Mehmet TIRAŞ
Son iki ay içerisinde Türkiye’nin iki büyük işçi konfederasyonu Hak-iş 22-23-24 Ekim’de,Türk-İş ise 5-6-7-8 Aralık 2015 Tarihleri arasında genel kurullarını yaptılar. Ne genel kurullar ama içinde işçilerin olmadığı, işçi sendikası değil de AKP’nin yan kuruluşları. Görsel ve yazılı medyanın hiç birinde yandaş medya da dahil bu konfederasyonların genel kurulları hakkında medya da yorum yapılması şöyle dursun, gazetelerde haber olarak kibrit kutusu kadar yer bulamazken, görsel medyada ise bir cümlelik haber değeri bile olmadı.
Eğer bu iki konfederasyonların genel kurullarına Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu katılmasaydı kamuoyunun haberi bile olmayacaktı.
Düşünebiliyor musunuz 20 milyon çalışanın 11 milyon emeklinin yaşadığı bir ülkede, iki işçi konfederasyonu gündemi belirlemesi gerekirken, dört yılda bir yaptıkları genel kurullarından kamuoyunun haberdar olması şöyle dursun, üyelerinin bile haberi olmadı.
Bu iki konfederasyonun genel kurulunda bir benzerlik vardı ikisinde de muhalefetsiz tek liste üzerinden bir seçim yapıldı.İnsan da merak ediyor,muhalefette yok peki bunlar üç dört günde ne konuştular?
Sendikalar bir sınıf örgütü olduğu gibi aynı zamanda bir kitle örgütüdür,kitle örgütleri kendi içinde koalisyon olmasının yanında, çoğulcu bir kültürü bünyelerinde barındırırlar. Sendikaların genel kurulu muhalefetsiz yapılıyor,muhalefetin olmadığı yerde tartışma olur mu,sendikacılar genel kurullarını AKP’nin genel kurullarına benzettiler.
Askeri darbeler döneminde bile Türk-iş içerisinde bir muhalif sendikal hareket çıkar ve işçi sınıfının sendikal örgütlülüğünden, potansiyelinden söz eder, üretimden gelen gücüne dayanarak hak grevi ve genel grev gibi silahını kullanacağını dile getirir, bir yerde yağmasa da gürler;çalışanların demokratik haklarını, alım güçlerini sıralar ve bunları öne çıkartır, tartışma yaratır, medya da haber yaptırırlar ve dile getirirlerdi.
Bu yazıyı yazmakta o kadar zorlandım ki,nasıl zorlanmazsınız temsil ettiği işçilerin ölümüne bu işin fıtratında var diyen bir adamı, iki konfederasyonun sendikacıları tarafından ayakta alkışlanarak onur konuğu oluyor ve ayakta da alkışlayarak makam aracına kadar da yolcu ediyorlar;ve bir Allah’ın kulu sendikacı çıkıp protesto etmiyor;13 yıllık iktidarında 17 bin işçinin ölümünden sorumlusun sensin diye Erdoğan’ı ve AKP’yi protesto edeceği yerde sırıtarak alkışlıyorlar, gel de kahretme...Katiline aşık denilen olay böyle bir şey herhalde.
Sanki Erdoğan işçi konfederasyonlarının toplantısında konuşma yapmıyor da;kaçak sarayda topladığı köy ve mahalle muhtarlarına veya AKP’nin delegasyonuna hitap ediyor o kadar rahat.
Bir ülkeyi on üç yıldır yöneten bir adamın iktidarında günde 4 işçi ölecek,6 işçi sakat kalarak iş göremez duruma düşecek;Türkiye de olan iş cinayetleri AB ‘liginin 28 ülkesinde olan toplam iş kazalarının tam 7 katı fazla olacak,ölen işçi sayısı da 17 bin gibi bir rakamla zirve yapacak;o ülkede işçi sınıfının örgütleri tarafından iktidara karşı en az bir uyarı grevi yapılması gerekirken, iktidar mensupları, sendikacıların genel kurulunda sendikacılar tarafından ayakta alkışlanacak!.
