Mehmet TIRAŞ
Sanayinin gelişmediği,ulaşımın iletişimin zor olduğu dönemlerde,başka köyden gelin gelen kadınlar geldikleri köyde kendilerini farklı anlatırlar, tanıdıklarına hava atarlarmış;babam evinden biz böyle yaşardık, böyle giyinirdik,gelenimiz gidenimizden misafir ağırlamaktan,kendimize zaman bulamazdık;iki misafir odamız olur,birinde kadınları birinde erkekleri ağırlar,gelen misafirlerin atlarına bakan da b ir azabımız vardı,diye hayal ettiklerini gerçekmiş gibi hava atan yeni geline,köyün deneyimli kadını karşılık vermiş:” babam evi uzak olsa övünmesi kolay olsa,babam evinin çit demir altındandır ” diyerek kompleksi gelinin havasını alır..Başka bir gelin başlamış anlatmaya;babam evinin dört traktörü var ,bu dört traktör yetmiyor bir tane daha alacaklar,deyince,kadının biri kızım demiş; bir reçberin evinde dört tane tırpan,orak,kürek,keser,balta,anadut yok bu nasıl bir evmiş,aslı yok yaylasında beş yüz koyunum yayılıyor,desen,der.Tabi birde hamileliğini mizahlaştırma geçermiş kadınlar arasında dışarıdan köylerine gelin gelen kadınlar için:
“Babası evinde hamile kalan kız,gelin olduğu köye yaklaşınca bu köye mi gelin geldim,bu köyde ben yedi ayda bir doğum yaparım,demiş.”
Biz toplum olarak nedense kendimizi olduğundan fazla gösteren hayal ettiklerimizle gerçek yaşadıklarımızı birbirinden ayırt edemeyen bir kültürel yapıya sahibiz,bunu toplumun hiçbir kesimini ayırt etmeden söyleyebiliriz.Mütevazilik bizde yok gibi bir şeydir,bürokratlarımızda ve siyasilerimizde çok rastladığımız sözler vardır;vatandaş sorunun muhataplarıyla, soru sorup veya tartışmaya girdiğinde; vatandaşa karşında devletin bakanı,valisi var konuşmana dikkat et,haddini bil gibi,babalanmalar ve fırçalar atılır.
Çetin Altan’ın köşesinde okumuştum ve çokta etkilenmiştim;ABD’de zenginler mal varlıklarıyla gündeme gelmekten utanırlarmış.Bizde ise ,sen kaç paralık adamsın,paran kadar konuş,seni parayla tartarım palavralarıyla kendimizi ifade etmeye çalışırız.
Bizde,bir kişiyle tanıştığınızda kişi adının arkasından mesleğini söylemez,kendini met etmeye başlar, saymaya,falanca ildenim,eğer kendisi alevi veya Sünni ise ilçelerini de belirtir, ben aleviyim ve alevi değilim anlamında bu genellikle Sivas-Malatya,Kahramanmaraş,Çorumlular arasında tanışmalarda çok sık geçer.Sivaslı alevi ise Sivaslı hemşerisine yakanlardan mısın yakılanlardan mısın,Maraşlı ise katledenlerden misin,katledilenlerden mi,diye?Ama asıl söylenmesi gereken meslek ikinci veya üçüncü sırayı alır “ne iş yapıyorsun sorusu “pek geçerliliği yoktur sanayi devrimini tamamlamamış,kent kültürünü şiar edinmemiş,sosyal olmayan,bizim gibi her beş kişiden dördünün köylü gibi yaşadığı toplumda.
Toplumun daha çok feodal bir yapısıyla kimliğini koruyan yörelerimiz vardır, bunların başında da doğu ve Güney Doğu gelir, bu bölgenin insanları da Kürdüm dedikten sonra bölgesini söyleyip falanca aşiretteniz,diye, kendini tanıtmaya başlar hatta bizim aşiretin her bölgede bir kolu vardır,en büyük aşiretlerdeniz,diyerek de hava atarlar.Halbuki,aşiret kültüründe bireyin özgürlüğü yoktur, ailenin reisi dedir,kabile gibi bir yaşam vardır.Ya din referanslı konuşuyoruz ya ırk veya mezhep boyutuyla geçer ömrümüz ama hijyen bizde pek gündeme gelmez,yıkanmayan biri için şöyle bir benzetme yapılır çokta hoşuma gider adama niye yıkanmıyorsun,diye sormuşlar?
Adam da,” doğduğumda ebe yıkamış ölünce de imam yıkayacak” diye cevap verir.Çetin Altan da;Türkler banyo yaparlar ama iç çamaşırı değiştirmezler,diye bizim yıkanmaya ne kadar önem verdiğimiz konuda ironi yapar.
Eğer bir gün yolunuz düşerse mutlaka düşüyordur,cami avlusunda oturan cemaatin arasında bir çay için ve konuşulan sohbete bir kulak verin,sanat,edebiyat,müzik,sinema ve tiyatro hatta değişim gibi kavramlar üzerinde bir cümle duyamazsınız,çağsal dünyaya düşünce ve nesne katacak bir tartışmaya tanık olamazsınız.Birde İslamcı cemaatin içinde kılık kıyafete dikkat edin içlerinde beyaz gömlek giyen bir tane fert bulamazsınız,ben bunu İslamcı yazar Şevki Eygi’nin bir gazeteye verdiği mülakattan yola çıkarak gözlemledim, gerçekten de yazarın analiz çok doğru.Beyaz gömlek bir gün giyilir koyu renk ise en az üç gün kir göstermez.Gerçi bu beyaz gömlek örneğini cami cemaatiyle dar tutmakta haksızlık olur,toplumun diğer kesimleri için de geçerli bu.
