Mümtazer TÜRKÖNE
Rahmetli Bülent Ecevit siyasî kariyerinin yarıdan fazlasını nezaketi üzerine inşa etmişti. Bugün çok doğal bir şekilde kullanılan “sayın” hitabı onun icadıdır. Tevazuu, zarafeti, kibarlığı çok doğal ve etkileyiciydi. Karşısında oturan genç muhatabının sigarasını masasından kalkıp eğilerek yakışına bizzat şahit olmuştum. Siyasî rekabetin hırı-gürü arasında nezaketin nasıl etkili bir silah haline geldiğini ve sonuç aldığını Ecevit tek başına kanıtlamıştır.
Siyasî duruşunuza sıkılı yumruklarla değil “sayın” hitabıyla saldıran birine karşı zor direnirsiniz. Tarih boyunca icat edilen bir yığın protokol kuralının, unvan ve hitap şeklinin, bunların anayasalar kadar önemsenmesinin sebebi işleri kolaylaştırmasıdır. Fatih Kanunnamesi’nde (Örf-i Sultani) bayramlaşmalarda kimin nerede duracağının tek tek belirlenmesi ve kurala harfiyen uyulması rical arasında gereksiz rekabeti ve tartışmaları da ortadan kaldırmıştır. Mesele bayramlaşma değil, kimin terazide ne kadar ağırlığı olduğunu ilan etmek ve kamusal faaliyetin hiyerarşisini düzene sokmaktır. Saadetlü, devletlü, izzetlü, mehabetlü, atufetlü, şevketlü diye sıralanan ve sonu gelmez gibi görünen hitapların her biri karşınızdakinin makamının veya statüsünün karşılığıydı ve bu hitapların doğru kullanımını öğrenmek aynı zamanda devletin işleyişi hakkında bilgi sahibi olmak demekti. Kişilerle kurumlar bu sıfatlar ve hitaplarla eşitlenirdi.
Selamlaşma da nezaketin girizgahıdır. Girdiği meclisten bir selamı esirgeyen biri diğerleriyle zor diyalog kurar. Nutuk atanlar da gereksiz bir yığın selam hitabıyla giriş yapmadan mevzunun kıvamını bulamaz.
Şimdilerde, çok basit, çok sade nezaket kuralları işlemiyor, tartışmaları yumuşatacak nezaket hitapları daha az duyuluyor. Hatta “sayın” hitabı, nezaket yerine daha çok korkuyu, bazen de sadakati vurgulamak için kullanılıyor. Doğal olarak zarafet de kayboluyor.
Siyasette değişim rüzgârlarının şiddetlenmesi, dip dalganın yüzeyi çalkalaması sert ve şiddet yüklü bir hava getirir. Yumruk atarken “sayın” diye hitap edemezsiniz. Ancak bu refleks durumdan memnun olmayanlar, öfkesine mağlup olanlar yani değişim talebinde bulunanlar için geçerlidir. İktidar, bastığı buz tabakası inceldikçe yere daha yumuşak, daha esnek basmak zorundadır. Hep vurguladığım tersliklerden her gün şahit olduğumuz bir durumdan bahsediyorum.
20 yılın iktidarı kaba-saba, sonradan görmeler gibi davranıyor, her yerden görgüsüzlük fışkırıyor. “Dangalak” hitabı, sıkça rastlanan örneklerden sadece biri. Muhalefet ise sözü dokuz boğumdan geçirerek, tekrar tekrar ölçüp tartarak sarfediyor; çoğu zaman da içine atıp susuyor. Tersi varit olsaydı, muhalefet mensuplarından biri iktidar sözcülerine bu şekilde hitap etseydi?
Sebebin bir kısmını, 2017’den bu yana yürürlükte olan siyasi sistemin kişilerle kurumlar arasındaki bağı koparmasında aramalıyız. Bir iktidar milletvekilinin kurumsal bir kimliği vardı, şimdi kalmadı. Kimse onu halkın temsilcisi olarak görmüyor, o da bu sıfatla konuşmuyor. Kurumların hiçbir etkisi ve işlevi yoksa, kişilik tezahürleri yani gaflar en doğal psiko-sosyal dünyada var olmaya başlıyor. Siyasî terbiye ve gelenekler değil, çocukluk katmanlarındaki köylü kurnazlığı, sonradan görmelik, hazımsızlık devreye giriyor. Siyasi potları arka arkaya sıralayanlar, en fazla kendileri olanlardır.
Analiz yöntemi önce kelimeleri, sonra cümleleri duygusal yüklerine göre tasnif etmektir. Nefret, öfke, korku, düşmanlık, kızgınlık, aşağılama, hakaret, küçümseme gibi duygusal deyimlerin ağırlığı mesajların içeriğinde daha fazla yer işgal etmeye başlıyorsa, başta devlet aklı olmak üzere kurumsal mekanizmalar devre dışı kalmış demektir. Demagoji, akla değil duygulara hitap ederek üste çıkma çabasıdır. Polemik, fikirler yerine kişilikleri tartışmaktır. Demagoji ve polemik gerçek siyasi sorunlardan kaçmanın veya üstünü örtmenin en çok başvurulan yöntemleridir.
Siyasî nezaketin azalması doğrudan bir sistem sorunu. Kurumlar yerine kişilikler öne çıkınca her kişi kendi meşrebine göre içgüdülerine teslim oluyor. Siyasi sistemimiz nezaket ve zarafet üretemiyor. Nezaket olmayınca, sağduyu ve akıl kapıyı açıp içeri giremiyor, egemenliğini ilan edip çareler-çözümler üretemiyor.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2025
3.08.2025
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025