Merve Şebnem Oruç
Son yılların 100 puan değerindeki en kritik sorusu bu: Batı bizi bölmeye mi çalışıyor, bizi bölmek mi istiyor?
Yaşadığımız iç gerilimlerden, Orta Doğu'daki iç savaşlardan ve bölgesel çatışmalardan yola çıkıp sorduğumuz bu soruya verilen 'Evet' cevabı, sıklıkla 'komplo teorisi' ithamlarıyla karşı karşıya kalıyor. Nedeniyse, cevaba ulaşma yönteminin bilgiye değil de sezgiye dayanıyor olması. Sezgiyi hafife almayanlardanım lakin doğruya doğru, ortaya atılan tezin altını bilgiyle, sezginin satır aralarını veriyle doldurmak icap ediyor. Bu nedenle kafamızı yerden kaldırıp dışarıya daha çok bakmamız gerek, çünkü gerçek
orada bir yerlerde duruyor.
Batı'nın bizi, yani Türkiye'yi ve Orta Doğu'yu bölmeyi istediği fikrinin kabul görmesinin nedeni, coğrafyanın bugünüyle yüz yıl öncesinin büyük benzerlikler göstermesi. Osmanlı'nın yıkılışına giden süreç, Sykes-Picot, cetvellerle çizilen haritalar eskimemiş travmalarımız olarak bugün yaşadıklarımızla bütünleşiyor. Ancak Batılı tarihçiler, politika yapıcılar ve siyaset bilimciler kendi dedeleri tarafından yapılan dizaynı dile getirmekten titizlikle kaçınıyor. Batılı medya organlarında ara sıra dolaşıma sokulan parçalanmış yeni Orta Doğu haritaları da infial uyandırıyor. Bu yüzden son yıllarda yeni bir bölünme modeli öngörülüyor ve bu son 2-3 yıldır gayet açıktan dile getiriliyor. Avrupa'nın 17. yy'da yaşadığı 30 Yıl Savaşları Orta Doğu'nun bugününe örnek gösterilerek sonunda imzalanan Vestfalya Barış Anlaşmaları Orta Doğu'nun kurtuluşu olarak öneriliyor.
Örneğin ABD'nin dış politikasını şekillendiren önemli isimlerden Zbigniew Brzezinski, bu öneriyi getirenlerden biri. Brzezinski, Foreign Policy'den David Rothkoph'a 2014'te verdiği bir röportajda, Orta Doğu'da yükselen dini özdeşleşmenin siyasi hareketliliğin temel motifi olduğunu söyleyerek bu durumun 30 Yıl Savaşları'na benzediğine vurgu yapıyor ve çözümün Vestfalya benzeri bir bölünmede olduğunu söylüyor.
Eski CIA Direktörü ve ABD Savunma Bakanı Leon Panetta da 2014 yılında USA Today'e verdiği röportajda aynı benzetmede bulunarak ABD yönetiminin liderlik testinin sonucunun buna bağlı olduğunu dile getiriyor.
Aynı görüşleri farklı cümle dizilişleriyle dile getiren çok sayıda Batılı siyaset yorumcusundan biri olan Pulitzer ödüllü yazar Jack Miles, yine 2014'te Huffington Post'ta yayınlanan 'Orta Doğu savaşı nasıl bitecek? Hıristiyan tarihi bir ipucu sağlayabilir' başlıklı yazısında “Vestfalya Barışı 1648'de Avrupa'nın haritasını yeniden çizdi. Orta Doğu'da barış da aynısını yapabilir” diyor.
Ama en somut teklif ABD Dış Politikasını yarım asırdır şekillendiren az sayıda kişiden birinden, Henry Kissinger'dan geliyor. Kissinger yine 2014'te yazdığı 'Dünya Düzeni' adlı kitabın uzunca bir bölümünü bu konuya ayırıyor ve “Avrupa'da da 30 Yıl Savaşları' boyunca çeşitli Hıristiyan grupların yıllarca birbirini öldürdüklerini, ama sonunda birlikte yaşamak zorunda anladıklarını” söylüyor; “birlikte ama ayrı...” Kissinger, Orta Doğu için çözümün Vestfalya tipi bir barışta olduğunu belirterek bozulan 'Dünya Düzeni'ni restore etme görevini ihale ettiği ABD'ye bunu yapma sorumluluğunu yüklüyor.