Biz tekrar gelin,kaynana,görümce,elti tartışmaları üzerine biz turumuza devam edelim.
Ortaklık gemisi yürümüşte elti gemisi yürümemiş,derler.iki elti eğer samimiyse bilin ki kaynana ve görümceyi ortak düşman seçtikleri için bir arada olurlarmış.
Görümcesinden çok çeken gelin ,görümcesine beddua ederken;görümce görünmez köylere gelin gidesin/gelin olduğu evde de, benden fazla çekesin,diye yakınırmış.
Feodal bir kültürün hakim olduğu ve hala da devam eden gelin ile kaynananın bir arada oturduğu evlerde temel anlaşmazlıklara konu olmuş çok hikayeler vardır..
Gelin ile kaynananın anlaşamamanın olduğu yerde gelin kocasına, anası da faturayı oğluna kesermiş.
Gerçekten,annesiyle karısının anlaşmazlığının arasında kalan bir erkeğin işi bir ülkenin dış politikası kadar zor desek,abartmamış oluruz.Çünkü bir tarafta severek ve sevdiğin eşin,bir tarafta varlığını ona borçlu olduğunuz anneniz var ve her ikisini de memnun edecek bir tavır alacaksınız, hiç düşündünüz mü,aldığınız karardan her ikisi de memnun olmayacak.Bu o kadar zordur ki eşinizden ayrılmanız,başka biriyle evlenmeniz halinde, başka biriyle evlenmenizde annenizle anlaşacağı anlamına da gelmez..Ama Annenizi nasıl memnun edeceksiniz, bu daha karışık bir sorun olarak yaşamınızda ve beyninizde kabuk bağlamayan bir yara gibi durur.
Kaynanalar gelinlere gece kuşu oğlanı gece dolduruyor sabahta benim üzerime salıyor;gelinlerde kaynanalara oğlunun ağzına bal damlatıyor konuşurken ama ben gündeme gelince de zehir akıtıyor,diye aralarında yorumlar yaparlarmış.
Çok maniler söylenir kaynana gelin için:kaynanamın donu/ben yıkamama onu,kaynanayı napmalı/kaynar kazana atmalı/yandım gelin dedikçe/altına odun atmalı.
Kocasını koynuna alan uyanık gelin kocasına bir gün demiş ki;annen beni dövmeni çok istiyor,sen bana vuruyormuş gibi yap bende bağırıp çağırayım,yalvarayım sana tövbe bir daha yapmam, annen ne derse o olacak,deyip rol yaptırırmış..Ardından da ateşli bir sevişme yapar gece kocasına boğazına gerdanlık dövme yaptırırmış,sabah kalkınca da iki de bir dülbentini başından çıkartır saçını düzeltir gibi başını gök yüzüne diker,kayın validesine ve görümcesine boğazında göveren yerleri göstererek mesaj verirmiş. Kayın validesi ve görümcesi de bunlar gece kavga etmediler mi, bu neyin nesi,diye ana kız aralarında gelinlerinin bu karışık mesajını okumaya çalışırlarmış.
Yeni gelinden bir fırça öyküsü: “gelin, bir kayınvalidesine bir de kaynatasına fırça basar,buna dayanamayan kaynana ne yapıyorsun kızım gelin böyle davranır mı” diye sorunca?
”annemin vasiyeti var bana,sessiz gelini hem oğlu düzer hem de kaynatası” diye karşılık verir gelin.
Anadolu kültüründe geleneksel yaşanan ailelerde gelin erken kalkacak ve geç yatacak, hizmette de kusuru olmayacak,dinleyecek ama cevap vermeyecek, verecekse de kayın validesi, kaynatasının,görümcesinin ve onların yakınlarının hoşuna gidecek şekilde verecek.
Gelinler,anlaşamadıkları kayın valideleri için şöyle bir tanım yaparlarmış;kadın kendisi kocasıyla gençliğini ve aşkını yaşamamış ya ,bizim de yaşamamızı istemiyor, oğlunu benden kıskanıyor,canım sen doğurduysan ömür boyu senin koynunda kalacak değil ya..Sen emzirdin ama senin verdiğin sütün tadı benim verdiğim tatla benzerliği var mı,kavun tatlı ben ne yapayım sözünden haberi bile yok..
Bu gelin- kaynana vır vırı bitmez,tükenmez şekilde devam edip gidecek,nerede duracağını da şimdiden kestirmek mümkün değil,biz yazıyı bir fıkrayla sonlandıralım.
İki samimi arkadaş kış mevsiminin sertliğinden, havaların soğukluğundan yakınırken,arkadaşı demiş ki, bizim ev hiç ısınmıyor,yatakta boğazlı kazakla,başımda bereyle yatıyorum,arkadaşı da senin ev çok sıcak oluyor,der tersine..
Arkadaşı,”sen benim evin sıcak olduğunu nereden biliyorsun” diye sitem eder, kendini yalanlayan arkadaşına!.
“Sen geçen gün memleketine gitmiştin dışarıda hava gece eksi yirmi dereceydi,ben senin evde kaldım,ben atletsiz yenge donsuz yattık” demiş.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.12.2025
15.12.2025
8.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
17.11.2025
11.11.2025
10.11.2025
3.11.2025
27.10.2025