Mehmet TIRAŞ

Asıl mesleği öğretmenlik olan Ermeni asıllı Türk vatandaşı gazeteci yazar Mıgırdaç Margosyan maalesef 2 Nisan 2022 tarihinde 84 yaşında aramızdan ayrıldı.
Çocukluğu ve gençliği Diyarbakır’da geçmişti…
Ermenilerin yaşadıkları mahalleye Diyarbakırlılar ”Gavur Mahallesi” derler.
12 kitabı bulunan Yazar Kitaplarından birine bu adı verir.
116 sayfalık kitapta yazarın 12 öyküsü var.
Keyifle, akıcı bir şekilde okurken hikâyelerin içinde kayboluyorsunuz.
Yazar eserinde kendi kültürünün güzelliğinin yanında zafiyetlerini de yalın bir dille anlatıyor.
Gelişmemiş ve geri kalmış toplumlarda olduğu gibi, bütün dinlerde kadının ne kadar aşağılandığı üzerinde ise daha fazla yoğunlaşıyor.
Ermeni kültüründe de kız çocuğu doğuran kadınların aşağılandığını,özellikle erkek çocuğu doğuran kadının daha değerli olduğunu öğreniyorsunuz.
Yazar çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği kırklı yıllardaki Diyarbakır farklı kültürlerin de sevecen bir kenti.
Kerdalili, Ermeni,Kürt,Süryani ve Araplardan oluşan halkların, çatışmadan barış içinde bir arada, birbirlerine saygı göstererek hoşgörü içerisinde yaşadıklarını görüp çok etkileniyorsunuz.
O tarihlerde Diyarbakır’da İmam Cami’den vakit ezanlarını okurken,Ermeni Zangoç’da Kilise çanlarını çalıyor.
Kilisede çan çalan Zangoç’a Ermeniler ‘Uso’ derlermiş.
Hikayelerden biri bu ritüeli anlatıyor…
Kilise de çan çalan Uso kendine göre her ölüm üzerine bir yorum yapar.
Güzel ve genç yaşta iki çocuğu öksüz kalan Ermeni gelinin ölümünü duyurmak için Uso, hiç kesmeden dakikalarca çan çalar..
Çan sesleri Diyarbakır sokaklarında dalga dalga yayılıp, damlardaki kar yığınlarına çarpıp yankılanırken,Uso çan sesleriyle beraber söyleniyordu:
“Kaynana dururken gelin öldü..”
“Kaynana sağ gelin güm!.”
“Bu kış kıyamette, olacak iş mi, bu?”
“iki Çocuk öksüz kaldı.”
“Tanrı’da şaşırdı galiba!.”
Dinleyenler “Tövbe,tövbe,tövbe…”der.
Diyarbakır’da öyle bir ortam var o zamanlarda.
Yazar Diyarbakır’da geçen kışı anlatırken şöyle tasvirliyor;”kar Diyarbakır’ın daracık küçelerini iyice örtmüş, her tarafta derebeyliğini sürdürüyordu.”
O tarihlerde Diyarbakır’da yaşayan Ermeni ve diğer farklı kültürlerden ve inançtan olan Gayri Müslimler,zenaat sahibidir...
Eşek semercisi, demirci, at ve eşek nalbantlığı yapan,kalaycı,sıvacı,taş duvar ustası,terzi,sobacı,marangoz,berber ve yemeni işlerini yaparlar.
Ermeniler’de diğer halklar gibi çiftçilik ve hayvancılık yapmazlar,pek toprak sahibi de değillerdir,zaten…
Değirmenciliği, çifçiliği ve hayvancılığı hemen hemen tamamını Kürtler yapar.
Margosyan’ın babası atı ile köy köy dolaşarak diş çeker,karşılığında köylülerden tavuk,yağ, peynir alır.
Eşek semercisi Vanos hiç bir cenazeye katılmaz ne iş yapıyorsun diye sorulduğunda?
“ Eşek terzisiyim” diye nüktedan bir cevap verir.
