Mümtazer TÜRKÖNE
TBMM’de, Meclis başkanının odasında Erdoğan’ın, CHP hariç geri kalan parti liderleri ile verdiği kalabalık fotoğrafın arasına, photoshop tekniği ile Ayşe Barım’ın epeyce zayıflamış resmini yerleştirip, siyasetin hangi istikamette ilerleyeceğini tahmin etmeyi deneyin.
Bir ilişki var mı?
Hukuka dönerek yumuşama, yargı sopasıyla siyasî krizler yaratıp muhalefetin kolunu kanadını kırmak yerine müzakere ederek ve uzlaşarak demokrasi sınırları içinde yönetişim dönemi mi başlıyor?
Bir tek bu fotoğrafa göre hüküm veremeyiz. 2023’ten bu yana “yumuşama” tabir edilen bahar rüzgârları birkaç kez ülkeyi kapladı. Hepsi geçici oldu. Bugün itibarıyla siyaset sahnesi, Saray’ın muhalefeti toptan imha kastıyla giriştiği seri operasyonların kâbus gibi çöktüğü daracık bir alana tıkılmış vaziyette.
Meclis’teki fotoğrafa, benzerleri çok tekrarlandığı için tek başına anlam yüklemek erken olur. Arkasından bir şeyi gelmesi lâzım.
Neyin?
Ayşe Barım’ın devamının.
Feti Yıldız’ın Anayasa’nın 90. maddesini öne sürerek, AİHM kararlarının uygulanmasını istemesi, Meclis’teki fotoğraftan çok daha anlamlı bir işaret olabilir.
AİHM kararları dendiği zaman, bu ayın 8’inde Selahattin Demirtaş kararı var. Bu karar aynı dosyada yargılananları kapsıyor. AYM kararları ile birlikte Osman Kavala, Can Atalay ve benzer durumda olanlar var.
Anayasa’nın 90. maddedeki amir hükmüne rağmen, AİHM kararlarının, aynı şekilde anayasanın açıkça bağlayıcı kılmasına rağmen AYM kararlarının uygulanmaması, İktidar sahiplerinin hukuk devletine ve anayasa düzenine açıkça meydan okuması anlamına geliyor. Vatandaşlar açısından da temel haklar düzeninde anayasal güvencelerin işlemediğini gösteriyordu.
Türkiye’nin normalleşmesi ve siyasetin yapıcı şekilde yumuşaması için atılacak ilk adım bu yüzden Demirtaş’ın, Kavala’nın, Atalay’ın, Ayşe Barım’ın dışarda olduğunu gösteren resmine benzer bir fotoğraf vermesine bağlı olacak. Meclis’teki fotoğraf değil.
Umut veren çok daha önemli bir şey var. İktidar teknolojisi olarak özgürlüğü yok etmek üzerine bina edilen hapishanenin artık bir işe yaramaması. Tutuklamalar, tutuklu yargılamalar artık iktidara güç temin etmiyor, rakiplerini ezip yok etmesine yetmiyor.
İktidar tekniği olarak Hapishane:
Bir vatandaşı kolundan tutup hapse atmak bir tedbir veya ceza olmaktan önce doğrudan iktidarın güç pratiğidir. Foucault’nun meşhur kitabı Hapishanenin Doğuşu’nu okursanız, basit ve yalın bir teknik olarak başlayan bu pratiğin günümüzde tam olarak bir teknolojiye dönüşmesini takip edebilirsiniz.
Foucault hapishanenin, yargı sisteminin değil iktidarın bir aygıtı olduğunu ısrarla vurgular. Bu aygıt iktidarın doğrudan insan bedeni üzerinde hakimiyet kurmasını sağlar. Hapishaneye tıkılan birinin kendine ait bir zamanı, özel hayatı, gündelik alışkanlıkları; özgürlüğün ötesinde aklınıza gelebilecek, hayallerinden başka hiçbir şeyi yoktur. İktidar koltuğunu hapishane üzerine yerleştiren bir güç, herkesi işte bu her şeyinden mahrum bırakmakla tehdit etmektedir.
