Mümtazer TÜRKÖNE
AK Partili bir isim, “Hiçbir başkan döneminde Diyanet böyle yıpranmamıştı” diyerek değerlendiriyor, görevi yenisine devreden Ali Erbaş’ın Diyanet İşleri Başkanlığı dönemi için. Sadece Diyanet’te değil, dinî cemaat ve tarikatlar için de benzer hüküm verilebilir.
Tarikat büyüklerine ve yakınlarına ait gösterişin, şatafatın, saltanatın gözümüze sokulduğu rahatsız edici manzaralar, olaylar kapladı her yanı. Pedofili olayları çok yaygınlaştı. O kadar ki bu kapalı yapılar sistematik olarak cinsel istismar üretiyor kanaati tarikatlara damgasını vurdu.
Cemaat ve tarikat gibi yaygın geleneksel dinî yapıların yanına, mahalle camisi etrafında toplumsallaşan cami cemaatini de yerleştirebilirsiniz. Esaslı bir sahicilik ve samimiyet kaybı, hayatlarını kutsalın temsilcisi iddiasıyla öne çıkan bu türden bir topluluğa katılarak yaşamaya çalışan dindarlar-sofiler-müridler-cemaatler için bu dinî oluşumları cazibe merkezi olmaktan hızla uzaklaştırdı.
Muhafazakârlık sade dindarlığı her zaman içerir, ama bünyesinde ondan öte unsurlar barındırır: Disiplinli-hiyerarşik bir toplum tercihi gibi. Bir muhafazakâr için aslolan güven içinde yaşamaktır. Dini renklere bulanmış şekilde herkesin yerini bildiği hiyerarşi ve disiplin bu güven duygusunu en kestirme yoldan üretir.
Birçok başka unsuru dahil edebilirsiniz, ancak muhafazakârlığın aktüel durumunu anlamak için bu güven duygusunun yükselişini veya düşüşünü takip etmeniz yeterli. Samimiyet testi en çok muhafazakârlığın sahiciliğini ölçer. Güç ve zenginlik, yaldızlı dış katmanı çürütür ve zamanla ortaya sahiciliği tel tel dökülen itici bir manzara çıkar.
AK Parti iktidarı döneminde muhafazakârlığın başına gelen işte bu oldu.
Cinsellik, para ve gösteriş:
Muhafazakârlık ahlâkı cinselliğe indirger ve orada sabitler. Tarih boyunca dinlerin en büyük iddiası, cinsel dürtüleri zabt u rapt altına alıp, toplum düzeni için bir tehdit kaynağı olmaktan çıkarmaktır. Bu iddiaya dayanan ahlâk anlayışının çözümsüz bir paradoksu vardır.
Cinsellik bastırılır, yok edilmez ve böylece zihin sürekli cinsellikle meşgul hale gelir. Hiçbir temeli olmayan Cennet pornografisinin bu kadar abartılı olmasının sebebi budur. Bir de tövbe kapısı var. Tövbe ederek günahların affedileceğini bilmek, işlek bir günah kapısı açar. Kapalı, dolayısıyla denetimsiz toplumsal yapılarda, iki yüzlü dindarlıkla kendisine alan açan ahlâksızlık çok daha tahripkârdır.
Kapalı cemaatlerde ve tarikatlarda cinsel istismar ve bilhassa pedofili suçlarının yaygınlığı, kamu sağlığı ve güvenliği için çok büyük bir tehdit oluşturuyor. Bu meseleye önyargılardan uzak, ciddî bir toplumsal mesele olarak yaklaşmak, bunun için tarikatların da uyacağı zorlayıcı kurallar getirmek lâzım.
Para, güç ve gösteriş merakı, muhafazakârlığın durumunu özetliyor.
Görgüsüzlük, sonradan görmelik, kültürsüzlük yükselirken sadeliğin, tevazuun, kanaatkârlığın ideolojisi olan muhafazakârlığın gerilemesi son derece doğal.
Muhafazakâr hayat biçimi ile muhafazakâr siyaset arasındaki uçurum derinleşiyor.
Muhafazakâr siyaset aslında din, aile, cinsel ahlâk gibi muhafazakâr değerleri bir siyasî sömürü aracı olarak kullanır. Muhafazakâr siyaset özünde muhafazakâr değildir, toplumun ortak değerlerine siyasî güç kaynağı olarak bakar, onların temsilciliğine soyunur.
Bugün, muhafazakârlık toplumda gerilerken, bu güç kaynağından iktidar devşirmek giderek zorlaşıyor.
Bireysel dindarlığın yükselişi:
Dini ve dindarlığı kapalı cemaat yapıları içinde veya Diyanet’in din görevlilerinin çevresinde camilerde arayanlar yerini bireysel dünyalara bırakıyor. Dindarlığın kendisi sekülerleşiyor. Keramet sahibi tarikat şeyhlerinin, devletin resmî kurumu olan Diyanet’in otoritesi hızla azalıyor.
Anadolu’nun kendine has bir dindarlık yaşı vardır. Gençler her türlü kalıba girip çıkar, yaşlanınca hacca gidip cami cemaatine dahil olurlar. Muhafazakâr atmosfer bu yaşlı dindarlığı etrafında kendisine alan açar. Sosyal medya bu atmosferi alt-üst etti. Dedelerle torunlar arasında bağlar zayıfladı. Aile bağlarının gevşemesi de bu muhafazakârlık damarını daralttı.
Bireysel dindarlık, kimsenin diğerinin dindarlığını sorgulayamadığı, tam olarak vicdanlara ve bireysel tercihlere dayalı bir din anlayışı yaratıyor. Ana akım tv kanallarında, şekilden şekilde giren din adamlarının önüne gelen meseleler durumu özetliyor. Yönünü bulmak, güvenli bir toplumsal çevre edinmek için geleneksel dindarlığın sunduğu alışkanlıklara duyulan ihtiyaç azalıyor. Öbür taraftan insanları varoluşsal sorunları devam ediyor. Sorulara cevaplar, dinî otoritelerden değil yaygın kaynaklardan ediniliyor. Doğrudan bireyleşme de dindarlığın bireysel formlarını yaygınlaştırıyor.
Siyasette, baş döndürücü bir şekilde değişen gündemlerle bir alt-üst oluş yaşanıyor.
Derinlerde, alıştığımız ve hiç değişmeyecek gibi görünen geleneksel anlayışlar da değişiyor. Günün sonunda önümüzde bu köklü değişimin getirdiği yeni bir siyasî düzene, demokrasi anlayışına doğru yol alıyoruz.
Muhafazakârlık geriliyor, ama karşısında kendini ifade edebilen bir karşı tez yok. Galiba bu karşı tezin toplumsal-siyasal ihtiyaçlara göre kendini oluşturmasını takip edeceğiz.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolArap rejimleri 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUGelenek ve hastalık: Kadına şiddet… 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEMuhafazakârlığın önlenemeyen düşüşü 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURİsrail’in yükünü Kürtlerin sırtına yüklemek… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanBari zekamızla alay etmeyin: Meğer yargı siyasal değilmiş 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayGüney Kore ‘mucizesi’nin karanlık yüzü: Otoriter kalkınma 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.09.2025
9.09.2025
6.09.2025
5.09.2025
2.09.2025
1.09.2025
30.08.2025
27.08.2025
24.08.2025
22.08.2025