Mümtazer TÜRKÖNE
Erdoğan'ın sıkıştığı zaman hiç diyemeyeceği, dese de kimseyi ikna edemeyeceği bir söz var: "Benim yetkilerim sembolik, size taahhütte bulunamam; üstelik bulunsam da seçilmiş biri olarak halka hesabını veremem".
Uluslararası ilişkilerde demokrasilerin avantajı, işte bu cümlenin arkasındaki sağlam mantıktan gelir. ABD yönetiminin Erdoğan'ı PKK konusunda sıkıştırması gibi, direnemeyeceği bir dış baskıyla karşılaşan politikacı sandıkta oyunu aldığı halkı öne sürerek her zaman topu taca atma imkânı bulur. "Halka hesap veremem" cümlesi zayıflığın değil, sorumluluğun ifadesidir; en çok da Obama gibi, diktatörleri sıkıştıran liderler tarafından kullanılır. Diktatörlerin hesap vereceği bir halk olmadığına göre, ülkenizin içindeki sınırsız ve kontrolsüz güç diplomaside telafisi zor bir zaafa dönüşür.
ABD bölge politikamızı ipotek altına almış durumda. Bu şu demek: Türkiye'nin kendi çıkarlarını koruması, komşularıyla ilişkilerini sürdürmesi ve Kürt sorunu gibi hayâtî bir konuda adımlar atması artık kendi irade ve inisiyatifinde değil. Erdoğan'ın "zaten ben önermiştim" kurnazlığı ile üstü örtülemeyecek kadar vahim bir durum. ABD'nin yardım ettiği PYD (PKK) dahil, herkes aynı durumda. Amerika düşmanlığından "biji Obama" moduna geçen PKK'lılar bile, bu ipotek altında hiçbir şeyi garanti edemezler. ABD'nin IŞİD'i bahane olarak kullanan bir Ortadoğu politikası ile yeni oluşan dengelerle, askerinin ayağını toprağa bastırmadan işgal gücü ayarında bir kontrol alanı inşa ediyor. Kürtler bu güç inşasının, mağdur rolü verilen gerekçesini oluşturacaklar. ABD'nin haklı çıkması ve dünyayı ikna edebilmesi için Kürtlerin mutlaka gadre uğraması lâzım. Türkiye'nin iradesi ise, aynı gücün ipoteği altında ve neden böyle olduğu konusunda sadece sonuçlara bakarak çıkarımda bulunabiliyoruz.
Devlet'in üç ayrı başı var. Erdoğan arada Hükümet üyeleri ve doğrudan Başbakan ile çelişen lâflarıyla, fiilî bir güç merkezi oluşturuyor. Siyasî güç, pratik ile oluşur. ABD'ye söz veren ve verdiği söz ile Türkiye'nin politikasını ipotek altına sokan biri gücünü kanıtlamış demektir. Kürt sorununu takip eden ve Öcalan-Kandil arasında mekik dokuyan siyasetçi-bürokrat karışımı güvenlik ekibi, sahip oldukları ayrıcalıklı yetkileri devlet içinde ayrı bir güç merkezi oluşturmak için kullanıyorlar. Son zamanlarda Öcalan'ın hareket alanının genişletilmesi politikası bu ekibin eseri ve Cumhurbaşkanı daha önce kendisinin kurduğu bu ekiple kamuoyu üzerinden polemiğe girişiyor. Arada bütün anayasal yetkilere sahip, her gün karşılaştığı fiilî durumların üstesinden gelmeye çalışan Başbakan Davutoğlu, üçüncü güç merkezini oluşturuyor.
ABD'nin Türkiye'yi sürüklediği Kobani krizi, bu üç baş arasındaki uyumsuzluğun eseri. Hatırlayalım: Obama'ya söz veren Davutoğlu değil; açığa düşmesi verilen sözden haberinin olmadığını da gösteriyor. Öcalan'la teması yürüten siyasetçiler ve güvenlik ekibi, ABD'nin bu kaba müdahalesini Başbakan'a karşı bir darbeye dönüştürmeyi ihmal etmiyor. Olup bitenler arasında, özgürlükleri sınırlandıran "makul şüpheli" paketinin, bu darbeci ekip tarafından hazırlandığı anlaşılıyor. Şimdi, ortaya çıkan faturanın kabarık haline bakarak onlar da suçu Öcalan'a atarak geri çark etmeye çalışıyorlar. Kısaca son otuz yılın bu en önemli diplomatik sorununa Türkiye birbirine çelme takmaya çalışan yönetici kliklerle yakalandı. Bu krizin başında, takım oyunu yerine birbirlerine çelme takmaya çalıştıkları için, daha ilk dakikada Türkiye golü kalesinde buldu. İktidarlar ağırlığını bu tür krizlerdeki performansları ile hissettirirler. Türkiye'nin hemen yanı başındaki ve içindeki sorunlarla baş edecek asgarî devlet uyumu ortada görünmüyor. Sorumsuz Cumhurbaşkanı'nın dış temaslarda kendini gösteren enerjisi keskin sirke misali Türkiye'nin aleyhine çalışıyor.
Amerika sorunu çözmek yerine derinleştirecek. IŞİD'in neredeyse tek sermayesi ABD düşmanlığı ve Amerika bölgede rol kaptıkça, IŞİD türü belalar anlam kazanacak ve kalıcı hale gelecek. Türkiye kaybettiği inisiyatifi süratle yeniden ele geçirmeli ve Kürtlerle bin yıldır süren kader ortaklığına yeni ve uzun bir sayfa açmalı.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.12.2025
28.12.2025
24.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
21.12.2025
16.12.2025
13.12.2025
11.12.2025
7.12.2025