Mümtazer TÜRKÖNE
Savcılar ve yargıçlar, siyasî alana ait zorlu bir “havuz” problemini çözüyorlar. Kullanılan yöntem ve varılan sonuç kurallara uygun. Hükümet ortaya çıkan sonuca itiraz ediyor ve cevap şıklarına önceden mevcut olmayan bir çözümü eklemeye çalışıyor.
Havuz problemleri, matematikle arası iyi olmayanları çileden çıkartır. Aslında somut ile soyut arasındaki bağlantıyı kurmak için bu problemler idealdir. Bir musluk bir havuzu 3 saatte dolduruyor, bir başkası da 6 saatte boşaltıyorsa, ikisi de açık olduğu zaman havuz ne kadar zamanda dolar? Problemin en basit hali bu. Musluk sayıları arttığında, araya zaman fasılaları girdiğinde problem biraz ağırlaşır. Meselâ: İki musluk bir havuzu 4 saatte doldurabiliyor, üçüncüsü ise 6 saatte boşaltabiliyor. Havuz boş iken üç musluk da birlikte açılırsa 2 saat sonra havuzun kaçta kaçı dolar? Bu soruları cevaplamak için formüllere ihtiyaç yok; kafanız karışmasın, sadece mantık yeterli.
Başbakan, yolsuzluk soruşturmalarına karşı, cepheden siyasî bir taarruz yürütüyor. Allah var, döne döne dövüşüyor, vurduğunu deviriyor. Bastığı zemin bataklık olmasa, ayakta kalmayı bile başarabilir. Elindeki bütün imkânları ve araçları seferber ediyor; ittifaklar oluşturuyor, yeni cepheler açıyor. AK Parti’yi destekleyen fikir sahipleri ise bu taarruza cephane hazırlıyor. “Olan-biten bir hukuk tartışması içinde okunamaz.” “Siyaset adliye koridorlarına hapsedilemez.” “Siyaseti normatif alan (hukuk normları kastediliyor) belirleyemez.” “Yargı vesayeti siyaset va’zedemez.” Bu tarz argümanların, suç işleyen siyasetçiler için dayanılmaz cazibesi var. Böylelikle soruşturma yürüten polislerin görevden alınması, savcıların ve bütün muhaliflerin medya başlıkları ile infaz edilmesi, HSYK Kanunu ile yargının Başbakan’a bağlanması ve yolsuzlukların soruşturulamaması bir hak-hukuk ve adalet problemi olmaktan çıkıyor. Nasıl olsa siyaset ayrı, hukuk ayrı olmalı değil mi? Türkiye’nin uluslararası alanda gücü, ekonomik refahı ve istikrar ihtiyacı bizi kestirmeden sonuca götürecek: Başbakan’ımızı ve hükümetini uluslararası bir komploya mı kurban edeceğiz? Tamam, diyelim ki siyasî problemi çözdük; peki “havuz” problemi ne olacak? Türkiye coğrafyası gibi engebeli bir siyasî zeminde birbiriyle bağlantılı tonlarca siyasî sorunu, getirip siyasetin ortasındaki bir havuza bağladık. Havuza akan musluklar var; havuzu boşaltan musluklar var. Havuz gizli ve kapaklı olunca yalıtım doğal olarak iyi değil, bir de sızıntılar var. Savcılar mevcudiyetini tespit etmiş, sıra havuz problemini çözmeye gelmiş. Çözdürmüyorlar.
Hâlbuki havuzun mevcudiyeti belirlendikten sonra, ne kadar dolduğunu, kimlerin doldurduğunu, ne kadarının boşaldığını mahkeme belirleyecek. İki kişinin arasındaki özel bir sorunu değil, devleti var eden hukuku bütünüyle ortadan kaldıran bir sorunu tartışıyoruz. Ortada bir havuz varsa ve bu havuz devlet arazisinde ise ayrıca kamu kaynakları bu havuza akıyorsa, yargı bu havuz problemini çözmeden siyasetin ne meşruiyeti ne de düzeni kalır.
Siyasî partilerin, siyaseti finanse etmek için gizli fonlar oluşturması bütün demokrasilerde ağır bir suçtur. Daha vahimi, bu işi kamunun yani devletin ekonomik iktidarını ve rant yaratma yeteneğini kullanarak yapmak; yani devlet iktidarını kullanmak. Bir havuz oluşturuluyor ve bu havuza kent rantı başta olmak üzere, devlet ihalelerinden alınan komisyonlar aktarılıyor. Tıpkı, devletin rutin dışına çıkıp cinayet işlemesi nasıl bireysel suçları kışkırttıysa, kayıt dışı böyle bir havuzun oluşması da kamu erkini kullananlara rüşvet ve yolsuzluk fırsatları sunuyor. Yürütülen soruşturmalar, işte bu havuzu ve sızıntıları konu alıyor.
Yargının niyeti siyaseti tanzim etmek değil, önüne konulan bu havuz problemini çözmekten ibaret. Havuz var mı? Soruşturmaların temel varsayımı: Var. Öyleyse bu problem mutlaka çözülecek. Hükümet, Van Gölü gibi devasa boyutlardaki bu havuzu saklamak için hukuku, adaleti ve mantığı katlediyor. Çare yok: Yargı bu havuz problemini önünde sonunda mutlaka çözecek.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2025
3.08.2025
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025