Keldalili attar Yusuf boş zamanlarında dükkan komşusu Süryanili berber Yakup ile dama oynarlar.
Diyarbakır’da o dönemlerde farklı kültürlerden olan insanların kültürleri, Kürt ve Türk kültürüne, kültürel bir zenginlik kattığını anlatıyor, yazar.
Kürt çocuklar, Ermeni çocukların peşine takılır Ermeni çocuklara ”Keşiş keşiş götüne bir şiş” diye bağırlar.
Bu kitapta dikkat çeken Ermeni kadınları doğurtan,ebelik görevi yapan Ermeniler tarafından kutsanan ve değer verilen itibar gören “Kure MAMA” diye bir de kadın vardır.
Kure Mama Ermeniler arasında Papa’dan daha fazla değer görür.
Kure Mama’nın doğum yaptırdığı çocuk büyüyünce Kure Mama ile karşılaşınca mutlaka elini öper.
Hatta Papa, Kure Mama’ya gösterilen ilgiden rahatsız olur ve kıskanır.
Ermeni kadınlar hayatlarını ve çocuklarını Papa’ya değil de, Küre Mama ’ya borçlu olduklarını söylerler.
Bu saygı Kure Mama’ya öldükten sonra da devam eder.
O tarihlerde Diyarbakır da yaşayan her Ermeni, Kure Mama’nın mutlaka mezarını ziyaret eder ve mezarının yerini bilmeyen yoktur.
Kure Mama’ya sadece kadınlar değil erkekler de çok büyük değer verirler..
Kure Mama çok sevdiği iskambil kağıdı oyunu oynamak için, kadınlara da iskambil kağıdını oynamayı öğretir ve saatlerce kadınlarla iskambil oyunu oynarlar.
Hatta kadınlar oyun oynamaktan ev işlerini ihmal ederler ama kocalarının kızmaması için mazeret olarak, misafirliğe gelen Kure Mama yüzünde yapamadık derler.
Kure Mama’yı söyleyince kocaları karılarına kızmazlar.
Oyun oynamayı sevmeyen kadın bile,Kure Mama’yı kırmamak için iskambil oyununu öğrenir.
Kure Mama bakımlı bir kadındır yalnız yaşar ve hiç evlenmemiştir.
Hayatını doğum yaptırdığı ailelerin yaptığı yardımlarla idame eder.
Kure Mama hamile kalamayan genç kadınlara,nasıl hamile kalacakları konusunda kendine göre yöntemler önerir, espriler yapar.
Diyarbakırlı Ermenilerde de kız doğuran değil de, oğlan doğuran kadın daha fazla itibar görür.
Doğan kız için “yüz karası” oğlan için ise “Paşa” tanımlaması yaparlar.
Ermenilerde o tarihlerde kız doğurmak, doğumdan bile sayılmaz.
Dünyaya gelen kız çocukları için,“savaş yenilgisi bir mahluk olarak görülür.”
Kadın erkek çocuğu dünyaya getirdiğinde onun adı “paşa”dır.
Erkek çocuğu doğuran kadının yakınları ellerini havaya kaldırarak zafer işareti yaparlar.
Erkek doğurmayan kadına dokuz ay on gün gibi bir zamanda hamile kalmanın ne anlamı vardır diye, aşağılayıcı insanlığa yakışmayan sözler sarfedilir…
Peş peşe erkek doğuran kadına, kadınlığınla ve dişiliğinle övün dur derler...
Hatta Ermenler aralarında şöyle maniler türetilir: ”kız doğuran dövünsün oğlan doğuran övünsün ”diye.
Ermenilerde kızlar 13 yaşında evlenir,18 yaşına kadar evlenmeyen kıza evde kaldı gözü ile bakılır.
35 yaşında kaynana olan kadınlar ev işlerini gelinine devreder, ben unumu eledim eleğimi astım derler.
Ermeni kadınlar mayaladıkları hamurun üstüne “HAÇ” işareti çizerlermiş.
