M.Şükrü HANİOĞLU
Gezi Parkı eylemi modernliğin yarattığı siyasetten nefret eden bir topluluğun siyasallaşması ve taleplerini yerleşik siyasetin hoşlanmadığı yollarla karar vericilere iletmesidir
Taksim Gezi Parkı'nda başlayarak değişik şehirlere yayılan gösterileri iyi okumak zorunludur. Daha sonra yapılması gereken de hiçbirşey olmamış gibi davranmak değil, sisteme farklı yollarla iletilen taleplerin değerlendirilmesidir.
Bu gösterileri her zamanki şüphelilerin provokasyonu, muhalefet partilerinin kışkırtması, marjinal grupların eylemi ya da darbe heveslilerinin tuzağına indirgemek ciddî bir yanılgı olur.
Amacı herhangi bir mesaj iletmek değil şiddet sergilemek olanlar ile vesayet düzenini yeniden tesis etmek isteyenlerin gösterilere sızması ve ana muhalefet partisinin rol çalma girişimi büyük resmin görülmesini engellememelidir. Büyük resme bakıldığında verilen mesajların bir parktaki ağaçların korunması ve kolluk kuvvetinin orantısız güç kullanımından şikâyetin ötesinde olduğu görülecektir.
Siyaset nefreti
İçinde yaşadığımız post-modern gerçeklik, modernliğin kutsadığı mega söylemlerin global ölçekte ciddî biçimde sorgulanmasına yol açmıştır. Böyle bir dünyada siyasete bakış da farklılaşmıştır. Bu dünyanın önemli bir gerçekliği söz konusu söylemlerden nefret eden, ama bunu modernliğin siyaset kuralları çerçevesinde dile getirmeyen geniş bir kitlenin varlığıdır.
Modern siyasete duyduğu iğbirar nedeniyle siyasî parti çatısı altında örgütlenmeyen bu kitle taleplerini siyasetin olağan kanallarıyla değil, farklı yollarla iletmektedir. Dolayısıyla Wallerstein'ın ifadesiyle "dikey" değil "yatay" karar alımını, farklı bir katılımcılığı isteyen bu kitleyle sandıkta hesaplaşmak mümkün değildir. Ama taleplerini farklı ve modern siyasetin hoşuna gitmeyen yollarla dile getirmesi nedeniyle onun yok varsayılması da imkânsızdır. Bu belirli bir kalıba sokulması zor kitlenin talepleri, son tahlilde, siyasîdir; bu nedenle de siyaset tarafından gözardı edilemez.
Modernite ürünü, her türlü ihtiyaca cevap veren "medeniyet," "düzen" benzeri büyük söylemleri sorgulayan bu kitle, onlar bağlamında yapılan siyasetin doğanın dengesinden gıdaların kalitesine, savaşlardan iktisadî buhranlara ulaşan alanlardaki sorunların da yaratıcısı olduğuna inanmaktadır. Sosyal medyanın gelişimi, kendisini siyaset dışı gören bu kitlenin dağınık enerjisini belirli hedefler üzerine yoğunlaştırabilmesini mümkün kılmıştır.
Occupy Wall Street hareketinin sloganı olan "Biz % 99'uz" iddiası belki abartılıdır. Ancak bu enerji Movimiento 15-M'in İspanya'da yaptığı gibi büyük kitleleri sokağa dökebilmektedir. Bu kitle Türkiye'de de küçümsenemeyecek bir genişliğe ulaşmıştır. Dolayısıyla Gezi Parkı'nda başlatılan eylem Tahrir Meydanı'nda dile getirtilen infiale benzememektedir.
Tahrir patlaması modernliğin tanımladığı anlamdaki siyasete katılmak isteyen, buna engel olan baskıcı tekeli kırma arzunu ortaya koyan büyük kitlelerin başkaldırısıydı. Doğuşundaki biçimiyle Gezi Parkı eylemi ise bu tür siyasetten nefret eden bir topluluğun siyasallaşması ve taleplerini yerleşik siyasetin hoşlanmadığı yollarla karar vericilere iletmesidir.
Verilen mesajlar, ortada siyasî yapılanmanın bulunmaması, yukarıda zikredilen amaçları güdenlerin rol çalmaya soyunması ve kısmen başarılı olmaları nedeniyle kulak ardı edilmemelidir.
Oyokrasi yetmez
Geniş zaman dilimlerini Tek Parti baskıcılığı ve vesayet sınırlamaları altında geçiren toplumumuzda haklı olarak "millî irade"vurgusu ön plana çıkarılmaktadır. Halkın oyunun sorulmadığı ya da onu elde edenlerin iktidar olup muktedir yapılmadığı dönemlerin uzunluğu, pek çok demokratik toplumda oyunun temel kuralı olarak algılanan bir kavramsallaştırmanın Türkiye'de fetişleşmesine neden olmuştur.
