Mehmet TIRAŞ
Bir siyasetçi ve yazarın referans kaynağı ‘din’ ise, hangi dinden olursa olsun hiç fark etmez;o bütün talepleri,özgürlükleri ve hayatı inandığı kutsal kitabın verdikleriyle ve peygamberinin sözleriyle yorumlar ve yol gösterir..
Halbuki hayatta,ahrette tezatlarıyla anlatılır,cehennemin karşılığı cennet değil mi?Cehennem korkusu olmasaydı cennetin bir esprisi olur muydu?
Senin sorun, Tanrının kutsal kitabında karşılığı varsa bu özgürlük, yoksa saçmalıktır,her şeye din üzerinden bakan için..
Bunu sadece geri kalmış ülkelerle sınırlamakta doğru değildir.. Gelişmiş sosyal toplumlarda da, din referanslı hayatı yorumlayanları görmek mümkün,geri kalmış ülkelere göre azda olsa yaygın bir kanıdır…
Bir din adamı hangi dinden olursa olsun bir olayı ve sorunu tartışırken;inandığı kutsal kitaptan bir alıntı alır ve idolü olan peygamberin bir sözüyle tamamlar;kimisi bunu çok sert bir üslupla anlatır kimileri ise daha yumuşak bir dille ama özü aynıdır..
Din, hiçbir zaman yeniliğin öncüsü olmamıştır hep geleneksel olanı savunmuştur,bunun tarihte çok örnekleri vardır.
Sanayinin ilk geliştiği yıllarda İngiliz hükümeti bir karar alır ve çalışanların zorunlu olarak saat takmasını ister ve tüm çalışanlarında buna uymasını mecburi kılar gerekçesi de; zamanı daha iyi değerlendirmek ve kurallı bir düzeni sağlamak,diye açıklar…
İngiliz hükümetinin bu kararı kiliseyi öfkelendirir ve çok sert bir tepki gösterir kilise;dinde zorlama yoktur bu karar kabul edilemez,diye zorlamadan yola çıkarak kendine göre,gerekçelendirir sözde…
Bu tartışma ülkede geniş yankı yapar hatta kilise kendi içinde bir tartışmaya girer din adamları boyutunda…
Bir din adamı şöyle bir soru sorar kilisede, bizim din adamları olarak görevimiz,insanları ahrete hazırlamak mı,yoksa dünyevi işleri düzenlemek mi,diye?
Bu soru kilise de karşılık görür ve çok mantıklı gelir kilise bir karar alır ve kamuoyuna bir açıklama yapar:”bu dünyada insanları yönetmek ve kuralları belirlemek siyasilerin tasarrufundadır,bizim görevimiz ise insanları ahrete hazırlamak” diye…
Bu konu kapandığı gibi yazılı bir anayasası olmayan İngiltere de Laiklik kavramı da toplumumda çok büyük destek görerek bir yaşam biçimine dönüşür,din ve devlet işleri birbirinden ayrılmış olur.
Din neden yeniliğe karşıdır?
Çünkü değişim tartışmalı ve ezber bozan gelenekselin dışında olan bir kavramdır ve anahtar kelimesi de “Soru” olarak ortaya çıkar…
Dinde tartışma olmaz,dini yaşadığınız çağa göre yorumladıkça ve karşılaştırma yaptıkça inancınızla aklınız arasında git-geller yaşarsınız…
Felsefe aklın gerçeğidir. Dinin huzursuz kardeşi olan felsefenin sevimsizliği de buradan gelir.
Dini referans alan, antropologlar,sosyologlar ve fütürologlar yok diyemeyiz elbette; bu konuda dinden yola çıkarak değişen dünyayı yorumlayan ve öneriler getirenler vardır ama bu çok istisna bir durumdur ve çokta yaygın değildir…Böyle gelenekselin dışına çıkanlar gelişmemiş sosyal olmyan kapalı toplumlarda ne söylediği; daha baştan tartışılması şöyle dursun aşağılanmaya başlanırlar, çünkü,rasyonel bir düşünceyle karşı çıkmanın ötesinde; kendilerini destekleyen çoğunluk üzerinden bu insanları toplumdan izole etmeye çalışırlar..
Felsefeye yabancı olan toplumlar geleneksel olanın doğru olduğunu iddia ederler, çünkü geleneksel olan anlayış aykırılığı içinde barındırmaz.
Hiçbir teknolojinin ve üretim biçimindeki değişikliğin öncüsü din adamları olmamıştır…
Felsefe,matematik,fizik de dahil bütün bilim ve kavramların anasıdır hepsi felsefeden beslenirler,felsefe soru ve sorgulamak demektir..Düşünce renklerini felsefeden alır.
İnsanlığa orta çağ zihniyetini yaşatan din ve onun öncüsü kilisedir…
Galile, ne dedi de idam edilmesini istedi kilise:
“Dünya dönüyor”,dediği için.
Kilise, Galile’nin idam edilmesini isteyip; halkı kilisenin etrafında toplayıp şöyle diyordu:
“Dünya dönüyorsa İsa niye söylemedi?…Dünyanın döndüğünü İncil niye yazmıyor?...Dünyanın döndüğüne inanmak, İsa’nın babasız bir kadından dünyaya geldiğine inanmamak gibi bir şeydir” diye, kilise cemaatine değişim ve yeniliğe karşı çıkmaları için çağrı yapıyordu 16.yüz yılda.
Galile, kilisenin bu gerekçelerine ve kilise cemaatinin tepkisine bir cümleyle cevap verdi:
“Fiziği İncil’den öğrenemezsiniz”,deyip ve ekledi: “ben desem de demesem de dünya dönüyor.” dedi.
Dinde her şey tartışılır diye bir şey yoktur,dini tartıştırmayan otoriter toplumlarda siyasete ve sosyal haya hükmedenlerdir, bizde de öyle olmuyor mu?
Din, açık ve değişim kavramlarından rahatsız olur;açık ve değişimden yana olan düşünceler özgürlükçüdür ve hiçbir yere sınır getirilmesini istemezler;din, özgürlüğünüzü mutlaka bir yerde sınırlar.
Gezi Parkı direnişinin halkta öfke patlamasına dönüşmesi;Başbakanın otoriterleşmesinin altında yatan referans kaynağı din ve özel hayata müdahalesi, değil mi? Başbakan, din üzerinden özgürlükleri tanımlamıyor mu,dindar nesil yetiştireceğim demesi bunu göstermiyor mu?Ya camide aslı olmayan içki içtiler diye direnişçileri, din üzerinden yaftalamasına ne demeli?
Erdoğan’ın son üç yıldır konuşmalarının ciddi bir fikri takibini yapın, içerisinde hukuk,temel hak ve özgürlükler yok gibidir,geleneksel hayattan ve dinden ibarettir sözleri.
Başbakan,toplumdaki sosyal farklılıklardan ve aykırılılardan rahatsız oluyor bunu da inancıyla yorumluyor; Kadıköy vapurundan inen kadınların kıyafetlerinden rahatsız olması,alkol tanımlaması ve konuşmaları;iki ayyaşın yasasına mı,yoksa dinimizin emrine inanacaksınız demesi,inancıyla özgürlükleri tanımlaması,hukuku devre dışı bırakması bir dil sürçmesi değil,bilinçli bir konuşmalar bunlar.
Dini referans alan siyasetçi, toplumu korkutarak çoğunluk üzerinden bireyi yok sayarak,farklılıkları yok ederek benzeştirmeye çalışır,yeryüzüyle karşılaştırmadan da çok rahatsız olur…Bunu da, din ve gelenekleriyle açıklık getirir.
Gezi Direnişiyle bu su yüzüne çıkmadı mı?Demokratik dünya kamuoyu da,böyle değerlendirip kararlar alıp açıklamalar yapmıyor mu?Bizim Başbakan da çoğunluğa sığınıp,bireysel hakları yok sayıp, savunmaya geçmiyor mu?
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- BAKAN ‘Diella…’
22.09.2025 - “BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR…
15.09.2025 - DİYANET NE ZAMAN ”KENTLİ” OLACAK?
1.09.2025 - FAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI?
25.08.2025 - “ANKARA MAHPUSU…”
22.08.2025 - SİYASET NASIL DEMOKRATİKLEŞİR?
18.08.2025 - KOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…”
11.08.2025 - KUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE…
4.08.2025 - UYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ.
28.07.2025 - OPERASYONLARIN ARKASINDA ABD Mİ VAR?
21.07.2025
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
inci çapan
ya ilk dediğinizz gibiyse,gezinin intikamı alınmak isteniyorsa .onu niçin ikinci şıkkınız gibi detaylı yorumlamıyorsunuz.yorumunzda baaak gördünmü der gibi bir his var.bir anlamda doğru tabiki.keser döner,sap döner,bir gün gelir hesap döner.o zamanda akp iktidarının yarattığı zenginler tanışır maliye müfettişleriyle.koçlardan akıl almasını hatırlatın kendilerine.