Mithat SANCAR
Bir grup insan, bir beldede, bir aileye saldırıyor. Yer, Malatya’nın Süngü beldesi. Saldırının hedefiKürt ve Alevi bir aile. Peki, saldıranlar kimler?
Merkez medya, devleti yönetenler ve onların destekçileri, bu tür durumlarda genellikle şu cevabı verirler: “Öfkeli vatandaşlar!”
“Öfkeli vatandaşlar”, tekbirler ve İstiklal Marşı eşliğinde Kürtlere ve Alevilere hakaretler ve tehditler yağdırmışlar, hedefteki ailenin evini kuşatmışlar, taşlar atmışlar, camlarını kırmışlar.
Sonra ne olmuş?
En hafifinden bir muhalif grubun en sakin toplantısına bile tonlarca biber gazı sıkan güvenlik güçleri, “öfkeli vatandaşlar”ı şefkatle yatıştırmaya çalışmışlar.
Aile fertlerinin beyanlarına göre, beldenin AKP’li belediye başkanı, kendilerine beldeyi terk etmelerini söylemiş.
Hükümetten gelen cılız açıklamalarda ise, olayın kınandığına ve gerekli tedbirlerin alınacağına dair kararlı bir ifade yok. En hafif muhalif taleplere karşı, eften püften gerekçelerle soruşturmalar başlatan savcıların, bu olayda harekete geçtiklerine dair bir bilgi de şu âna kadar mevcut değil.
“Birlik ve beraberlik hamaseti”nin ardında, olayı önemsiz göstermeye yönelik bariz bir niyet ve çaba yatıyor. Bu olayı önemsiz göstermek, aslında saldırganlığı ve ardında yatan zihniyeti meşrulaştırmak anlamına geliyor. Dahası, bu tür saldırganlıklara karşı siyasal ve hukuksal açılardan ikirciksiz bir tavır alınmaması, benzer olayların orada ve başka yerlerde yeniden yaşanmasının zeminini canlı tutmak sonucunu doğurur.
Yakın geçmişe şöyle bir göz attığımızda, “linç girişimleri”nin hemen hepsinde benzer bir manzarayla karşılaşırız.
Bu manzarada, modern Türkiye’nin çok önemli şifreleri saklıdır.
“Öfkeli vatandaş” tabiri, bu şifrelerden biridir. Belli niteliklere sahip olanları “makbul vatandaş” sayan bir anlayışa işaret ediyor bu söylem. Türk ve Sünni nüfusu memleketin aslî sahibi konumuna yerleştiren, “ötekileri” ise “sözde vatandaş” olarak algılayan bu zihniyet, Türkiye’de çok köklü ve çok güçlüdür.
Anayasa tartışmalarının yapıldığı şu zamanda, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana yapılan bütün “resmî anayasa”ların temelinde bu zihniyetin yattığını hatırlatayım. Çok büyük ölçüde İttihat ve Terakki tarafından inşa edilen bu zihniyete, Türkiye’nin “derin anayasası” diyebiliriz.
Az önce özetlediğim “vatandaşlık anlayışı”, bu derin anayasanın kurucu ilkelerindendir.
“Aslî vatandaşlar”ın ötekilere yönelik saldırılarının devlet tarafından hoş görülmesi, gerektiğinde teşvik ve tertip edilmesi de, bu “derin anayasa”nın hükümlerindendir.
Linç eylemlerinin ve girişimlerinin asıl hedefi, “ötekileri” sindirmek ve uysal bir varoluşa mahkûm etmektir. Küçük yerleşim yerlerinde bunun bir uzantısı da, saldırıya maruz kalan “ötekileri” oralardan kovmaktır. Bunun adı “tehcir”den başka bir şey değildir. Bir aralar memleketin beldelerinde ve dahi il merkezlerinde Kürtler, “tahrik olmuş öfkeli vatandaşlar”ın saldırılarına uğradıklarında, o yerlerden “tahliye” edildiler, yani tehcire tabi tutuldular. Aynı şey, Romanlara da yapıldı. Şimdilerde bu tür olayların daha seyrek olması, bu yöntemden vazgeçildiği anlamına gelmiyor.
