Mümtazer TÜRKÖNE
Davutoğlu’nun sitem yüklü veda sözlerini, kan tüküren adamın ‘kızılcık şerbeti içtim’ muhabbeti olarak kenara not edin. Dayanıklı, sabırlı ve kolay eğilip bükülmeyen bir mizacın, en dibe vurduğu anda gösterdiği metanet yüklü sözler bunlar. Dağılmış olan asıl Erdoğan. Durumu açıklamak için peş peşe sarfettiği cümleler arasında, kendisine destek veren vatandaşların sağduyu içinde öğütüp sindireceği mantık zincirinin, sebep-sonuç ilişkisinin yer almamasına dikkat etmek yeterli.
Gerçekte olan biteni, Hollywood filmlerindeki şu sert klişe sahnedeki gibi tasvir edebiliriz: Birbirinden nefret eden iki bıçkın kamyon şöförü, gazı sonuna kadar kökleyip birbirlerine meydan okuyorlar. Yegâne umutları, son anda karşıdakinin direksiyonu kırması ve çarpışmanın olmaması. İki taraf da inadından vazgeçmiyor ve iki kamyon burun buruna son hızla çarpışıyor. Çatışma iki başlılık, yetki ve sorumluluk anlaşmazlıkları gibi sorunlardan, yani dar yolda sollama yapıp öne geçme tartışmasından çıkmadı mı?
Dikkatimiz şu anda perişan vaziyetteki sürücülerde. Kısa zaman içinde kamyonlardaki, yani ülkedeki hasarın büyüklüğünü anlayacağız. Kişilere değil, bu çok derin meşruiyet krizi üzerinden terör sorununa, Suriye’ye ve bıçak sırtında sallanan ekonomideki gelişmelere gözlerimizi çevirdiğimiz zaman bu hasar canımızı çok fena yakacak.
Tecrübî bilgiye önem verenler 7 Haziran seçimlerini hatırlamalı. Erdoğan’ın seçim sath-ı mailini boydan boya kaplayan ‘verin 400’ü’ diye formüle ettiği başkanlık kampanyası, AK Parti’yi iktidardan düşürmüştü. Tilkiler ortalığa salındı, koalisyon zora sokuldu, yeniden seçim kararı alındı; Erdoğan sarayına saklandı ve sahne Davutoğlu’na bırakıldı, rövanş alındı. Bu tecrübeden çıkacak tek netice, artık başkanlık sisteminin, hatta yapılacak bir erken seçimde tek parçalı bir AK Parti iktidarının mucizelere bağlı olması. Erdoğan, Davutoğlu’nu tek hamlede alaşağı ederek kendi saray iktidarının en önemli payandalarından birini yok etmiş oldu.
Erdoğan’ın tarz olarak siyaset oyununu her aşamada, mevcut şartlara göre sıfırdan kurduğunu fark etmiş olmalısınız. Davutoğlu mu? Artık onun kaptan köşkünde yer aldığı dönem geride kaldı. Yenisi için Erdoğan’ın sözü ne olacak? İpin inceldiği ve koptuğu nokta işte burası. Çünkü Erdoğan’ın bu zorlu çarpışmadan ve hurdaya dönen kamyonda sıkıştığı yerden söyleyebileceği yeni bir söz kalmadı. Yeni sözlerin sahibi muhalefet olacak.
MHP’deki çalkalanmanın sadece MHP tabanıyla sınırlı kalmamasının, genel gümdemi işgal etmesinin sebebi buydu. Kamyonlar çarpıştıktan sonra yol açıldı. MHP enkazın arasından geçmeyi başarırsa Erdoğan’ın başkanlık sistemi de, yeni anayasası da ve tayin edeceği genel başkanın seçim kazanması da artık tarihin konusu olacak. Tek engel hem referandum hem de seçim için eşit ve adil rekabete dayalı sandık güvenliği. Özgüvenini kazanmış bir muhalefet bu engeli de aşar ve gerekirse ayaklarıyla çiğneye çiğneye seçim zeminini dümdüz hale getirir.
Erdoğan, Davutoğlu’nun peşinden ‘ben nasıl kendisine görevi devrettiysem, kendisi de bir başkasına devreder’ diye, Davutoğlu’nun değil kendisinin pozisyonunu hatırlatıyor. Arkasından -Davutoğlu’nun tabiri ile- bu ‘zaruret’in yetki ihtilafından kaynaklandığını, ‘Başkomutanlık’ ile Genelkurmay ve MİT konusunda ‘iki başlılık’tan şikayetle aşikâr ediyor. Birden karşımıza, Erdoğan’ın daha cumhurbaşkanlığına aday olmadan önceki günlerde kalan ‘Partili cumhurbaşkanlığı da olabilir’ tezi devreye giriyor. Bu aşırı savunmacı pozisyon ve başkanlık çıtasının ‘partili cumhurbaşkanlığı’na düşmesi Erdoğan’ın bu inatlaşma ve restleşmeden aldığı hasarın izlerini gösteriyor.
Cumhurbaşkanı’nın anayasada tanımlı yetkileri bile, bu darbe sonrasında meşruiyetini kaybetti. Parti grubu ve teşkilatı bu fiili darbe karşısında genel başkanına ve başbakanına sahip çıkmayarak ahlakî olarak o büyük meşruiyet boşluğunu dolduracak durumda değil. Erdoğan Davutoğlu’nun işini bitirdi. Ama bunu devlet denilen dev makineyi işlemez hale getirek yaptı ve kendi iktidar araçlarını da kaybetti.
Saray’ı artık boşverin, gözünüz muhalefette olsun.
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2025
3.08.2025
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025