Eskiden tutuklu yargılananların tutulduğu yerler ile mahkûmların cezalarını çektikleri yerler iki farklı mekân idi. Birincisine tutukevi veya tevkifhane, ikincisine ise cezaevi denirdi. Ayasofya’nın dibinde, şimdi lüks bir otel olan edebiyatımıza epeyce malzeme veren eski binanın kapısında hala “Sultanahmet Tevkifhanesi” yazar. Tutuklu yargılama, iktidar marifetiyle bir cezaya dönüşünce aradaki fark ortadan kalktı. Tutuklular ile mahkumlar aynı çatı altında, sadece farklı koğuşlarda tutulmaya başlandı.
Hapishane, iktidarın maskeli cellat gibi tehditkâr yüzüdür; ancak yönetecek bir ülkeniz var, ne yapacaksınız? Herkesi tehdit ederken hukuk düzenini alt üst ederseniz ortada halkın karnını doyuracağı bir ekonomi, düzgün-düzenli bir devlet olarak kuracağınız uluslararası ilişki alanı kalmaz.
Geldiğimiz yer işte burası.
Uzun bir parantezin sonu:
15 Temmuz, ülkeyi tüccar mantığı ile yöneten iktidarın eline baskı araçlarını ve bir iktidar kulesi olarak hapishaneyi kullanma bahanesini verdi. Dikkat ederseniz bugün anayasaya aykırı bir şekilde cezaevinde özgürlüğünden mahrum bırakılanların tamamı, 15 Temmuz’un OHAL düzeninin kurduğu ağa takılanlardı. CHP’yi hapishaneler eliyle tasfiye operasyonları bu zincire eklenip bugünlere geldi.
Muhalefeti hapse atarak hüküm sürmek iktidarları çok bayat ve maliyetli bir teknolojiye mahkûm eder. Çünkü iktidar, bu kadar baskıdan ürken kendi yandaşlarını da kaybeder. Her iktidar geçici, yandaşlar geleceklerini bugünün iktidarının yol açtığı öfkeye neden kurban etsinler? Meşruiyet kaybı tam olarak işte budur.
Hapishane artık güç vermiyor, eldekileri de heba ediyor. Basiretli tüccar zarar ettiği bu teknolojiden vazgeçmek zorunda.
Tutuklu yargılamayı muhalefeti silmek için bir güç pratiğine dönüştüren iktidar, artık dışardan meşruiyet de satın alamıyor. Kapılar kapanmış durumda. Ayakta kalmak için kendi meşruiyetini üretmek zorunda.
İktidarın muhalefet için sahnelediği hapishane sergüzeşti artık hiçbir işe yaramıyor.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTBeton Fikret’in 13 Yıldır Değişmeyen Hikâyesi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDöndün dolaştık yeniden ‘End game’ yokluğuna dayandık 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYeni aşama başladı mı? 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"TKP 7. Kongresi "Üzerine Çözümleme ve Eleştirel Değerlendirme... 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUHiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi? 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBarış sürecinde iç siyasetin sahne alma zamanı… 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALÜcret asgari, yoksulluk azami… 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURCHP’nin `Kürt Sorunu´, Kürtlerin sorunlarını çözebilir mi? 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERKanun önünde eşitlik 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTürkiye Yüzyılı okullarda zorbalığı niye durduramıyor? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAdaletsizliğin böylesi 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTepki oylarını yönetmek başka, iktidar olmak başka 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANZor ve kırılgan sürece girdik! 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen Çalıkuşu5 Aralık tecavüzü… 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan‘Terörsüz Türkiye’ye evet ama mış gibi yaparak mümkün mü? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİşte faturalar: Şirketi kurduğu gibi ESK ile anlaştı! ‘Genç boğalar’ hep ondan alınmış 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBahçeli–Öcalan görüşse... 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciErdoğan ne zaman iktidara gelecek? 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergil“Hakikat Sonrası” dünya: “Post-truth” ne demek? 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBireysel borçluluk gerçekten düşüyor mu? 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezBüyüme Buysa Niçin Şikâyet Ediyorlar? 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUHaksızlık mı dediniz? 2.12.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.12.2025
2.12.2025
1.12.2025
30.11.2025
25.11.2025
25.11.2025
25.11.2025
22.11.2025
19.11.2025
19.11.2025