Bunu anlamak mümkün değil ama burası Türkiye,bunu da akıldan çıkartmayacaksınız.
İşçi ölümlerini ve sakat kalmaları işin fıtratında var diyen diktatör ruhlu adam; Soma ‘da ölen 301 işçinin yakınlarından birisinin kendisini protesto etmesi karşısında, tepki gösteren kişiyi bir markete kapatıp tokatlayacak ve başbakanı yuhalarsan” tokadı da yersin” diyecek,bu da yetmedi danışmanı da başka bir protestocuyu tekmeleyecek, hiçbir şey olmamış gibi bu zalim, iktidarını güçlendirerek sürdürüyor. Aynı zalim adam sözde işçileri temsil eden sendikaların kongresinde paltosunu çıkartarak, işçiler ne elde ettiyse tüm demokratik haklarını kendi iktidarında vermiş edasıyla; kürsüden sendikacılara kameraların önünde ajitasyon çekiyor.
Sendikacılar da bu adamı ayakta avuçlarının içi şişene kadar alkışlıyor.
Herhalde 17 bin işçinin kemikleri sızlamıştır.
iki konfederasyonun kongreleri de tipik bir Tayyip Erdoğan etkinliğine dönüşüyor.
Demokratik bir ülkede böylesi iş kazaları altında iş cinayetlerin olduğu, sınıfının bilincinde olan bir sendikal örgütün kongresine; Erdoğan ve Davutoğlu gibi devlet adamları gelip kürsüden konuşma yapması şöyle dursun,işçi konfederasyonlarının genel kurullarına çiçek veya mesaj göndermeye cesaret edemez ama;bizim konfederasyonların genel kurullarında zafer kazanmış komutan edasıyla karşılanıyorlar.
Hak-iş üç gün, Türk-iş ise dört gün genel kurul yapıyor ama çalışanların başta sendika içi demokrasi,örgütlenme,sendika seçme özgürlüğü ,tabanın söz ve kararları başta olmak üzere; ülkenin sosyal,siyasal çözüm bekleyen toplumsal taleplerinden bir cümle söz etmiyorlar.. Tam Erdoğan’ın istediği gibi bir genel kurul,Erdoğan’ da muhalefetsiz ve içinde hukuk geçmeyen, sandıktan ibaret bir demokrasi istemiyor mu?Türk-iş ve Hak-iş’te Erdoğan’ın takdirini alan muhalefetsiz kongrelerini tamamlıyorlar.
Bu ülkede yaşananlar ve yaşanmaya devam eden sorunlar Türk-iş ve Hak-iş ‘in kapsam alanına girmiyor herhalde!.
-Ülkenin Kürt sorunu gibi bir sorunu var bu sorundan kaynaklan ülkenin bir bölgesinde 34 yılda çatışmalarda, 50 bin kişi hayatını kaybetmiş,17 bin kişi faili meçhul cinayet gitmiş, ülke bütçesine maliyeti TBMM raporuna göre 300 milyar dolara,bir başka iddiaya göre ise 1.5 trilyon dolara(Bunu 64. AKP Hükümetinin sözcüsü devlet bakanı Numan Kurtulmuş açıklıyor) mal olmuş sıcak bir iç savaş yaşanıyor,ülkenin tüm geneline sıçrama tehlikesi an meselesi ama bu sendika ağalarının umurlarında bile değil.
-Bu ülkede toplu katliamlar oluyor Reyhanlı’da otomobile yerleştirilmiş bombalı saldırıyla 52 kişi ölüyor,Roboski’de askeri savaş uçaklarıyla 34, Suruç’ta 33 , Ankara’da 102 kişi canlı bombalarla hayattan koparılıyor,failleri ortaya çıkartılmamış,Diyarbakır Baro başkanı Tahir Elçi gibi bir barış elçisi alçakça katledilmiş,bu katliamların, katillerinin ortaya çıkartılması konusunda iktidara,katillerin bulunması için çağrı yapan bir bildiri yayınlama zahmetinde bile bulunmuyorlar.
