Mümtazer TÜRKÖNE
Tamamıyla tevafuk. Hayrettin Hoca’yı “Parti Müftüsü” ilan ettiğim gün, köşesinde bu makamın hakkını veren bir fetva yayımladı. “Bu günaha nasıl girilir?” başlığı altında, hem 17 ve 25 Aralık soruşturmalarından Hükümeti akladı; hem de hırsızlığın peşine düşenleri “günahkâr” ilan etti.
Ne muhteşem değil mi? Bir türlü yürümeyen soruşturmalar, icra edilmeyen mahkeme kararları hâlâ dosyalarında duruyor. Hoca ceffelkalem, sadece dinleme kayıtlarına dair TÜBİTAK raporuna dayanarak Hükümet’i pür ü pak, “yolsuzluklar ortaya çıkartılsın” diyenleri de önce “müfteri” sonra da “günahkâr” ilan ediyor. Benim mevzu ettiğim tam olarak işte buydu. Bu kadar sade ve sathî bir muhakemenin sonucunda hakikat peşindeki insanları, sırf iktidarı temize çıkartma kastıyla “günahkâr”a bağlamak ve bu meşrulaştırma ameliyesini “din âlimi” sıfatına dayandırmak, dinin alenî olarak siyasî maksatlarla istismarı değil midir? Arap sabunu gibi vıcık vıcık “din istismarı” yaparak hırsızlığa kulp takmaya kalkana, “parti müftüsü” demeyip de ne diyeceksiniz? Benim canımı sıkan Hoca’nın kanaati değil. Farklı gerekçelerle bu soruşturmaları yanlış bulabilirsiniz, her şeye rağmen Hükümet’i sonuna kadar savunmayı tercih edebilirsiniz. Türkiye’nin, dünyanın şartlarına gerekçe göstererek, “bu hükümete alternatif yoktur” diyebilir ve -velev ki oldu kaydıyla- “hırsızlığa-yolsuzluğa göz yumalım” diyebilirsiniz. Hoca’nın yaptığı şey doğrudan dini, bu temize çıkartma işi için bir sopa gibi kullanması. Herkesi “günahkâr” olmakla suçlaması. Bir âlim, siyasî tarafı için inancını nasıl bu kadar sıradan bir araca dönüştürebilir?
Hayrettin Hoca’nın mevzuyu yeteri kadar bilmediği, TÜBİTAK raporunu kavrayamadığı veya gerçeklerin işine gelmediği belli. TÜBİTAK raporundan daha sağlam bir karine var elimizde: Başbakan’ın kendi beyanları. Başbakan “özel konuşmalarımı, hatta kriptolu telefonları dinlediler” diyerek bu kayıtları zımnen kabul etmişti. Üstelik, bu konuşmalarda yer alan bazı ifadeleri “bunda ne var ki” edasıyla yüksek perdeden savunmaya geçmişti. Hoca, “...kayıtların sahte olma ihtimalini niçin düşünmediniz? Bu ihtimal mevcut iken böyle bir cinayete nasıl iştirak ettiniz” derken, yani bizlere “katil” yaftası yapıştırırken sadece ve sadece yolsuzluk yaptığı iddia edilen hükümetin memurları vasıtasıyla hazırlanan bir rapora dayanıyor. Bir âlim böyle yaş bir tahtaya basmayacağına göre?
Hoca hakkında bir hükme ulaşmak için onun dinî içtihadına mı, yoksa takım tutar gibi serdettiği partizanlığına mı bakacağız? 17 Aralık soruşturması patladıktan hemen sonra Hoca, “...bir Erdoğan’ımız var; duam onu ve namuslu çevresini Allah’ın koruması, tavsiyem ise milletini, mukaddesatını seven herkesin bu korumaya vasıta ve yardımcı olmasıdır” diye yazarak (Yeni Şafak, “Derin Devlet de yapı da meşrû değildir” 22.12.2013”) açıkça Hükümet’in yapmış olabileceği bütün yolsuzluklara arka çıkmıştı. Bugün sadece TÜBİTAK raporuna dayanarak, duasına bulduğu maddi gerekçeyi yeterli mi göreceğiz?
“Zamane uleması böyledir” deyip geçemeyiz. Ortada bütün milletin hukukunu ilgilendiren esaslı bir mesele olduğu gibi duruyor. Bir âlime düşen, partizanlık yaparak suçların soruşturulmasının önünü kesmek değil, hakikate ulaşmak için bütün engellere itiraz etmek olmalıydı. Yolsuzluk soruşturmaları ve TÜBİTAK raporu, “bir müsellesin dâhilî zaviyelerinin cem’i” gibi fetva makamının önüne gidecek bir geometri sorusu da değil. Yapacağınız şey yürütülen soruşturmanın selametine sahip çıkmaktan ibaret.
Daha fazlası var. Hükümet üzerine gelen yolsuzluk soruşturmalarını savuşturmak için, bir günah keçisi icat etti ve bütün fenalıkların faturasını onlara çıkardı. Hocanın bir âlim sıfatıyla sahip çıkması gereken, devletin bütün dehşetengiz gücünü kullanan İktidar değil, “haşhaşî”, “alçak”, “hain” nitelemelerine maruz kalan ve alenî bir zulme uğrayan insanlar olmalıydı. İftira suçunun daniskası, Hükümet’in sistematik marifeti. Partizanlıktan arındırınca Hayrettin Hoca’nın son yazısını bağladığı tavsiye muhatabını buluyor: “Suç ve günahlarını itiraf ederek tevbe etmeleri ve haklarına tecavüz ettikleri kullardan helallik dilemeleri” lazım. Kimin zalim, kimin mazlum, kimin müfterî, kimin masum olduğunu bihakkın bilmesi gereken kişilerin başında o geliyor.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- CHP evrim geçiriyor
24.09.2025 - Demokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri
21.09.2025 - Muhafazakârlığın önlenemeyen düşüşü
18.09.2025 - Sokak çağrısı
14.09.2025 - Nereye gidiyoruz?
9.09.2025 - Yargı sopası her sorunu çözemiyor
6.09.2025 - Demokrasinin sonu mu?
5.09.2025 - Barış Umudu
2.09.2025 - İslâmcıların iki yüzü, Türkçülerin devleti ve Kürt sorununun çözümü
1.09.2025 - Çözüm Süreci’nin künhüne vakıf kaç kişi var?
30.08.2025
Yazarlar
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
müfit günal
Türkiye de kapanmak için özel bir çaba yok, kapananlarda modern kadınlara gıptayla bakıyorlar endişelenmeye gerek yok Namık bey.