Mümtazer TÜRKÖNE
Üsküdar'da Mihrimah Sultan Camii'nde, cuma namazı öncesinde genç vaiz didaktik bir üslupla tane tane, bazen kelimeleri tekrarlayarak anlatıyordu.
İnsanlar ikiye ayrılıyormuş: Tabi olunanlar, tabi olanlar; yönetenler, yönetilenler; liderler, liderlerin peşinden gidenler. “Şayet sizi yanlış yola götüren birine tabi olursanız, birlikte cehenneme gireceksiniz, sonra ona yalvaracaksınız “gücünü kullan da bizim azabımızı hafiflet”; o ise cevap verecek “benim gücüm burada işe yaramaz”. Vaiz bu sözlerle hangi liderleri kastediyor? Kim Cennet'te altından saraylarda, kendisine tabi olanları bolluk ve zenginlik içinde ağırlayabilir, kim cehennemde yoldan çıkarttığı takipçileri ile çaresiz bu konuşmayı yapabilir?
Dikkat ederseniz vaizin mübarek cuma günü kürsüden göstere göstere yaptığı propaganda bir tür partizanlık değil, çok daha kötüsü: Prensipleri, kurumları, esasları değil, gündelik politika içinde her zaman hata yapabilen ve toplumun yarısını da bu hatalardan dolayı kendine düşman etmiş fani birini yüceltiyor, camiye siyasetten daha kötü bir şeyi sokuyor: Allah'a şirk koşup imanın ve inancın ölçüsü olarak onun yerine lider kültünü yerleştiriyor.
Diyanet Sendikası'nın, Diyanet İşleri Başkanı'nın önüne koyduğu raporda yer alan dindarlığın, din adamlarına güvenin azalmasının sebeplerinin başında, ucuz totaliter diktatörlük propagandasının camilerde bu kadar ölçüsüz yapılması geliyor olmalı. Vaizin liderler ve liderin peşine takılanlar ayırımını, Kitab'ın hiçbir yerinde bulamayınca ne yapacaksınız? Ya bu vaizlerden uzak durmak için cumaları terk edecek ya da etliye-sütlüye karışmayan, ilmihal bilgileri tekrarlayan vaizlerin nasihatte bulunduğu camiler arayacaksınız. O zaman da dindarlığın görünür tezahürlerinden biri olan “cumaya gitme” oranı düşmüş olacak.
Üzerinde uzun uzun durulması gereken bağımsız bir yandaşlık sosyolojisi gelişiyor. Diyanet mensuplarının, resmen Müslüman'ı siyasî tercihi ile imanı arasında bırakıp dinden çıkartacak “lider kültü yaratma” gayretleri, bu sosyolojinin önemli bir boyutuna işaret ediyor. Din görevlileri, propagandasını yaptıkları liderleri sayesinde, maaş ve özlük hakları açısından tarihlerinin en parlak dönemini yaşıyorlar; buna karşılık toplumdaki itibarları ve güvenirlikleri hızla düşüyor. Neticede devletin müesses din anlayışı ile camiler etrafında bütünleşen bir yandaş sosyolojisi gelişiyor. Tekrarlayalım, bu yandaş sosyolojisi partizanlık anlamına gelmiyor, tek bir kişinin ismi ve bu isim etrafında inancın ve imanın rüknü gibi oluşturulan “liderlik kültü”nü esas alıyor. Sorsanız siyaset yapmıyorlar, partiden, parti politikasından bahsetmiyorlar, “zı'lullah-i fi'l arz”a, (Allah'ın yeryüzündeki gölgesine) dolayısıyla Allah'a metbuiyeti anlatıyorlar. Müminlerin imanını, dini siyasete en ucuzundan meze ederek yapılan bu saldırılarından koruyabilmek adına, laikliğin en kaba biçiminin bile şu durumdan daha ehven olduğuna ikna olabilirsiniz.
Dün, rahmetli Erbakan'ın beşinci ölüm yıldönümü idi. Doğrudan saraya bağlı medyanın hiçbirinde bu yıldönümü hatırlanmadı. Çıkartabileceğiniz birbirine bağlı iki sonuç var. Sarayın da çevresini saran yönetici elitin de Milli Görüş geleneği ile bağları kalmamış. İkinci sonuç için tersinden bakmanız lâzım. Saray iktidarı arkasındaki birikimi, birlikte yola çıktığı arkadaşlarının başına geldiği gibi tasfiye ederek, kendisine yepyeni siyasî kadrolar ve ideolojisi olmayan bir lider kültü oluşturmuş. Devlette, iş dünyasında ve medyadaki iktidar şebekesi içinde Millî Görüş'ün dindar damarını temsil eden kimsenin kalmamasına, lider kültü için bir “zorunluluk” olarak bakmayı deneyin.
Yandaş sosyolojisi, gördüğünüz gibi zengin bir alan; artık bir partiye değil lider kültüne dayanıyor, bu yüzden anlayabilmek için faşizmin karanlık dünyasına bakmak gerekiyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
17.06.2025
1.06.2025
27.05.2025
23.05.2025
13.05.2025
12.05.2025
6.05.2025
5.05.2025
5.05.2025