“Ötekileri” tehcir etmek, Türkiye’nin İttihat ve Terakki’den devraldığı acımasız bir yönetim tekniğidir. Farklı boyutlarıyla tehcir de, bu ülkenin “derin anayasası”nın köklü bir prensibidir. Tehcirin tarihsel kaynaklarını, siyasal işlevlerini ve toplumsal etkilerini anlamak için,Fuat Dündar’ın 2008’de İletişim Yayınları’ndan çıkan “Modern Türkiye’nin Şifresi– İttihat ve Terakki’nin Etnisite Mühendisliği” adlı mükemmel çalışmasına bakmanızı öneririm.
“Açık tehcir”in en büyük, en vahşi ve en kanlı örneği, Ermenilere uygulandı. Sonrasında Rumlar,Yahudiler ve Süryaniler çok çeşitli yöntemlerle “tehcir” edildiler. Kürtlerin bu ülkedeki tarihi, muhtelif tehcir uygulamalarıyla doludur.
Bir süredir, Alevilerin, yine değişik yollarla önce köylerden yakındaki kent merkezlerine, oralardan da büyük şehirlere göç etmeye zorlandıklarını düşündüren çok sayıda olay yaşanıyor. Malatya’nın Sürgü beldesindeki saldırıyı da, çapı ne olursa olsun, bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor.
“Vatandaşlık” tanımı, yeni anayasa tartışmalarında “en hassas” maddelerin başında geliyor. Sağ ve sol milliyetçiler, “Türklüğün” vatandaşlık tanımından çıkarılmasına çok sert tepki gösteriyorlar. AKP’nin yeni anayasaya dair önerilerinde ise, vatandaşlık tanımında “Türklüğe” yer verilmiyor. Bunun olumlu ve önemli bir adım olduğunu elbette teslim ederim. Fakat aslolan, Türkiye’nin “derin anayasası”nı değiştirmektir.
Lakin AKP’nin son zamanlardaki politikaları, “derin anayasa”nın temel ilkelerini değiştirmeye niyetli olmadığını, aksine onların ruhuyla uyumlu davrandığını ortaya koyuyor.
Sürgü’deki linç girişimi karşısında belediye başkanının tehcir telkinine yönetim kademelerinden ve hükümetten bir tepki gelmemesi, bu açıdan bir göstergedir. Sivas katliamı, Alevilerin sindirilmesi ve dağınık bir yaşama zorlanması açısından bir dönüm noktasıdır. AKP’nin Sivas katliamını kamu vicdanında ebediyen lanetlemeyi sağlamaya yönelik taleplere soğuk ve mesafeli yaklaşması, “derin anayasa”yla uyumun bir başka göstergesidir.
Suriye’deki gelişmeler karşısında hükümetin takındığı tutum, Kürt sorununda, sadece içeride değil dışarıda da “hâkim millet” anlayışını tehditlerle sürdürmeye çalışmak anlamına geliyor. Bunu da, yine “derin anayasa”nın ruhuyla uyum içinde olmak şeklinde okuyabiliriz.
Başka bir sürü örnek sıralanabilir, ama hem gerek yok, hem de yerimiz bitti.
Netice itibariyle, Türkiye’nin temel meselesi, “derin anayasa”yı ve onun temelinde yatan zihniyeti açıkça ilga eden yeni bir toplumsal yapı ve siyasal düzen kurmaktır. Bu zihniyet canlıyken, belki yeni bir anayasa yazılabilir, ama yeni bir anayasa yapılamaz...
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2015
22.03.2015
12.02.2015
5.02.2015
27.01.2015
20.01.2015
13.01.2015
6.01.2015
29.12.2014
23.12.2014