Evet, 1648'de imzalan bir dizi anlaşmayla gelen Vestfalya Barışı sonucunda Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu yenilmiş, kazanansa egemenlik/özerklik ve sekülarizm olmuştu. Vestfalya aynı zamanda ulus-devlet sisteminin de doğduğu yerdi; buna ek olarak, bugünkü mevcut dünya düzeninin ve uluslararası hukukun normlarının çerçevesi de Vestfalya'da benimsenen prensiplere göre inşa edilmişti. Hadi diyelim ki, Sykes-Picot ifadesini kullanmadan bölünmeyi kabul ettik ve zaten parçalanmış olan coğrafya, Vestfalya Barışı türü bir anlaşmayla bir kez daha parçalandı; peki Orta Doğu'ya gerçekten barış gelecek mi?
Bunun cevabı “Vestfalya'dan sonra Avrupa'ya barış gelmiş miydi?” sorusunda saklı. Vestfalya'yı müteakip Dokuz Yıl Savaşı gibi bölgesel pek çok savaşı müteakip Napolyon Savaşları, onun devamında yine onlarca savaş ve ayaklanma çıkacak, toprak kavgaları ve milliyetçilik artacak, ve bunlar tarihin o güne kadarki en korkunç savaşına, 1. Dünya Savaşı'na giden kapıyı açacaktı. Avrupa'da diyalog ve entegrasyon arayışı, yükselen nasyonalizme ilaç olarak düşünülecek lakin gecikecek ve 2. Dünya Savaşı yaşanacaktı. Ancak yıllar sonra kurulabilen Avrupa Demir ve Çelik Topluluğu, Avrupa Ekonomik Topluluğu ve günümüzdeki Avrupa Birliği'nin temellerini oluşturacak; yani ancak birlik ve beraberlik tahsis edildikten sonra Avrupa'ya barış gelecekti. Bugün AB'nin dağılmasından duyulan endişenin arkasında yatan da eski korkunç günlere geri dönme düşüncesinden başka bir şey değil aslında.
Batı'nın önde gelen isimlerinin ağız birliği etmişçesine 2014'te benzer önerilerde bulunmaları dikkat çekici; zira 2014 sonu Aralık ayında IŞİD Kobani'yi kuşatmıştı. Ve böylece PKK'nın Suriye kolu PYD'nin Batı nezdinde IŞİD'le mücadele kapsamında meşrulaştırılması, Suriye'nin ve bunun devamında bölgenin bölünme senaryolarının görünürleşmesi süreci başlamıştı. Geçen hafta Cerablus'a indirilen Fırat Kalkanı'yla beraber Ankara'nın, Suriye'nin bütünlüğüne sık sık vurgu yapmasının ardında da bu gerçek var.
Batı bizi gerçekten bölmek istiyor ve bunu söylemekten çekinmiyor. Üstelik bunu Orta Doğu'ya barış gelecek iddiasıyla yapıyor, ama aslında bizi ve dünyanın geri kalanını çok daha korkunç bir girdabın içine sürüklüyor. Esas çözüm Avrupa'nın hatalarından da anlaşılabileceği üzere birlikte ve beraberlikte, ama zaten istenmeyen yegane şey ve tüm bunların oluş sebebi, Orta Doğu ve İslam dünyasında birlik ve beraberlik; bu gerçek artık çıplak gözle görülebiliyor.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları











































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
4.02.2020
5.01.2020
29.12.2019
8.02.2019
29.07.2018
22.07.2018
15.07.2018
12.07.2018
5.02.2018