Doğal olarak genel oy anlamında "millî irade"ye saygı gösterilmeyen bir toplumda demokrasiden bahsedebilmek mümkün değildir. Ama demokrasinin "gerek şartı" olan genel oy, bilhassa günümüz dünyasında, onun "yeter şartı"değildir. Demokrasi, taleplerin siyasî karar alıcılara, sadece belirli aralıklarla yapılan seçimlerdeki tercihlerle iletildiği bir rejim değildir.
Oyokrasi (İngilizce votocracy) olarak tanımlanan, vatandaşın tercihinin seçimden seçime sorulduğu bu tür rejimler günümüz Türkiyesi'nin ideali olamaz. Şüphesiz böylesi bir rejim, "gizli oy, açık tasnif" için tırnaklarıyla mücadele vermek zorunda kalan toplumumuz için ulaşılması gereken bir merhaleydi. Ancak günümüz Türkiyesi için bu çoktan demokrasi tarihinde kalmış olması gereken bir aşamadır.
Renan "millet"in her gün yapılan bir plebisite dayandığını savunmuştu. Benzer bir tanım yapacak olursak, günümüz demokrasisi vatandaşlar ile karar vericiler arasında farklı araçlarla gerçekleşen kesintisiz iletişimdir. Bu çift yönlü iletişimde kitlenin değişik parçaları seçimlerden sivil itaatsizliğe ulaşan bir yelpazedeki araçları kullanabilir. Bu, seçimlerin demokrasinin temeli olduğu gerçeği ve genel oyla iktidara gelenin görevi ancak aynı yolla devredeceği ilkesiyle çelişmez.
Karar vericiler sadece seçim sonuçlarına bakarak, gelecek seçime kadar kendilerine iletilen taleplere kulaklarını tıkarlarsa, rejim oyokrasinin değişik türlerinden birisine dönüşür ki, bu da sürekli biçimde "ileri demokrasi" arzusunu dile getiren günümüz Türkiye'sinin ideali olamaz.
Ne yapmalı?
Bu nedenle kendisini siyaset dışı gören bir kitle tarafından ortaya konulan ancak "siyasî" karakterdeki taleplerin alınması gereklidir. "Ağaç koruması" üzerinden iletilen bu talepler siyaset üslûbunun değişmesinden "iyi"nin nasıl tanımlanacağı konusunda ahlâkî yorum tekeli yaratılmamasına, dikey karar alımının yana açılacak kanallar yardımıyla yumuşatılmasından kentsel dönüşümde yerel katılımın artırılmasına uzanan geniş bir alana yayılmaktadır.
Bunların bâzıları teknik, bâzıları ise sistemin temellerine ilişkin isteklerdir. Dile getirilen taleplerin hepsine kısa sürede kapsamlı cevaplar vermek kolay olmayabilir. Önemli olan talepleri dinleyerek ve onlara cevap verileceği güvencesini vererek iletişim kanallarının açık bulunduğunun ve Türkiye'nin bir oyokrasi olmadığının ortaya konulmasıdır.
Söz konusu dinleme ve cevaplama işlemi iletilen her talebi aynen kabûl etmek anlamına gelmez. Siyasî karar vericiler bunların toplumun genelinde ne ölçüde destek gördüğüne, kendi programlarıyla ne denli uyuştuğuna bakacaklar ve cevaplarını ona göre vereceklerdir. Bu programın zaten taleplerin bir bölümünü içerdiği, bâzı isteklerin uygulanmasının imkânsız olduğu da söylenebilir.
Meşruiyet sınırları dışına çıkan eylemler, siyasete değişik bir katılımın gerçekleştiğini görmemizi engellememelidir. Amacı meşru talep iletmek olanlarla gerçekleştirilecek iletişim, sorunun ortak hedef olan "ileri demokrasi" yolunda fırsata dönüştürülmesini sağlayabilir.
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/hanioglu/2013/06/09/siyaset-nefretinin-siyasallasmasi
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Unuttuğumuz savaş
19.11.2018 - İstiklâl Marşı’nı okuyarak ırkçılık mı yapıyoruz?
12.11.2018 - Otoriter ritüel ve söylemleri eleştirmek “Türklük” karşıtlığı mıdır?
5.01.2018 - “Temsilî demokrasi” krizinde Türkiye
29.10.2018 - “Millî irade-vesayet” kısır döngüsünü kırmak
22.10.2018 - Avrupa’da ne yükseliyor?
15.10.2018 - Ortadoğu Balkanlaşırken Ortadoğulu da Balkanlılaşıyor mu?
- “Sosyal medya”nın demokratikleştirici etkisi: Gerçekleşmeyen hayal
- “Liberal” düşmanlığının hedefi “liberalizm” mi?
24.09.2018 - Eğitimde reform “hukuk sorunumuz”u çözebilir mi?
16.09.2018
Yazarlar
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları




























































erkut
eee sayın koru akp ne yapmak istiyor yani?!