Fransa’da yeni bir kitabım çıkacak. İsveç’te bir başka kitabım.”

Sarsıldım çünkü Ahmet Altan’ın Fransa’nın en büyük beş edebiyat ödülünden biri olan Femina’yı alan Hayat Hanım’ını ülkenin tüm kitabevlerinde kırmızı kuşağı ile vitrinlerde gördüğümde 2021 sonbaharıydı.

***

1971 Askeri Darbesi sonrasında “medeni ölü” haline getirilmek istenen Türkçenin büyücüsü Çetin Altan için “romancılık” o dönemde yeni ve mecburi bir istikametti.

Ahmet Altan’ın ise ilk telif kitabı bir romandı.

Dört Mevsim Sonbahar’ı yayımladığında 32 yaşındaydı.

AİHM’nin hak ihlali kararına rağmen hukuksal zorbalıkla 5 yıl yatırıldığı hapishanede de kitaplarını yazmaya devam etmiş, dünyada çok büyük bir edebi şöhrete ulaşmıştı.

Le Monde Gazetesi’nin sekiz sütuna manşeti gibi Baba Evi’nde “siyasal tutukluluk” da sanki “babadan oğula” mirastı…

***

Çetin Altan’ın dört romanı Fransızca başta olmak üzere birçok yabancı dile çevrildi, birçok ülkede yayınlandı.

Eserleri yayınlandığı ülkelerin en etkili yayın organlarında çok önemli eleştiriler aldı, büyük övgülerle karşılandı.

Ancak geniş yığınlara ulaşmada o beğeniler yeterli olmadı.

O mesafe daha sonra kalıcı bir biçimde Ahmet Altan tarafından tamamlandı.

***

Aleksandr Soljenitsin, André Chénier, Marquis de Sade, Antonio Gramsci, Dashiell Hammett ve Ahmet Altan…

Önümde duran Le Figaro, 21 Temmuz haftasında “dünyada fikirleri için hapse atılan” altı kişinin gıyabında eserlerinden ve konuşmalarından düzenlenmiş bir seri yayınladı.

İnsanlığın en üst düzey entelektüel hiyerarşisinde yer alan bu edebiyat ve düşünce insanlarının Ahmet Altan dışında hiçbiri hayatta değil ama hepsi dünyanın bütün ansiklopedilerinde.

İlgimi çeken bir ikinci nokta ise şu: Sovyet yazarı Soljenitsin’in yaşamının büyük bir bölümünü Batı’da geçirdiği anımsanırsa listede Ahmet Altan dışında bizim coğrafyamızdan hiç kimse yer almıyor.

Baba Evi’nde elli yıl önce “Eylül’de Fransa’da yeni bir kitabım çıkacak, İsveç’te bir başka kitabım” cümlesiyle başlayan dünya yolculuğu, bugün babadan oğula çok başka düzeylere ulaşmış durumda.

Ahmet Altan’ın kitapları 35 ülkede yayınlanmış bulunuyor.

Bu Eylül’de de Fransa’da Bolero isimli romanı yayınlanacak.

***

22 Temmuz tarihli Figaro, kendisine ayırdığı bir tam sayfanın spotunda Madame Hayat’ın yazarı Ahmet Altan’ın Türk yargı sisteminin bir utanç vesikası olan “subliminal mesaj” yollama suçlamasıyla 5 yıl hapis yatırıldığını da hatırlatıyor.

Spotta Ahmet Altan’ın “hücremde beni yazmak kurtardı” cümlesi de yer almakta.

***

Baba Evi’nden haberler bu kez elli yıllık bir zamana yayılan büyük bir parantezi tarıyor.

Sevincimin ve mutluluğumun tek buruk yanı babamın hayatta olmaması…

Keşke Le Figaro’da Aleksandr Soljenitsin, André Chénier, Marquis de Sade, Antonio Gramsci, Dashiell Hammett arasında, paltosunun altından çıkan bir Baba Evi ferdinin de yer aldığını o da göreydi.

Başlattığı bu yarenliğin son haline o da şahit olaydı…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar