Mümtazer TÜRKÖNE
Siyasî yelpazeyi ve bu yelpazenin topografik olarak oluşturduğu vadileri, zirveleri, nehirleri ve engin denizleri canlandırın gözünüzde. Her bölgede bir alt-üst oluş manzarası görülmüyor mu?
İslâmcılık gemisi, para balyaları arasına sıkıştı ve karaya oturdu. Fareler gemide kalanları talan etmekle meşgul. İslâmcılık, zengin çağrışımları olan umutsuz bir ütopyadan, iktidarın koltuk değneği bir ideoloji haline gelince zaten ömrünü tamamlamıştı. Dünyada sağda solda kan banyoları ile karşınıza çıkan İslâmcılık ise, her Müslümana kendi inancını künhüne kadar sorgulatacak dehşet yüklü bir kambura dönüştü. O kadar ki Müslümanlar dini bir şiddet ideolojisine indirgeyen İslâmcıları sırtlarından atmayı başarabilseler felaha ulaştıklarını görüp rahatlayacaklar. Son yüz yıl, cenneti dünyada inşa etmeye kalkan İslâmcıların elinden dünyanın nasıl cehenneme döndüğünü yeteri kadar kanıtlamış olmalı. İslâmiyet’i inananların ortak paydası olarak benimsemek gerilerde kaldı. Coğrafyaya, altına sığındığı çadıra, yakasındaki rozete göre her Müslümanın inadı da muradı da artık akla kara kadar farklı.
CHP Atatürkçülüğünü ve solculuğunu sıkıştığı dar alandan, biri Ülkücü diğeri soyadında “İmam” lafzı olan iki sembol isim çıkardı. Atatürk’ün mirası bir partiyi iktidara getirmeye yetmiyor. Solculuk ise dünyadaki gelişmelere göre kendini yenilemeyi bile reddeden arkaik kibriyle o dar alanın duvarlarını sağlamlaştırmaktan başka işe yaramıyor. Rekabetçi demokrasilerde iktidarı hedefleyen parti için tek ideolojik ölçü, çoğunluğun talepleridir. CHP’nin sembol kişilerle açtığı kapıdan girdiği yolda iktidara ulaşması için bu ölçüye göre kendini yeniden kurgulaması gerekiyor. Göç yolda düzülüyor. Ancak yol da oldukça çetrefilli.
‘VATAN HAİNİ’ İHTİYACI…
Türkiye’de milliyetçi ideoloji istisnasız her dönemde tam karşısında duran düşmanlarına göre şekil aldı. Düşmanı olmayan milliyetçiliği Türkiye’de hayal etmek bile imkânsız. Kadim bir Türk Atasözü: “Türk konuşmayı bilmez, dövüşmeyi bilir.” Dile getirilecek sistematik bir düşünceye, bir adım sonrası hesaplanmış politikalara-planlamalara gerek yok. Milliyetçi siyasî kamplar, düşmanlık içgüdüsüne hitap etme becerisi ve devlete sahip olma vaadiyle kendi cazibesini oluşturabiliyor. İçerde yeteri kadar düşman bulunmayınca dışarısı cömertçe bu ihtiyacı karşılıyor. Allaha şükür memlekette “vatan haini” sıkıntısı da hiçbir devirde çekilmiyor.
İslâmcılığın, CHP Solculuğunun ve yedi başlı Milliyetçiliğin oluşturduğu bu üçgende, her üç köşenin karşılıklı etkileşimi içinde siyaset çözülüyor ve çöküyor. Mevcut mimari temellerinden sarsıldı, gerçeklikle bağını kaybetti. Alışkanlıklarla, hayal dünyalarıyla ve ruh-düşünme bölünmeleriyle varlığını sürdürüyor. Bu çöküntünün arasından belli belirsiz yeni filizler boy veriyor.
Dünya’nın ve Türkiye’nin bu sefer gerçekten tarihsel bir dönemeci geride bıraktığını anlamamız gerekiyor. “Nükleer silahların her an ateşlemeye hazır beklediği çağda konvansiyonel savaşlar olmaz, olsa olsa asimetrik vekalet savaşlarıyla düşmanlar birbirini yoklar” düşüncesi geride kaldı. Nükleer silahların bir tehdit olarak hep masada olduğu ancak sadece konvansiyonel silahların kullanıldığı savaşlar dönemine geri dönüyoruz; elbette savaşın yıkıcılığı, acımasızlığı katlanmış olacak. Bu amansız gerçek iktidar denklemlerini de parti rekabetlerini de ideolojileri de alt üst edecek.
ÇÖZÜLME, YENİ BİR BAŞLANGIÇ MI?
Siyasî yelpazenin Fransız ihtilali sonrasında “sağ-sol” kavramlarıyla ifade edilmesi, her türlü ideolojik içeriği yüklemeye müsait bir şablon oluşturmuştu. “Sağ-Sol” herhangi bir düşünceyi değil istikameti gösterir. Eskisi anlamsız hale geldiği zaman ihtiyaçlara göre şablonun içi yeniden doldurulabilir.
Bulunduğu konumdan bu şablonu yeniden doldurmaya, hatta rakibini de kendi pozisyonuna göre yeniden tanımlamaya teşebbüs eden taraf erken kalkıp yol almış, böylece büyük bir avantaj elde etmiş olacak.
Bütün ideolojiler, siyasî görüşler ve kurumlar insanların bireysel ve toplu ihtiyaçlarının ürünüdür. Artık bir işlevi kalmadığı için siyasî yelpaze çözülüp çöküyorsa, siyaset de tabiat gibi boşluktan nefret ettiği için mutlaka yeni söz söyleyen birileri çıkacak ve bu ihtiyaçları karşılayacaktır. Halkın sandığa attığı oyun bir şekilde anlamını koruduğu siyasî iklimde her türlü yenilik mümkündür.
Yeni kavramlarla, programlarla, vaatlerle kendini yeniden tanımlamaya teşebbüs eden yepyeni bir siyasî yelpaze boşluğu doldurmak zorunda.
Kişileri değil toplumun ve ülkenin ihtiyaçlarını takip ederseniz çözülmenin yeni bir başlangıcı işaret ettiğini görebilirsiniz.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.11.2025
8.11.2025
7.11.2025
3.11.2025
1.11.2025
29.10.2025
26.10.2025
21.10.2025
19.10.2025
16.10.2025