-Bu ülkede üç beş kişi bir araya gelerek gösteri ve yürüyüş hakkını kullanamıyor buna da ses yok.
-Bu ülke de Erdoğan’a ve AKP iktidarına muhalif olana ne siyaset ne de mesleğini icra etme hakkı tanıyorlar,bunu da görmüyorlar.
-Bu ülkede basın özgürlüğü diye bir şey olmadığı gibi mesleğini yapmak isteyen gazeteciler işinden atılması şöyle dursun hapse atılıyor,hukuk dışı insanların mallarına el konuluyor tam bir eşkıyalık sürüyor, sendikacılar bunları dile bile getirmiyorlar..Getirirlerse Erdoğan sendikaların mali bütçesini maliye tarafından denetlemeye aldığı anda sendikacıları sokağa çıkamayacak duruma düşerler, bunu sendikacılar çok iyi biliyorlar.
-Bu iki konfederasyonun genel kurulunda mali bütçe üzerine bir tartışma bile olmuyor.
-Yirmi milyon çalışanın ancak bir milyonu sendikalı,diğer kalan milyonlarca sendika diye bir şeyi tanımıyor.AKP her seçimde çalışanlara sendikalı toplu-iş sözleşmesinden yaralanacak yalanıyla bu iki konfederasyon aracılığıyla işçileri aldatıyor.
-Türkiye, dünya da gelir dağılımı bozuk beş ülkeden birisi ama bizim sendikacılar ekonomiyi kendi alım güçleri ve sistemden yararlandıkları imkanlarla değerlendiriyor olmalılar.
-Bankalarda toplam mevduatın yarısı 40 bin kişiye ait bu da çok önemsiz demek ki,sendikacılar açısından.
-Ülkenin ekonomisinin yüzde 48’i kayıt dışı bu da sendikacıların ilgi alanında değil,kayıt demek vergi demek oluyor ki, sendikacılar kendileri vergi mükellefi olmadıkları için bir anlam ifade etmiyor.Çünkü Sendikacıların vergilerini de sendikalar ödüyor.
-Çevre sorunu,çarpık yapılaşma,gürültü kirliliği, kentlerin trafik sorunu, trafik terörü, gıda terörü gibi can alıcı sorunlar ise,sendikacıların hiç ilgi duymadıkları alanlar olarak gözüküyor..
-Bu ülkenin 17 milyon yoksulu var ama sendikacılar için açlıktan kim ölmüş,yaradan onun rızkını da bir yerde saklıyordur,anlayışı hakim herhalde.
-Yirmi milyon çalışanın yarısı asgari ücretle çalışıyor,bu da çok önemli değil sendikacılar için.
-On bir milyon emeklinin on milyonunun aylık maaşı bin liranın altında,umurlarında değil,işçinin iş güvencesi ve geliri şöyle dursun, can güvenliğini gündeme getirmeyen,öldüren bir iktidar erkini alkışlayandan bunlar beklenir mi?
-Ülkenin yüzde 10 işsizi var bu TÜİK’in açıklaması ama sendikacılar için bu da çok dikkate alınacak bir sorun gibi gözükmüyor.
-Erdoğan 17/25 Aralık’ta devlete sivil bir darbe yapmış,kendisinin ve çocuklarını yolsuzluğunun üstünü kapatmak için,yargıyı yürütmeye bağlamış,yargıya talimatla karar aldırtıyor, Gazetecilerden Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanması bunlardan biri.Şunu nasıl tutuklamazsın, şunu nasıl tahliye edersin diyor,işine gelmeyen sık olmamakla yargının verdiği kararları uygulamıyor veya tanımıyor kaçak saray kararında olduğu gibi; yargının bağımsızlığı-tarafsızlığı ve yargı kararlarının uygulanması, sendikacıların ilgi alanlarına girmiyor?