Ermeni inancında her şeyi Tanrı’dan istemek biraz ayıp oluyor diye söylenir.
Papaz Arsen rakı içen Kiliseye ayine gelmeyen kuyumcu Hoco hastalandığında başında dua okumaya gitmez,”gitsin balıklar okusun der.”
Ermeni kültüründe aşkın başlangıcı olan güzel ve mizahi gelenekler de vardır.
“Genç kız beğendiği genç, evlerinin önünden geçerken gencin üzerine ya bir tas su boca eder;veya pencereden delikanlının önüne işlenmiş mendil atarak, açıkça evlenme daveti yapar.
Genç kız gencin önüne attığı mendilin dört köşesine gencin ön isim harfini işler..
Genç bu mendili alınca dört sefer öpüp kalbinin üstüne koyması gerekirmiş..
Kız tarafından önüne dört tarafı işlenmiş atılan böyle bir mendili alan genç bu aşkın işaretini bilmez,mendili dört sefer öpeceği yerde,dört sefer burnunu siler..
Bunu gören kız hayal kırıklığına uğrar ve bir daha o gence yüz vermez ve kalbinden de silermiş.”
Yazar çocukluğunun ve gençliğini geçtiği Diyarbakır’ı özlemle bu eserinde anlatırken, kitabının son bölümünde Diyarbakır’ın meşhur dört kapısını edebi merceğine alırken, Diyarbakır’da ki tarihi kiliselerin fotoğraflarına da yer verir.
Gayri Müslümler yıllardır Askerlik görevini yaptı,vergisini ödedi vatandaşlık görevini yerine getirdi ama,eşit vatandaşlık hukukundan hiçbir zaman yararlanmadılar..
“Türk,Müslüman ve Sünni olmadıkları için”;Kamu kurumlarında üst düzey ne bir subay,emniyet müdürü, vali veya kaymakam olmak şöyle dursun;sıradan bir devlet memurluğu bile yaptırmadılar,onlara bu ülke de.
Gayri Müslümler Askere üniversite mezunu olarak gittiler ama hep ”ER” olarak geri hizmette askerlik yaptırdılar.
Ermeni kültürünü bizlere çok hoş bir şekilde anlatan,kültürümüzü ve kütüphanemizi zenginleştiren, düşünsel katkı sunan yazar Margosyan’da;Doğduğu ve yaşadığı toprakları vatan olarak gören,vatandaşlık görevini yerine getiren ama vatandaş olarak görülmeyen,vatandaşlık haklardan mahrum edilen,on binlerce Ermeni’den biriydi.
Margosyan’ın ölümü kültürel bir rengin solması,farklı bir sesin ve kokunun yok olmasıdır.
Siz de Margosyan’ın bu eserini okuyunca asırlardır bu coğrafya da aramızda yaşayan, Ermeni toplumunun kültürüne,geleneğine ne kadar yabancı olduğunuzu öğrenecek ve edebi bir lezzet alacaksınız.
Bize bu güzel eserleri bıraktığın için sana çok teşekkür ediyor,toprağın bol olsun diyorum.
Güle Güle Mıgırdiç Margosyan.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- ZEHİRLENMELER “GIDA TERÖR” DEĞL Mİ?
1.12.2025 - İBB İDDİANAMESİ…
24.11.2025 - HUKUKTAN UZAKLAŞAN NEYE TUTULUR?
17.11.2025 - İŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ…
11.11.2025 - EN BÜYÜK MAĞDUR “KHK” LILAR…
10.11.2025 - MUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”,
3.11.2025 - ALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ…
27.10.2025 - TIKANMA VE TAHAMÜLSÜZLÜK…
20.10.2025 - SİYASAL İKTİDARIN HÜZÜNLÜ YOLCULUĞU…
13.10.2025 - “DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE…
6.10.2025
Yazarlar
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları















































İsmail
Güle güle Margısyan