Mehmet ALTAN
Araya “ara” girdi. Türkiye’nin tepetaklak gitmesinin en temel iki nedeninden biri liberal demokrasi düşmanlığı, diğeri de siyasal kamplaşma nedeniyle evrensel hukuku yok sayması.
Basın tarihinde yaşananların hep aynı şekilde tekrarlanması da bu nedenle. Son gelişmeler, bunu anımsatan iki yazı yazmama neden olmuştu.
***
Bu topraklarda yönetimlerin bitip tükenmeyen aydın düşmanlığını konu ettiğim yazıda “6 Kasım 1983 seçimlerinden sonraki Türkiye’de 12 Eylül faşizminin devamı olan çok çarpıcı başka örnekler de göreceğiz,” demiştim… Oradan devam edebiliriz.
***
Turgut Özal, 20 Mayıs 1983 tarihinde Anavatan Partisini kurdu. 1983 Türkiye genel seçimlerinde 400 kişiden oluşan parlamentoda 211 milletvekili çıkararak tek başına iktidar ve 45. hükümetin başbakanı oldu.
İçe kapalı, devletçi, vesayetçi, köklü bir yapıyı “düşünce ve ifade hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti, teşebbüs hürriyeti” ilkeleri üzerinden reforme ederek özgürleştirmek istedi.
***
Turgut Özal’ın Almanya’ya yaptığı, basın tarihi açısından da önem taşıyan bir ziyaretine rastladım.
Ancak ziyareti gerçekleştirdiği tarihi görünce ürperdim: 17 Nisan 1985. Günü gününe ölümünden 8 yıl önce…
İnsanın, ne zaman harekete geçeceğini bilmediği ölümünü içinde taşıdığını dehşet verici bir biçimde hatırlatan bir tesadüf.
***
O gün olanları Yalçın Doğan yeni çıkan Sussam Susulmaz, Yazmasam Olmaz adlı kitabında şöyle anlatıyor:
“Başbakan Turgut Özal’ın yüzü bir anda simsiyah oldu.
17 Nisan 1985 günü Özal Bonn’da Almanya Başbakanı Kohl ile görüştükten sonra biz gazetecileri bilgilendirmek için bir sohbet toplantısı düzenlemişti.
Daha sohbete yeni başlamıştı ki, Özel Kalem Müdürü önüne bir not koydu. Küçük bir kâğıt, belli ki, iki satırlık bir not.
Notu okur okumaz, Özal bir anda gerildi, Özel Kalem Müdürü’ne sordu,‘ne zaman olmuş’ diye, Özel Kalem Müdürü, ‘biraz önce gazeteye tebliğ etmişler,’ dedi.
Ne gazetesi?..
Neyi tebliğ etmişler?..
Biraz önce ne olmuş?..
Biz arka arkaya bu gibi soruları sıralayınca, Özal berbat bir sesle, ‘Sıkıyönetim Komutanlığı Tercüman gazetesini kapatmış,’ diye açıklama yaptı.”
***
Yalçın Doğan devam ediyor:
“Nisan 1985...
12 Eylül askerî darbesi sonrasında Kasım 1983’te seçimler yapılmış, Özal tek başına iktidara geleli yaklaşık bir buçuk yıl olmuş, ancak sıkıyönetim hâlâ devam ediyor.
Sıkıyönetim bir gazeteyi kapatıyor ve Başbakanın haberi yok!..
Sıkıyönetim Tercüman gazetesini siyasal iradeye sormadan kendi iradesiyle kapatıyor.
Tam bir skandal ve seçimle iktidara gelmiş bir hükümete sıkıyönetim, yani askerler ‘güç hâlâ bende’ mesajı veriyor.
Asıl haber bu!..
Basın sohbeti dağılıyor, Özal zaten bütün dinamiğini kaybediyor, ne Almanya Başbakanı Kohl kalıyor, ne o tarihteki Almanya başkenti Bonn, hepsi ikinci plana düşüyor.”
***
Geçen cumartesi Turgut Özal’ın 28. ölüm yıldönümüydü. Sıkıyönetimin başbakandan habersiz gazete kapattığı bir ülkede değişimler gerçekleştirmek istemişti.
Bugün “düşünce ve ifade hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti, teşebbüs hürriyeti” ilkeleri üzerinden özgür bir toplum olduk mu? Ne gezer! Merkez Bankası bağımsızlığı bile duman oldu.
Anayasa’da belirtilen devletin temel nitelikleri “var mı, yok mu” noktasında bile değiliz…
***
Toplumun kendi refleksleriyle değişip kendini dönüştürmesi gerçekleşmedikçe, siyasi iradenin niyetine göre ileriye yönelik değişim biraz kalıcı oluyor, biraz olmuyor.
***
Bu toplumun bir türlü değişmeyen acıklı kaderini bir kez daha gösteren bir örnek Yalçın Doğan’ın anlattığı olay. Ama benim aklıma daha başka bir soru takıldı: Özal sekiz yıl sonra öleceğini bilseydi o gün acaba daha değişik bir tepki verebilir miydi?
Oradan daha genel bir soruya kapı açılıyor: Siyasetçiler arada bir “ölümlü” olduklarını hatırlasalar acaba ulusların kaderlerinde değişiklikler olur muydu? Bu bilinç, onların tepkilerini, davranışlarını, siyasetlerini etkiler miydi? Yoksa hiçbir şey değişmez miydi?
Ama tabii asıl soru şu: Neden bazı toplumlar siyasetçilerin kararlarına mahkûm bir şekilde yaşayıp, değişikliği yapacak gücü gösteremiyorlar ve hep aynı kısırdöngünün içinde dönüp duruyorlar?
Niye dönüp dönüp aynı yere geliyorlar?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.06.2025
29.05.2025
23.05.2025
10.05.2025
25.04.2025
4.04.2025
20.03.2025
15.03.2025
6.03.2025
27.02.2025