Mehmet Ocaktan
Siyasi tarihimiz genellikle iki kutup arasında sıkışmış bir görüntü arz eder. Doğal olarak bu siyasi gelenek, ‘denge ve denetimsizlik’le birleşince, yani güç denetlenemeyince yönetimler istibdada ve otoriterleşmeye açık hale gelmiştir.
Esas itibariyle biz, demokrasi kültürünü içselleştirmiş bir toplum değiliz. Siyasi anlayışımız da toplumsal ilişkilerimiz de daha çok cemaatçi bir anlayıştan besleniyor. Bu yüzden de ‘bizim mahalle’den olan gücü ve güçlüyü övmede, kutsallaştırmada ‘bizden’ olmayanları ise ‘hain’ ilan etmede sınır tanımayan bir özelliğe sahibiz.
Bu açıdan, siyasi tarihimiz ‘ulu önder’ ve ‘ulu hakan’ kutuplaşması arasında sıkışmış durumdadır.
Maalesef, bugünkü siyasi hayatımızda da henüz bu sıkışmışlık halinden kurtulabilmiş değiliz. 24 yıllık iktidarı süresince, devlet imkanlarını kullanma anlamında gücünün zirvesine ulaşan AK parti iktidarı, millet nezdindeki itibarı açısından ise en zayıf günlerini yaşıyor.
Doğal olarak milletle bağları zayıfladıkça, muhaliflerini itibarsızlaştırmak için yargı dahil, bütün devlet güçlerini kullanmaktan çekinmiyor.
Son dönemde Ekrem İmamoğlu’ndan başlayarak devam eden operasyonlara baktığımızda, bu işte bir yanlışlık olduğunu, 24 yıldır ülkeyi yöneten bir partinin İmamoğlu’nu bu kadar kafaya takmasının normal bir durum olmadığını rahatlıkla görebiliriz.
Aslında bu tabloda çok da yadırganacak bir durum yok, zira zirveden düşme korkusu bütün güçlü iktidarların en korkulu rüyasıdır.
Böyle anlarda korku arttıkça tedirginlik büyür ve giderek panik atak nöbetleri başlar. İmamoğlu operasyonları, bu durumun en çarpıcı örneğidir. Eğer işler, siyaset mühendisliği planlaması dahilinde gitseydi, iktidar İmamoğlu’nun tutuklanıp hapse atılmasıyla rahatlayabilirdi.
Ama görüldü ki İmamoğlu’nun hapsedilmesi AK Parti’ye siyasal anlamda yarar sağlamadığı gibi, tam aksine CHP’nin birinci parti konumunda olmasını pekiştirdi. İşte bu durum, iktidarın korkularını daha da arttırdı ve doğal olarak yanlış yapma katsayısını da katlayarak yükseltti.
Ne yazık ki öfkeyle başlatılan her hamlenin AK Parti’ye zerrece yarar sağlamadığı görülmesine rağmen, bile bile yanlışta ısrar etmek adeta bir gelenek haline geldi. Maalesef bu yüzden AK Parti de Türkiye de kaybediyor.
En son yaşanan örnek ise, CHP İstanbul il başkanlığına ‘sahte başkan’ atama hamlesi… Çok tuhaf ama aynı zamanda AK Parti açısından çok trajik bir durum.
Düşünebiliyor musunuz, milletle gönül bağlarını kaybeden AK Parti, milletten alamadığı desteği yargı marifetiyle CHP’yi pataklayarak telafi edebileceğini sanıyor.
Tamam iktidar çok güçlü, bütün devlet elinde, olması mümkün olmayan işleri bile oldurabilir. Eğer ihtiyaç hasıl olursa CHP dahil, bütün muhalefetin içeri atılmasını bile göze alabilir, hatta CHP’yi tayin edeceği bir ‘taşeron şirket’e devrederek, 2028 seçimleri için esaslı bir yol temizliği de yapabilir. Muhtemelen 15 Eylül’deki (bugün) mahkemeden ‘mutlak butlan kararı’ bekleyen taşeron firmalar, şimdiden kuyruğa girmişlerdir bile…
Eğer iktidar isterse bütün bunları hayata geçirmek mümkün, iyi güzel de bu iktidar milletin gönlünü nasıl kazanacak?
Unutmayalım belediye operasyonları ve CHP’yi taşerona teslim etme hevesi toplumda derin bir korku ve endişe yaratmış bulunuyor. Kabul etmesi zor olsa da son olarak sergilenen “CHP’yi hizaya sokma” operasyonu, ‘serbest seçim’ anlayışına gölge düşüren çok ürkütücü bir hamledir.
Türkiye’de geçmiş dönemlerde de seçimlerle ilgili tartışmalar oldu ama demokrasinin en önemli unsurlarından birisi olan ‘sandık’ her zaman özenle korundu. Ama şimdi iktidarın, bir bakıma CHP’yi yarış dışına itmeyi hedefleyen operasyonları, ilk kez sandıkla ilgili endişeleri arttırmış bulunuyor.
Doğal olarak insanlar, “AK Parti iktidarı, gerçekleştirilen bütün bu operasyonlara rağmen millet iradesinin duvarını aşarak başarılı olamazsa, sandık sonuçlarını” tanımamak gibi bir çılgınlığa yönelmesinden endişe ediyor. Her zaman gücünü, sadece sandıkta tecelli eden millet iradesinden alan AK Parti, böylesi bir akıl tutulmasına asla itibar etmeyecektir.
Ama hemen belirtelim, eğer ‘kayyımlı demokrasi’ hamleleri bu minval üzere devam ederse toplumdaki endişeler, AK Parti’ye olan güveni daha da diplere çekebilir.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları




































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.12.2025
22.12.2025
8.12.2025
5.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
26.11.2025
21.11.2025
19.11.2025
17.11.2025