M.Şükrü HANİOĞLU
Batı siyaset ve entelektüel çevrelerinde "Arap Baharı", Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da ise "devrimler" olarak adlandırılan sürecin başlamasının üzerinden beş yıl geçti.
Tunus'ta başlayan eylemler değişik Arap toplumlarına sıçradığında, tarihçilerin 1848-51 dönemi Avrupa ihtilâllerinin tekrarı, siyaset bilimcilerin "dördüncü dalga demokrasi devrimleri," sosyologların değerleri farklı genç kuşakların isyanı, iletişim uzmanlarının "post-modern toplumda sosyal medya ürünü, ideolojik vurguları zayıf kitlesel eylemcilik," komplo kuramcılarının ise "yeni Sykes-Picot girişimi" olduğunu düşündükleri süreç başlamış oldu. Bu vetire Tunus dışında ciddî başarısızlıkla neticelenmişse de uzun vâdede etkilerinin görüleceği şüphesizdir.
Arap dünyasında önemli sarsıntılara neden olan "bahar" Mısır'a rejim değişikliği getirmiş, ancak kısa sürede daha katı bir askerî otokrasiye dönüş gerçekleşmiştir.
Libya'da sekiz ay süren iç savaş ve dış müdahale diktatörü iktidardan indirmiş, buna karşılık 2012 Ağustos ayında iktidarın Büyük Millî Kongre'ye devri sonrasında beklenen "demokrasi inşa'ı" mümkün olmamış, ülke iki başlı yönetimin doğurduğu şiddet sarmalına girmiştir.
Yemen'de protestolar, Başkan Ali Abdullah Saleh'in uzun pazarlıklar sonunda görevini bırakmasına neden olmuş, ama bu ülkede de "demokrasi" yerine dahilî aktörler ve onları dışarıdan destekleyen güçler arasında başlayan iç savaş ile yüz yüze kalınmıştır.
Şiî gençler tarafından Körfez'e taşınan "Arap Baharı," Suudi ve Katar askerleri ile BAE polisleri tarafından bastırıldığında, Bahreyn'de "Melik'in lûtfu (makrama)" olarak sunulacak iyileştirmeler yerine yasal haklar ve temsil talep edenler ağır baskıyla karşılaşmışlardır.
Fas, Cezayir, Ürdün, Suudi Arabistan benzeri Arap ülkelerinde "bahar"ın kapsamlı rejim tartışması yaratmasına fırsat verilmezken, mezhep temelli diktatörlüğün yumuşatılması konusunda ümitlerin yeşerdiği Suriye'de dile getirilen talepler yaşanılan yüzyılın en büyük trajedilerinden birisini tetiklemiştir.
Bu açıdan bakıldığında "Arap Baharı" beklentilerin çoğunun boşa çıktığı, demokratikleşme yerine değişik toplumsal fay hatları etrafında yoğun çatışmaları tetikleyen bir süreç olmuştur.
Kısa vâdeli başarısızlık
"Arap Baharı" üzerine kaleme alınan çalışmalar, ayaklanmaların sebepleri konusunda başlangıçta kabûl gören pek çok varsayımın doğru olmadığını ortaya koymuş durumdadır.
Jason Brownlee ile Tarık Mes'ud'un vurguladıkları gibi istatistikler medyan yaşın "bahar"ın etkili olduğu bölge ülkelerinde 24.3 diğerlerinde ise 26 olduğunu tespit ederek "tatminsiz genç nüfus fazlalığı" tezinin fazla anlam taşımadığını kanıtlamıştır.
Gençler arası işsizlik oranları arasındaki farkın marjinalliği de (21.2 ve 20.4) bunu teyit etmektedir.
Benzer şekilde Philip Howard ve Muzammil Hüseyin'in detaylı araştırması sosyal medya ve Internet kullanımının ayaklanmaların nedeni olmadığını, "post-modern iletişim devrimi" iddiasının yanlışlığını kanıtlamıştır. Arap Baharı, Kuveyt ve Katar benzeri Internet ve sosyal medya kullanımının % 50'nin üzerinde olduğu toplumlarda son derece sınırlı bir etki yaratırken, bu oranın sırasıyla % 13 ve % 6 olduğu Mısır ve Yemen'de rejim değişiklikleri doğurmuştur.
Hafız Ganem'in "Arap Baharı"nın iktisadî nedenleri üzerine yaptığı değerlendirme ise petrol zenginleri dışındaki Arap ülkelerinin 1991-2010 döneminde yıl bazında % 4-7 arasında değişen oranlarda gelişme hızına sahip olduğunu, bunların da dünyanın geneliyle karşılaştırıldığında siyasal kriz tetiklemenin oldukça uzağında olduğunu ortaya koymaktadır. "
Bunlar adam olmaz" mı?
"Arap Baharı"nın kısa vâdedeki başarısızlığı bu bulgular ışığında irdelendiğinde, farklı siyasal kültür, ekonomik yapı ve tarihî geçmişe sahip yapılar üzerinden genelleme yapıldığı unutulmadan, birden fazla belirleyici etkene işaret edilmesi gerekmektedir.
İlk üzerinde durulması gereken siyaset bilimcilerin "Arap demokrasi açığı" olarak atıfta bulundukları "siyasal kültür" sorunudur. Bu sorun tartışılırken, "karamah (haysiyet)"in Tunus ve Mısır'daki hareketlerin temel sloganlarından birisi olmasından yola çıkarak "Arap Baharı"nın "siyasî değil varoluşsal" olduğu, onun "Che Guevara'dan ziyade Camus içerdiğini" savunan Thomas Friedman benzeri literatinin ırkçılık kokan iddialarının aksine hareketlerin "siyasal" karakterinin altı çizilmelidir.
Weber'in patrimonyalizmin uç örneği olarak sunduğu "sultanizm"in Arap coğrafyasındaki yaygınlığı, sivil toplumun güçlenmesi ve demokratikleşme önünde önemli bir engel oluşturmaktadır. Bu, Alfred Stepan ve Graeme Robertson'ın ortaya koydukları şekilde, İslâmiyetten doğan bir sorun olmadığı gibi Oryantalist yaklaşımların savunduğu gibi "Araplık"tan kaynaklanan bir gelişme de değildir.
Sivil toplumun güçlenmesini engelleyen otokrasilerin oluşumu on dokuzuncu yüzyılda Asya'nın diğer coğrafyaları, Güney Amerika ve Doğu Avrupa'nın belirli bölgelerinden geri olmayan bir dünyayı günümüzde bu alandaki hiyerarşi piramidinin tabanına yerleştirmiş durumdadır.
Söz konusu "açık" demokratikleşmeyi engellemekte, Mısır'da olduğu gibi otokratik yapıların kendilerini yeniden üretmesini mümkün kılmaktadır.
İkinci sorun ekonomiktir. Petrol zengini Arap ülkelerinde "rantiye devlet" niteliğinden kaynaklanan sorunlar mevcuttur.
Böylesi kaynaklardan yoksun toplumlarda ise otokrasilerin yolsuzluğu kadrolarının tatmin aracı olarak kullanmasından kaynaklanan bir "gelir dağılımı çarpıklığı" söz konusu olmaktadır. Bu nedenle küçümsenmesi zor gelişme oranları, toplumun alt tabakaları, örneğin Mısır'da nüfûsun günde iki doların altında bir gelirle geçinen % 40'ı için, herhangi bir anlam ifade etmemektedir.
Bu iki temel soruna ilâveten, "yeni Sykes-Picot komplosu" benzeri kavramsallaştırmalardan kaçınarak, küresel güçlerin sorumluğuna işaret edilmesi gerekmektedir. "Dost" Arapların insan hakları ihlâllerine göz yuman, darbelere "darbe" diyemeyen, Sadeddin İbrahim'in deyimiyle iktidarın babadan oğula geçtiği gumlukiyya(Mısır lehçesiyle cumhuriyya ve melikiyya kelimelerinin karışımıyla yaratılan kavram) rejimlerinin diktatörlerine "lider" muamelesi yapan, Slobodan Miloşeviç'i yargılatırken çok daha kapsamlı katliamlar icra eden Beşşar el-Esed'in geçiş döneminde toplumu yönlendirmesinin doğru olacağını düşünen küresel güçlerin de "baharın yaza dönüşememesi"ndeki rolünün altı çizilmelidir.
Bu değerlendirmeler yapılırken, kısa vâdeli başarısızlığına karşılık "Arap Baharı"nın uzun dönemde yeni Ortadoğu'nun şekillenmesini ciddî biçimde etkileyeceği göz ardı edilmemelidir.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.11.2018
12.11.2018
5.01.2018
29.10.2018
22.10.2018
15.10.2018
24.09.2018
16.09.2018