Peki böylesi bir sendikacılık nasıl oluyor da ayakta kalıyor,neden işçiler kaderlerini değiştirmek için bir harekete geçmiyor diye sorulara çoğaltmak mümkün.
Sosyolojik bir analiz yapmak zorundasınız her ülkede bir işçi sınıfı var ama her yerde evrensel anlamda bir işçi sınıfının kültürü yok,Türkiye’de bunlardan biri.
Türkiye’de, Marksizm eferans alan benim soy ağacım diyen bir işçi sınıfı yoktur, hatta yabancıdır. Varolanı sınıf anlamında değerlendirirsiniz ama gerçek özgürlüğün sahipleri olarak Marksizm’den beslenmedikleri için sınıflarına yabacı olan lümpen proletarya kategorisine giriyor,Hak-iş ve Türk-iş’te bunları yıllardır yaşıyoruz.
Bu iki işçi konfederasyonu “sınıf ve kitle sendikacılığına” yabancıdır. Devletle iç içe geçmiş devleti kutsayan ,özdeşleşmiş bir sendikacılık vardır,aykırı fikirleri bölücülükle suçlarlar; işçilerin Marksizm anlamında sınıf bilincine ve evrensel kültürlerden etkilenmemesi için önlerinde dalga kıranı gibi dururlar.
İşçi sendikaları sanayi toplumun eseridir..İşçi sınıfı burjuvazinin fabrikasından doğdu ama sanayi devrimini tamamlamamış- gelişmemiş toplumların işçi sınıfı da bizde olduğu kadar oluyor.Türkiye’de Köy kültürünün etkisi sendikal harekettin her alanında görürsünüz. İşçi sınıfının soy ağacı Marksizm’dir ama bu toprakların işçileri buna yabancıdır.Sınıf literatüründe Emeği ile geçinen birisi Marksizm’e karşıyım diyemez..Hem Müslüman’ım diyeceksiniz hem de Kuran-ı tanımayacaksınız gibi bir şey olur bu.
Bu ülkenin işçi sınıfı da Burjuvazisi de devlet biberonuyla beslenmiş sınıflardır, onun içinde devleti çok kutsarlar.
İnsan cahili olduğu şeyin düşmanı olurmuş.
Bu toprakların çalışanları çoğunluk olarak hep tarih boyu Marksizm’in ve Marksistlerin düşmanı olmuştur.Marks demiş ya tarihte ne olmuşsa olması gerektiği için olmuştur,diye.
Askeri darbelerin siyasi parti yasaları nasıl demokrasiden ve hukuktan insanları uzaklaştırmışsa,sendikalar kanunu ile getirdiği delege sistemi ise; işçi ile sendika arasında da duvar örmüştür.
Askeri darbelerin eseri ve devletçiliği sendikacılığın vaaz geçmez ilkesi seçen,darbeler döneminde palazlanıp,bürokratik bir sendikacılığı savunan ve bugünlere gelen, bu sarı sendikacılığı tarihe yolcu etmek için daha çok yol almamız gerekiyor.
İktidarında 17 bin içişçiyi katleden adamı dakikalarca ayakta alkışlayan,temsil ettiği işçiyi sömüren,sendikaları geçim kapısı olarak seçen iki konfederasyonun genel kurulu oldu ama çalışanların haber olmadı.Olmasın,devletin haberi oldu ya..
Sendikalar da bu delege sistemi değişmedikçe işçilerin hiçbir sendikal faaliyetten haberi olmaz.
Bu iki konfederasyonun genel kurul kararlarına bir göz atın;işçilerin lehine dişe dokunuz bir karar var mı Allah aşkına.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.07.2025
21.07.2025
14.07.2025
7.07.2025
30.06.2025
23.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
2.06.2025