Mehmet TIRAŞ

UYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ.
28.07.2025
164

Şair İlyas Memiş; ”Ölüm ağır bir uyku/uyku hafif bir ölüm; rüyalar arasında son bir geçiştir” der…

Cesaret Pavese aynı boylamda kulaç atar:

“Ölüm gelecek ve bana senin gözlerinle bakacak, eski bir vicdan azabı yahut saçma bir günah gibi sabahtan akşama dek uykusuz,donuk,bizi izleyen ölüm/Gözlerin dilsiz bir çığlık boş bir söz olacak, beyhude de bir sessizlik.”

Uyku da ölümde tüm canlıları için.

Uyku sadece insana özgü  değil, hayvanları, bitkileri hatta bakterileri de kapsayan evrensel bir dinlenme sürecidir.

İnsanın uyku düzeninin bozulması yaşamını da altüst eder.

Uyku saatinizi kendiniz değil vücudun yorgunluğu belirler.

İrademizin dışında çok uyuduğumuz olur.

Uyku ölümün “oyunbozan kardeşi”  olması insanın ölümden o kadar da korkmasının bir anlamının olmadığını çağrıştırıyor.

Hangimiz uykumuz gelince panikliyoruz veya ölüm aklımıza geliyor?

Uykumuz geldiğinde korkuya mı kapılıyoruz?

Elbette hayır.

Hemen  yatağa  ya da uzandığımız yerde,mışıl mışıl uyuyor kendimizden geçiyruz.

Ölümün gelişinden o kadar da korkmanın bir anlamı yok.

Ölüm, bir daha uyanılmayacak ve uykunun değişik bir adı.

“İnsana ölüm korkusunu hatırlatan ağrıları ve yaşlanmasıdır.”

Özellikle beyin ve kalp rahatsızlığı insanı panikletir ve hemen bir hekime başvurur tedavisine başlarız.

Çünkü, bu iki organdan birisinin işlevsiz kalması insanı ya öldürür ya da sakat bırakır.

Felsefe, tarihi boyunca “uykuyu ölümün kardeşi olarak görmüştür.”

Epik anlatıda, “ölmüş gibi görünmenin yöntemlerinden biridir uyku.”

İnsanın uykudan kâbusla uyanması ölüm korkusu değil, gördüğü rüyanın etkisidir.

Ölüm korkusunu doğumun yendiği iddia edilir.

İnsan, her doğumun bir ölümün de habercisi olduğuna inanır.

“Doğum olmasaydı insan paranoyak olurdu” iddia edilir.

Uyku da ölüm de canlılara aittir.

Hayatta  tezatları ile yaşanan bir sürecin adıdır.

Ölümü felsefi düşüncesiyle insanı rahatlatanlardan,

M.Ö.1.yüzyılda yaşamış Romalı bir şair ve filozof Lucretius’tan gelir;

”Ben varken o yoktu o gelince de ben olmayacağım” der.

İnsan ve tüm canlılar yaşadıkça ölümde, ölümün “oyunbozan” kardeşi “uyku”da olacak.

Çünkü Tabiatın kanunu bu.

Peki, İnsan öleceğine inanır da neden vahşiliğini önleyemez?

Kendi gibi inanmayanı,düşünmeyeni,kendi ırkından, mezhebinden, dininden  aynı vatandan  olmayan ile, eşit bir yaşamı kabullenmez?

İnsan İnsanlığı öğrenmediği sürece barbarlığını hiçbir zaman terk etmeyecek,vahşiliği de bitmeyecektir.”

Uyku, ölüm ve özlem deyince…

Necip Fazıl’ın mısraları final olsun:

“Ne hasta bekler sabahı,

Ne taze ölüyü mezar,

Ne de şeytan bir günahı,

Seni beklediğim kadar.

Geçti istemem gelmeni,

Yokluğunda buldum seni.”                         

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar