Mehmet TIRAŞ

Duran adam konuşmuyor ama ülke içten içe kaynıyor!.
21.06.2013
2597

 Bir faciadan dönüldü ama kimse bunun farkına varmadı ve  arka planını da  araştırmadı; lokal bir olaymış gibi medya üzerine gitmedi,medyaya da sıcağı sıcağına yansıtılmadı,haberdar edilmemesi de çok hayırlı bir şey oldu…Yoksa daha vahim bir hal alabilir ülke geneline yayılabilirdi bu olay..

Fazla merak ettiniz hemen konuya gireyim;olay 17 Haziran 2013 tarihinde gece saat 21 sularında Kocaeli’nin Derince ilçesinin Çınarlı köyü mahallesinden oluyor..

Bu mahalle aynı zamanda AKP’li Sanayi ve teknoloji  bakanı Nihat Ergün’ün mahallesi ve seçim bölgesi.

Gezi direnişine destek veren  sayıları 3 ile 5 bin olarak söylenen kalabalık  Esentepe ve Erzurum mahallesinden;katılımcıların da ağırlıklı olarak Kürtlerden ve Alevilerden oluşan topluluk; çoluk çocuk yürüyüş güzergahlarında Çınarlı köyü  camisinsin önüne geldiklerinde ,direnişe katılanların iddiasına göre;caminin altındaki çay ocağından kendilerine önce küfür edilip sonra  taş atıldığını, kendilerinin de karşılık vermesiyle olay patlak veriyor, çay ocağındakilerle direnişçiler arasında işler iyice geriliyor, direnişçiler den bir grup caminin kuran kursunun camlarını kırarlar, araya emniyet güçleri girer ilçe emniyet müdürü tartaklanır...Olayı haber alır almaz olay yerine gelen İlin Valisi Ercan Topaçan yanına İlçenin kaymakamını alarak,soğukkanlı  gösteri ve yürüyüşlerde  devlet geleneğinde pek rastlanmayan demokratik bir yol izler;polisi  göstericilerin üzerine  salmaz ve devlet terörüne baş vurmaz,diyalog ve uzlaşı yolunu seçer; hemen Alevi derneklerinin başkanlarını ve Cem evi yöneticilerini çağırır, caminin imamını, ilçe müftüsünü bir araya getirir, bu kavgayı çatışmaya dönüştürmeden,olayı  yayıp germeden  bir kişinin  bile burnu kanamadan, çok büyük bir kanlı  Alevi-Sünni çatışmasının önün keserler  ve olay  tatlıya bağlanır.Büyük  facia yerel basında da üç gün sonra yer alır ve kapanır ama her yerde böyle bir Vali Ercan Topaçan çıkmaz ki bunu da düşünmeliyiz..Valiyi diğer illerin valilerinin de örnek almasını öneririz.

Ya olay sıcağı sıcağına televizyon ekranlarında canlı verilseydi, düşünebiliyor musunuz,insan düşünmeye bile cesaret edemiyor ;ya diğer illere yansımasının sonucu nasıl olurdu?

Geçmişi  hatırlayalım Kahraman Maraş ta Alevi-Sünni çatışmasında katledilen 120 alevi vatandaşı,çorum ve  Sivas olayları, bizim kabuk bağlamamış kanayan yaramız değil mi?

Gezi direnişiyle birlikte bizim Başbakanımız inanılmaz bir şekilde toplumda yarılmalara ve kutuplaştırmalara varan konuşmaları kabul edilir bir durum değil,hem de mezhep ve din ağırlıklı konuşması!.

Bir başbakan şunu nasıl söyler insan inanamıyor ama gerçek:

Reyhanlı saldırısında 53 Sünni vatandaşımız şehit oldu” diye açıklamalar da bulunuyor Erdoğan..Bu  mezhepçilik  değil mi?Neden ölenlerin insanlığını, olayın vahşetini değil de, mezhebini öne çıkartıyor?

Bizim şu tezimize  öfkeleniyor AKP’nin yandaş medyası ve Başbakan ama; bu konuşmaları ve uygulamaları Kemalizm’in din versiyonu değil mi?

Gezi direnişçilerinin İstanbul da bir camiye polis saldırısıyla sığınmasını,direnişçilerin cami de içki içtiler demesi, ne kadar tehlikeli olduğunu nasıl hesaba katmıyor; inanan insanların bu kadar inançları üzerinden siyaset yapması,her an bir kitlesel çatışmaya davetiye çıkartmaz mı?

Erdoğan sürekli CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğine vurgu yapması ve meydanlarda toplanan kitlelere  yuhalatması,insanlığa ve ülkeye ne hayrı olur Allah aşkına!..

Başbakanın mezhepçi olduğu artık gizlenemez bir şekilde her yerde kendini gösteriyor;Suriye politikası da bunu kanıtlıyor..Alevilerin  ibadet yeri olan Cem evlerine yasal statü kazandırmaması,Camini dışında başka bir yeri ibadet yeri olarak kabul etmeyiz demesi;dindar nesil yetiştireceğiz,neslimiz bozdular,tek din demesi ve üçüncü köprünün ismini Yavuz Sultan Selim koyması,bardağı taşıran son damla oldu.

Tek mezhepten bahseden, tek dinli bir toplum yaratmanın argümanı değil mi, Başbakanın konuşmaları?

Demokratik dünya kamuoyunun ve özgür medyanın Başbakana tepkisi ve köprüleri atmaları,bir öfkeyle alınmış kararlar olmasa gerek!..Din ağırlıklı otoriterleşen politikası,özel  hayata müdahale değil mi,Gezi direnişiyle kitlelerin soka dökülmesi?

Başbakan gibi  mezhep ve din ağırlıklı bir siyasetçi böyle bir konuşma yapsa anında savcılar devreye girer ama hiçbir ses soluk yok bizim savcılarımızdan, işleri güçleri rast gelsin...Boşuna dememiş Erdoğan  “yargıya talimat” verdim,diye..

Gezi direnişi Başbakanda çok büyük sarsıntı yarattı her halinden belli,bir türlü kendine gelemedi ve demek ki böyle bir şey beklemiyormuş ama dünyadaki gelişmelerde mi,görmüyor?

Arap Baharı denilen küresel eylemler bizim ülkemizin sınırına dayandı,bizim içerideki sorunlarımızın bundan etkilenmemesi,olur mu?

Kürt sorunu,Alevi meselesi,Ruhban okulu,Ermeni konusu,Kıbrıs meselesi,demokratikleşememe  bize ait değil mi?

Bu sorunların hangisini çözdük?

Her sorunumuzun içte ve dışta bir ayağı olan sorunlar değil mi?

Eğer Başbakan bu anlayış ve dil ile siyasetine devam edecekse,edecek gibi gözüküyor, ülkeyi ve bu ülkede yaşayanları zor ve tehlikeli günler bekliyor demektir.Bunu bilmek için de kahin olmaya gerek yok.

 Başbakan insan odaklı zihniyet ve siyaset diline yönelmeli;Müslüman kanı akıyor,ölenler Sünni vatandaşım,diyerek toplumsal barışı sağlayamaz.Çoğulcu ve katılımcı bir  hukuk  dili yok Erdoğan’ın.

Başbakanın demokrat kimliği evrensel kriterlerle örtüşmüyor; sadece seçimle göreve gelmesinin dışında bir esprisi yok..Erdoğan, muhalefetsiz içinde hukuk geçmeyen bir demokrasi mantığıyla ülkeyi yönetmek istiyor.

Duranadam eylemi ülkede ve dünyada çok büyük yankı yaptı ama on binler bu eylemi nereye kadar  destekler,bu fırtına sessizliği olmasın?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar