Mümtazer TÜRKÖNE

Mümtazer TÜRKÖNE
Mümtazer TÜRKÖNE
Tüm Yazıları
Erken Seçim atmosferi oluştu mu?
12.02.2025
168
Ayşe Barım’ın, Ümit Özdağ’ın, Suat Toktaş’ın tutuklanması, Gezi hayaletinin yeniden çevremizde dolaşması, İmamoğlu soruşturmalarına hızla yenilerinin eklenmesi, Kartalkaya faciasında düğmelerin ısrarla yanlış iliklenmesi, 5 teğmenin atılması doğrudan erken seçim baskısına verilen tepkilerle şekillendi

Henüz oluşmadı; ancak gidişat o yöne doğru.

Erken Seçim iki temel değişkenin eseri olacak. Birincisi iktidarın sistematik hatalarla umutsuzluğu, ikincisi muhalefetin bir seçim ile her şeyin düzeleceği umudunu topluma yerleştirmesi. Temel odak noktası ise ekonomi.

İşin teknik kısmı, yani çoğunluğa sahip iktidarın seçim kararı alması, bir seçim takviminin açıklanması tamamıyla teferruattan ibaret. Şartlar olgunlaşınca seçim kaçınılmaz olur.

Senaryoyu kaba hatlarıyla şöyle tasavvur edebilirsiniz. Güç kaybeden iktidar hükmünü sürdürmek için otoriterleşecek. Hukuk, güçlüden yana tek taraflı işleyecek. Toplumdaki açlık-sefalet algısı ile iktidardan yayılan adaletsizlik duygusu aynı potada eriyip tunç gibi sertleşecek. Böylece güç kaybı iktidara can havliyle daha fazla hata yaptıracak. Otoritenin meşruiyetini içine çekip yok eden bir anafor oluşacak. Zincirlerinden başka kaybedecek varlıkları kalmayan halk ile, zincirden başka hükümranlık aracı kalmayan iktidar karşı karşıya gelecek. İçi boşalıp kâğıttan kaplana dönen iktidar muhalefetin üflemesi ile yıkılacak.

Meşruiyet kaybı:

Yargı eliyle muhalefeti hedef alan bütün operasyonlar iktidarın altını oyuyor, muhalefetin değirmenine su taşıyor. Ekrem İmamoğlu’nu hedef alan yargı tasarruflarının, CHP’nin iç sorunlarını çözen ve halk desteğini arttıran güçlü rüzgârlar yaratması bu durumun göz önündeki çarpıcı örneği. 12.5 yıl geride kalan Gezi olaylarını, müflis tüccarın eski defterleri karıştırması gibi gündeme getirmek bir acziyet, çaresizlik ve endişe işareti. Derinleşse, gündeme yerleşse iktidar daha da fazla güç kaybeder.

Bütün iktidarlar, ellerindeki araçlar nispetinde kendilerini koruyacak, karşılarındakini ise durduracak tedbirler bulurlar. Yargı ve polis gücü, baş vurulacak en son çaredir; zira ancak zayıf iktidarlar çıplak güç gösterisine başvurmak zorunda kalırlar. Gücün en etkili hali hissedilmeden hüküm sürmesidir. Çıplak güç ve açık kaba güç gösterisi her zaman akılsızlığın ve çaresizliğin işaretidir. Örnek olarak hep 1957’nin Demokrat Partisi’nin tahkikat komisyonları gibi zulme varan uygulamaları gösteriliyor. O günün şartlarında bu hukuksuzlukların darbenin şartlarını olgunlaştırmasına takılmayın. Allah’a şükür bugün böyle bir ihtimal yok. Olsa, muhalefet dahil herkes bütün gücüyle karşı koyar. Sadece şunu hatırlatmak gerekir. 1961’de darbe olmasaydı, 1962’de normal genel seçimler olacaktı ve o dönemi yaşayanların iddiasına göre DP iktidardan düşecekti. DP’nin oylarının erimesinin CHP’nin yıldızının parlamasının en önemli sebebi bugünkü gibi ekonomik zorluklardı. Ekonomik kriz, DP’nin hukuksuz tasarrufları ile birleşince iktidar hızla irtifa kaybetmiş, bu sefer daha fazla hukuksuzluğa, özellikle muhalifleri tutuklamaya yönelmişti.

Meşruiyet kaybı, iktidarların toplum nezdinde ahlâkî üstünlüğünü kaybetmesine, o da çarenin muhalefette aranmasına yol açıyor.

Bizans entrikaları ve yargı operasyonları ile muhalefetin iddialı isimleri devre dışı kalırsa neticesi ne olur?

İktidar kanadı bütün ahlâkî üstünlüğünü kaybeder ve muhalefet hem erken seçimi zorlar hem de sandalye koysa kazanacak seçmen desteğine ulaşır.

Muhalefetin gücü:

Mehmet Şimşek’in yönetiminde ekonomi bir buçuk yılı geride bıraktı ve krizden çıkış için hala cılız bir ışık bile görünmüyor. Vatandaşın gündelik hayatında hissettiği yoksulluk ve iktidara çıkartılan fatura diğer siyasî konulara benzemiyor. İktidar kaybediyor, muhalefet kazanıyor. Her hafta başı siyasî liderlerin masasına konan anketler bu durumu berrak bir şekilde gösteriyor.

Koruyucular paniğe kapılıyor ve onlara verilen yetkiyi güç kullanarak devreye sokuyor. Ayşe Barım’ın, Ümit Özdağ’ın, Suat Toktaş’ın tutuklanması, Gezi hayaletinin yeniden çevremizde dolaşması, İmamoğlu soruşturmalarına hızla yenilerinin eklenmesi, Kartalkaya faciasında düğmelerin ısrarla yanlış iliklenmesi, 5 teğmenin atılması doğrudan erken seçim baskısına verilen tepkilerle şekillendi.

Sırada muhalefetin hamleleri var. Söz konusu erken seçim ise ve şartlar olgunlaşmışsa, asıl güç muhalefetin elindedir. Tek mesele hukuksuzluklar ile yoksulluk arasında, adaletsizlik başlığı altında kurulacak özdeşlikten ibaret.

Seçimi getirecek basit bir senaryo: Yoksulluk derinleşiyor ve iktidar baskılarını arttırıyor, haksızlık-hukuksuzluk durumu derinleşiyor. Muhalefet Meclis’i terkediyor, iddialı bir sine-i millet hamlesi devreye giriyor.

Söyleyin: Seçimden başka ne çare kalır?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar