Münir AKTOLGA
Mısır, Tunus, Libya ve Suriye Devrimleri..
bu örnekler üzerinden iç dinamik-dIş dinamik ilişkisi...
İÇİNDEKİLER
-GİRİŞ
-ÖNCE İÇ VE DIŞ DİNAMİK NEDİR ONU BİR GÖRELİM SONRA DEVAM EDERİZ..
-DEVRİM NEDİR..
-TEKRAR İÇ VE DIŞ DİNAMİKLERİN ETKİLEŞİMİ ÜZERİNE VE LİBYA DENEYİ..
-SIRA GELDİ ŞİMDİ SURİYE’YE..
-İTTİHATÇI „DEMOKRASİ CEPHESİ“ VE HEDEFLERİ..
-ÖNÜMÜZDEKİ MUHTEMEL GELİŞMELER..
-BÜTÜN BUNLARDAN ÇIKAN SONUÇ NE?..
ÖNÜMÜZDEKİ MUHTEMEL GELİŞMELER..
“1-Ben diyorum ki, bugün, sadece Suriye’de değil, Türkiye’de de dünden daha yakınız Kürt sorununun çözümüne. Bakın göreceksiniz, büyük bir ihtimalle yakında PKK, Barzani ve diğer Türkiye’li-Suriyeli Kürtler tarafından silah bırakmaya zorlanacak. Ve PKK da buna karşı direnemeyecek, ve silahlarını bırakacaklar! Belki içlerinden bir grup inat edip bırakmayabilir. Ama göreceksiniz bakın onlar da marjinal bir grup olarak kalacaklar!.Çünkü, PKK’nın bu silahlı mücadelesi dönemin ruhuna ters düşüyor artık. Hem Barzani’nin, hem de Suriye’li Kürtlerin çıkarlarına ters düşüyor”.
“2-Türkiye yeni anayasasıyla Kürt sorununa da çözüm getirecek. Bugünkü anayasa komisyonuna falan bakmayın siz. Oldu oldu, olmadı bir dahaki seçimler bu eksen etrafında dönecek ve büyük bir çoğunlukla yeni bir anayasaya kavuşacak Türkiye. Ana dilde eğitim yasağının kalktığı, anayasal vatandaşlık temelinde yeniden örgütlenen, ademi merkeziyetçi yeni bir Türkiye çıkacak ortaya. Bunların hepsi zaten burjuva devriminin programının içinde olan şeyler”.
“3-Yeni Türkiye ile Kürt komşuları arasındaki sınırlar kısa bir süre içinde adım adım kalkacaklar. Öyle ulusalcı-pozitivist kadastro yöntemleriyle falan değil ha, fiilen, ekonomik-daha sonra da politik bütünleşme yoluyla..Hem de tereyağından kıl çeker gibi kimseyi incitmeden, herkesin rızasıyla olacak bütün bunlar..
Hani derler ya “gece ne kadar karanlık olursa ay da o kadar parlak doğarmış”, bekleyin ve görün!..
Yazı bitti!!.
Şimdi tarih 2013 Mayıs sonu. İsterseniz şu son bir yılda nereden nereye geldik onu bir özetleyelim:
Gerekçesini, “Başkan’ın Çağrı’sına uymak boynumuzun borcudur” olarak da açıklasalar, PKK, silahları bırakarak, “artık siyasetin ve fikirlerin konuşulacağı” barışçı bir mücadele dönemine geçti-geçiyor. Herşey, “iki güçlü liderin” (bir yanda Erdoğan, diğer yanda Öcalan) insiyatifine bağlandıysada, işin aslı hiçte öyle değil tabi!. Bütün mesele “zamanın ruhuyla” ilgili! Erdoğan’ı lider yapan da o “ruh”, Öcalan’ı “barış taraftarı” yapan da! Daha yakın zamana kadar biribirlerine düşman gözüyle bakan şu Türkiye-Kuzey Irak-Barzani ilişkilerine bir bakın, bu da mı şimdi liderlerin “iyi niyetiyle”, ya da “insiyatifiyle” ilgili! Gözünü seveyim şu “zamanın ruhunun”!.Bu saatten sonra, “ey ruh neredesin sen” diyecek halimiz olmadığına göre, birbirimize karşı açık olalım: “Zamanın ruhu” denilen şey 21.yy’ın ruhudur, 21.yy’ın yaşamı devam ettirme paradigmasıdır!. Önce bunu bir altını çizelim!..
Peki, o “zamanın ruhu” denilen şey Osmanlı kalıntısı İttihatçı cepheyi hiç mi etkilemiyor? Görüyorsunuz, PKK’nın, “artık silahlar sussun siyaset-fikirler konuşsun” diyerek silah bırakması bile resmen rahatsız etti onları!.Bin dereden su getiriyorlar! Büyük umutlarla bağlandıkları en güçlü müttefiklerini kaybetmenin ruh hali içindeler! Öyle ya, PKK saldıracak, hükümet ülkeyi yönetemez hale gelecek bunlar da kurtarıcı pozlarında bir şekilde dizginleri ele alacaklardı! Olmadı! Ama, can çıkmadan huy çıkmazmış denir ya, PKK’ dan umudu kesen Devletçi cephe unsurları bu sefer de bütün güçleriyle Suriye’nin Baasçılarına sarılarak onlardan medet ummaya başladılar!. Söylenilenler akıl alır gibi değil: “Türkiye neden bu savaşta taraf oluyormuş da”, “o kadar insana kapılarını açıyormuş da”, “neden muhalefete lojistik destek sağlıyormuş”, “ne çıkarı varmış Türkiye’nin bundan”? “Sağlı”-“sollu”, “milliyetçi”-“ulusalcı” ama hepsi de “Devletçi”- ve de İttihatçı-Kuvayı-milliyeci cephe unsurlarının söylediklerini burada tekrarlayacak değilim. Ama isterseniz, Türkiye’nin bu işin başından beri izlediği Suriye politikasının şöyle bir özetini yapalım:
Biliyorsunuz, olaylar başlamadan önce Türkiye’nin Suriye’yle ilişkileri son derece iyiydi. “Komşularla sıfır sorun” ve “kazan-kazan” olarak ifade edilen politikaları, ana hatlarıyla doğruydu, 21.yy’ın ruhuna uygun politikalardı. Bu, iç işlerine karışmadan, işbirliği yaparak birlikte ilerlemek-kazanmak olarak da ifade ediliyordu. Hani şimdi, artık söyleyecek başka söz bulamadıkları için, lafı, “Türkiye neden daha o zaman Esed’in anti demokratik politikalarına, Baas diktatörlüğüne karşı çıkmadı”ya falan getirmek getiriyorlar ya, Türkiye kendi deneyimlerinden çıkardığı derslere de dayanarak, bir ülkenin demokratikleşme sorununun ancak o ülkenin kendi iç dinamikleri aracılığıyla çözümlenebileceğini, bir ülkeye dışardan demokrasi ihraç edilemeyeceğini çok iyi bildiği için, bütün dikkatini kazan-kazan politikası çerçevesinde iç dinamiklerin-üretici güçlerin gelişmesine odaklamıştı. Gerisinin süreç içinde kendiliğinden geleceğini düşünüyordu. Öyle ya, karşılıklı ilişkiler içinde güçlenen bir burjuvazi, bu ilişkilerden nasibini alan geniş halk kitleleri bir süre sonra seslerini daha fazla duyurmaya başlayacaktı...
Ama böyle olmadı, yani, bu yöndeki bütün çabalarına rağmen, Türkiye’nin, “içişlerine karışmama”, “demokratikleşme sorununu ülkenin kendi iç dinamiklerine bırakma” politikası başarısız kaldı! Nedenini de herkes biliyor aslında. “Arap baharı” denilen devrimci rüzgar o kadar hızlı esiyordu ki dışarda, Tunus, Mısır, Libya derken bir anda bu dalga Suriye’yi de içine alıverince, senelerdir baskı altında pusmuş bekleyen insanlar-Suriye toplumunda iç dinamiği oluşturan muhalefet güçleri-dışarda esen bu rüzgara-yükselen devrimci dalgaya güvenerek, kendi kendilerine, “haydi, demek ki artık vakti geldi” diyerek kendi güçlerini ve karşı tarafın gücünü iyice hesaplamadan, dış dinamiğin rolünü fazla abartıp, esas olanın kendine, kendi gücüne güvenmek olduğunu bir yana bırakarak ayağa kalkıverdiler. Aslında ayağa kalktılar da ne yaptılar, diğer ülkelerde-Mısır’da, Tunus’da falan olduğu gibi, barışcıl gösteriler düzenleyerek, demokrasi, insan hakları, serbest seçim falan demeye başladılar. Bunu yaparken de “zamanın ruhuna” güvenerek Devletin en azından bu türden barışcıl gösterilere karşı bir şey yapamayacağını-zora başvuramayacağını düşündüler. Aslında çıplak gözle bakıldığında haksız da değillerdi bunda. Kim düşünebilirdi ki o ortamda Baascıların gösteri yapan halkın üzerine ateş açacağını! Ama bunu yaptı Esad güçleri! Ve ne olduysa da ondan sonra oldu zaten!..Ok bir kere yaydan çıkmıştı! Ortada ölüler ve yaralılar dururken, dışardan esen o demokrasi rüzgârlarının da etkisiyle, “mücadeleye devam” dedi Suriye halkı. Bunu yaparken de tabi halâ, Baascıların fazla ileri gidemeyeceklerine, uluslararası kamuoyunun buna müsade etmeyeceğine güveniyorlardı. Çünkü, “serbest seçim”, “çok partili demokrasi” taleplerinin artık reddedilmesi mümkün olmayan asgari demokratik talepler olduğunu düşünüyorlardı. Ama olmadı!. En ufak gösterilere bile ateş açmakla cevap verdi Baascı Devlet!.Ve öyle oldu ki, muhalefet adeta silahla direnişe devama zorlandı. Zaten Arap Baharı’nın etkisi altında ayakta olan muhalefet de bu resti görünce iş iyice çığrından çıkmış oldu.
Açık konuşalım, sadece Suriye muhalefet çevreleri değil, o zaman kimse-Türkiye de dahil-böyle bir durumu tahmin edemedi. İşin bu noktalara gelebileceğini kimse öngöremedi. Türkiye kendi ilişkilerine güvendi, ve Şam’ı adeta su yolu etti o zaman. “Yapma, etme” diye olmadık dil döktü, “bak” dedi, “ben sana yardımcı olacağım, reform yap, çok partili demokrasiye geç, korkma”! Ama tık demedi Baas yönetimi. Bunlar herkesin bildiği şeyler..
Neden peki, neden hiçbir faydası olmadı Türkiye’nin bu çabalarının, neden, kime, neye güvenerek hiç geri adım atmadı Baas yönetimi? Hatırlarsanız o zamanlar bütün o Batı, Amerika dahil Türkiye’yi suçluyorlardı “niye bu Esad’a ses çıkarmıyorsun” diye! Yani kısacası problemin barışçı yollarla çözümü için Türkiye adeta yırtındı, çırpındı..Ama olmadı..Ne zaman ki, üzerlerine bombalar yağan, kurşunlanan insanlar, canlarını kurtarmak için sınıra yığılmaya başladılar, işte o andan itibaren artık bir tavır alması gerektiğini, bir tarafın yanında yer alması gerektiğini anladı Türkiye de.
Aradan iki yıl geçti, şimdi soruyorum ben, o andan itibaren Türkiye ne yapabilirdi başka? Can havliyle Baas teröründen kaçıp gelen kadınlı erkekli, çocuklu, ihtiyarlı o insanlara “niye geliyorsunuz, hayır gelmeyin” diyebilir miydi? Göz göre göre o insanları ölüme terkedebilir miydi? Soruyorum, eğer böyle yapsaydı, o zaman Türkiye ne olurdu? Aslında bütün bu soruları tekrarlamak bile gereksiz. Bence, Türkiye ne yapması gerekiyorsa onu yapmıştır. E, efendim, Türkiye neden muhalefeti destekliyormuş da, neden onlara lojistik destek veriyormuş!. Diyorlar ki, “Türkiye Esed’in bu kadar uzun süre dayanabileceğini düşünemediği için onu gözden çıkardı da muhalefetten yana tavır aldı”? Bu ne demek biliyor musunuz? Halkını bombalasa da, kadın erkek, çocuk ihtiyar demeden insanların üzerine kurşun yağdırmaya devam etse de, gene de Türkiye Esed’le ilişkilerini koparmayacaktı, çarpışan iki taraftan birinin yanında yer almayacaktı demek! İnsanın midesi bulanıyor böyle bir şeyi düşünmeye bile! Kim ne derse desin, ben diyorum ki, Türkiye yapması gerekeni yapmıştır. Aslında, böyle bir politikaya sahip olduğu için ülkemizle hepimizin gurur duymamız gerekir. Yok efendim, muhalefetin içinde sakallı dinciler varmışta!..İspanyol iç savaşını düşünün, neler yoktu ki o zaman Franko faşizmine karşı savaşan o devrimcilerin arasında? E, şimdi bunlara bakarak bütün bir İspanyol direnişinin mahkum mu edilmesi gerekiyordu o zaman? Bunlar boş laflardır, bunlar çok açık, net politik tercihlerin sonucu olan tavır alışlardır. Hani ben ikidebir, “Türkiye’de kimin ne söylediği değil nerede durduğudur önemli olan” diyorum ya, aynen öyle, herkesin önce şu soruyu sorması gerekir kendisine “NEREDE DURUYORUM BEN”?
Peki ne oldu, nasıl oldu da halkın üzerine ateş açma cesaretini buldu Esed güçleri? Bu soru çok önemli. Hem öyle “zamanın ruhundan” falan bahsediyoruz, hem de adam tutuyor barışcıl gösteri yapan halkın üstüne, herkesin gözünün önünde ateş açabiliyor, ve de Türkiye’nin dışında kimseden çıt çıkmıyor? Ayrıca, nasıl oldu da, birkaç ayda çökeceği söylenilen Baas cephesi bu kadar uzun süre ayakta kalabildi? Asıl sorulması gereken sorular bence bunlar şimdi!..
Gözle görülüp, elle tutulur hale gelmeden anlaşılması güç-belki de imkansız olan-bu yüzden de kimsenin hesaba katmadığı şöyle bir gerçek vardı ortada: Suriye sadece Suriye değildi! Suriye İran’dı, Suriye İsrail’di, Suriye Irak’ın Maliki’siydi, Suriye Rusya’ydı, Çin’di ve de Suriye, Avrupa’dan, Amerika’daki bazı çevrelere kadar uzanan 20.yy kalıntısı güçlerin ittifakına dayanan bir düğüm noktasıydı. Mısır’mış, Tunus’muş, hatta Libya’ymış, tamam, buralar da önemliydi, ama buralarda en fazla belirli çıkarlardı, mevzilerdi sözkonusu olan, ama Suriye deyince iş değişiyordu. Suriye’de direnen bütün bir 20.yy dı sanki!
Düşünün bir kere, şu an Suriye’de Baas iktidardan düşürülüverse neler olur? Böyle bir olay bütün bir bölgede domino etkisi yaratır, bu açık; ama bununla da kalmaz, böyle bir depremin tsunami dalgaları daha sonra bütün bir dünyaya da yayılır. Bir kere, İran’da devrim etkisi yaratır böyle bir olay. Ardından, bundan Irak da etkilenir ve artık mezhep ayrılıkları üzerine politika inşa etmeye çalışanların sonu gelir. Derken, İsrail’e gelir sıra! Düşünebiliyormusunuz dört bir tarafı Arap devrimci güçleriyle çevrili bir İsrail’in halini! Zaten Türkiye ile de araları belli!. Rusya’nın durumu açık!. Adamlar belirli imtiyazlar almışlar Baas’dan. Akdeniz ve çevresine buradan açılıyorlar. Baas düştüğü an bu imtiyazlar ellerinden gidecek diye ödleri kopuyor!. Tamam, dünya değişti artık, eski dünya yok ortada, şimdi kazan-kazan ilişkisi hüküm sürüyor ülkeler arasında, yani öyle eskiden olduğu gibi “Akdeniz’e inmek” için illa ki belirli askeri üslere falan ihtiyaç yok, ama öyle birden olmuyor işte herşey; dünya değişiyor da, tek tek ülkelerin değişim hızı bazan bunun gerisinde kalıyor!. Örneğin, alın bir Rusya’yı! Sosyalizm falan diye dünyanın bütün iyi niyetli insanlarını peşlerinden sürüklediler yıllarca, ama ne oldu sonra, işçi sınıfı devleti falan derken neredeyse kutsal haline getirilen o “devrimci devletin” aslında çağ dışı bir diktatörlük olduğu anlaşıldı, ve sil baştan mezardan burjuva çıkararak yeniden kapitalizmi inşa etmeye başladılar. Yıllarca “sosyalizm” diyerek kimselere laf ettirmediğimiz o “devletin” kadın erkek insanlarını neredeyse alkolik robotlar haline getirdiğini gördük. Ve de, daha sonra, mafya yöntemleriyle kapitalizm yaratmaya başlayan bir mekanizmaya dönüştü bu çark! Yani, bırakınız 21.yy’ı bir yana, adamlar 20.yy’ı bile yeniden inşa etme sevdasına düştüler adeta! Çin desen, o da öyle, güya Komünist Partisi iktidarda, ama tam bir Devletçi diktatörlük var orada da; 21.yy paradigmasıyla falan alakası yok bunların da! İran mı, o zaten belli değil mi, Kuzey Kore bir, İran iki, çağ dışı birer ideolojik diktatörlük bunlar da! E, İsrail’e demokrasi falan deniyor ama, aslında onların da pek farkı yok diğerlerinden!. Onlar da halâ “Tanrının en sevgili-ve de özel kullarının kendileri olduğunu” söyleyerek tatmin ediyorlar kendi kendilerini! “Ya o Fransa’ya, Almanya’ya falan ne oluyor” mu diyorsunuz? Onlar da halâ kendilerini 20.yy kalıntısı “büyük devletler” olarak görüyorlar!. Halâ, eski kafayla paylaşım savaşı peşindeler!!
Yani, lafın kısası, meğer bütün o 20.yy kalıntısı güçlerin odağı durumundaymış Suriye, tam bir eşek arısı kovanıymış! Ve de sen tut, bu kovana çomak sokmayı dene! İşte Suriye’de olan budur! Suriye halkının yaptığı budur ve onların yanında yer almakla Türkiye’nin başına gelen belaların özü, esası da budur! Soruyorum ben şimdi, ne yapabilirdi başka Türkiye, “bana ne!” diyebilir miydi, burnunun dibinde işlenen bütün o cinayetlere gözlerini kapayarak kafasını öbür tarafa çevirebilir miydi? Bunu neden yapmadı diye mi suçluyorsunuz Türkiye’yi?
Şimdi size bir soru soracağım, hiç belli olmaz, yarın, bir bakarsınız, arkasına İran’ı da alan Maliki Kuzey Irak’a Kürtlere saldırıvermiş! “Olamaz” demeyin, oldu daha önce, Saddam yaptı bunu. “PKK ve Barzani Türkiye’yle anlaştılar, şimdi bütün güçleriyle bunlar bana saldıracaklar, benim başıma bela olacaklar” diye düşünen İran zaten yerinde duramıyor, hiç belli olmaz, yarın Maliki’yi Kürtlerin üzerine saldırtıverir! Ve de, bir de bakmışsınız ki, yüzbinlerce Kürt Türkiye’nin kapısına dayanmışlar, ne yapacak bu durumda Türkiye? “Bana ne” diyerek kafasını mı çevirecek gene, bu mudur sizin insanlık anlayışınız! “Türkiye’nin ne çıkarı varmış bundan”? Laf mıdır bu şimdi? Nerede yaşıyorsunuz siz, 911 km lik bir sınır var ortada. Buna Irak sınırını da eklerseniz..düşünün bir! Zaten suni olarak bölünmüş bir coğrafya bu, insanların akrabaları var her tarafta, siz nasıl kafanızı çevirirsiniz bütün o cinayetlere? Hadi çevirdiniz diyelim, daha sonra nasıl o insanları vatandaşlarınız olarak birarada tutabilirsiniz? İsterseniz burada keselim bu tartışmayı!..
Peki ne olacak bu iş, nasıl bir çözüme doğru gidiyor Suriye?
Erdoğan’ın Amerika ziyaretinden başlayarak bu soruya şöyle cevap veriyor Beril Dedeoğlu[1]:
Türkiye bu geziden güçlenerek mi çıktı?
„Şunu ifade edeyim. Türkiye tüm bu bölgelerde tek başına oyun kuramaz ama tek başına oyun bozar. Bu Türkiye'nin caydırıcı gücüdür. Daha önemlisi Türkiye bu bölgelerde tek başına oyun kurma meraklısı değil. Böyle lanse ediliyor ama böyle bir derdi yok. Türkiye şu anda küresel denklemin en önemli iki gücü olan ABD ve Rusya'yı birbirine bağlayan, ikisini buluşturup uzlaştırabilecek yeteneği olan bir ülke. Türkiye'nin hem ekonomik yeteneği hem coğrafi yeteneği hem de toplumsal yeteneği bu imkanı veriyor. Görüşmenin en somut sonucu Ortadoğu'da, Orta Asya'da ve Balkanlar'da bundan sonra Türkiye-ABD-Rusya işbirliğinin daha sıkı olacağı. Bu görüşmeden Türkiye hem güçlenerek hem güçlü çıkmıştır. Türkiye artık hem aktör hem de anahtardır. Bunun ilk meyvesini Suriye'de alabiliriz“.
Peki Suriye konusunda somut uzlaşma var mı?
„Esed'siz bir çözüm konusunda uzlaşma sağlanmış görünüyor. Ve bu sadece Türkiye ve ABD'nin değil Rusya'nın da evet dediği bir proje. Sanırım asıl konu Suriye'de Nusayri azınlığı yeni dönemde sürece nasıl dahil edileceği. Cenevrede yapılacak uluslar arası konferansta sadece muhaliflerin değil ülkedeki tüm etnik ve dini kimliklerin de temsil edildiği bir rejimin kurulması arayışı ortaya konacak ve buna uygun, yani içinde ülkedeki tüm grupların olduğu bir geçiş hükümeti hedefleniyor. Bunun sağlanması muhalifler arasındaki radikal grupların tasfiye edilmesi anlamına geliyor. Şu anda üç ülke de bu radikal grupların istihbarat örgütleri tarafından kullanıldığını düşünüyor. Türkiye, ABD ve Rusya'nın uzlaşması bu örgütlerin bu ülkeler dışında kullanıldıklarını gösteriyor“.
100 bine yakın ölü var, milyona yakın mülteci. Neden askeri müdahale seçeneği yok?
„ABD'nin gündeminde böyle bir seçenek yok. Bunun nedeni ABD'nin Afganistan, Irak'ta yaşadıkları ve ülkenin içinde olduğu durum. Obama yönetimi sorunları askeri yöntemlerle değil, siyasi uzlaşma, işbirliği çerçevesinde çözmeyi arzu ediyor. Bakın sıkışan kapitalizm bunu iki türlü aşar. İlki yeni işbirliği biçimleriyle ikincisi de yeni çatışma biçimleri ortaya koyarak. Yeni çatışma biçimleri artık daha riskli ve sonucu kestirilemediği için tercih edilmiyor. Çünkü artık çok fazla devlet dışı oyuncu var. Artık her türlü savaş yeni bir Ortaçağ riskidir. Bunu kimse almak istemiyor. Bunun yerine şimdi devletleri güçlendiren, kontrol dışı oyuncuların gücünü azaltan bir süreç işliyor. Bu kadar insani kaybın olması elbette insanlık adına kötü bir sınav ama bundan sonra bu sürecin hızlanacağını düşünüyorum.
Nasıl?
Bu bölgesel işbirliği çerçevesinde olacaktır. Rusya, Suriye'nin yeni döneminde bazı ayrıcalıklar elde edecek. Bunun karşılığında ABD'de Orta Asya'da mesela Özbekistan da bazı ayrıcalıklar elde edecektir. Bu denklemde Türkiye'nin kazancı ise sınırları güvenlik altına alınması ve bölgede daha etkili olmasıdır. 'Türkiye Suriye'de çok öne çıktı', 'esas aktör olmak istiyor' gibi eleştiriler çok içerden ve çok etnosantirik eleştirilerdir. Bence Türkiye bölgede önemli arabulucu ve güçlü bir ülkedir. Bölgede Türkiye'siz denge olmaz.
Esed'i nasıl bir son bekliyor?
Esed'in gidebileceği çok ülke kaldı mı emin değilim. Yani ülkeyi terk edebileceğini sanmıyorum. Ama daha önemlisi ben son dönemde yaşananların Esed'in eseri olduğunu düşünmüyorum. Bence Esed artık çevresindeki generallerin esiridir. Bu aşamada sorumluluk bu katliam kararlarını veren generallerde. Bu generaller hayatta olduğu sürece vuruşarak çekileceklerdir. Yok eğer bu generaller daha önce tasfiye olurlarsa belki Esed ve ailesi bir başka ülkede yaşama şansı elde edebilir.
Bölünme riski var mı?
Ben ne Irak'ta ne de Suriye'de bölünme senaryosunun kimse tarafından istendiğini sanmıyorum. ABD'de çıkan sonuç bölünmenin çok tehlikeli senaryo olduğudur“.
Dedeoğlu’nun değerlendirmelerini kafamızın bir yanında tutalım, çok önemli şeyler söylüyor!. Bence buradaki en önemli nokta da, Rusya-ABD-Türkiye ilişkisine yönelik olanı. Ama ben şimdi, bütün bunlara bir şey daha ilave etmek istiyorum:
Bana öyle geliyor ki, önümüzdeki-pek de öyle uzun olmayan-süreçte Filistin-İsrail sorunu da çözülecek! Hem de burada en önemli rolü gene Türkiye oynayacak! Hele bekleyin biraz, şu Erdoğan’ın Filistin-Gazze gezisi bir sonuçlansın!.Öyle sanıyorum ki işin bu kısmı da konuşuldu Amerika’da!..Bu işi-yani çözümü-aslında herkes istiyor!. ABD-Obama yönetimi- istiyor, bu açık!. Türkiye’nin bu konudaki tutumu da belli. Engel, iki taraftaki „aşırılardan“ kaynaklanıyor.1967 sınırlarının ötesine çekilmeyi kabul eden bir İsrail ve İsrail’in devlet olarak yaşama-varolma hakkını kabul eden bir Filistin gerçeği bana çok yakın gibi geliyor!. Eğer Erdoğan El Fetih’le Hamas ilişkisini bir yoluna koyabilirse, yani Filistinlilerin kendi içindeki uzlaşmayı sağlayabilirse bu iş hemen olur, neden olmasın ki! Olmaz, olmaz demeyin! Bakın, en olmaz denilen şey, Kürt sorununun çözümü bile yoluna girdi!..Evet, 20.yy’ın o habis ruhu halâ kaybolmadı, dolaşıp duruyor ortalıkta, ama „zamanın ruhu“ dediğimiz 21.yy’ın ruhu da boş durmuyor!..
E, sonra mı diyorsunuz!!. Bir düşünün hele, Filistin sorunu çözüldüğü an, Türkiye hemen İsrail ve Filistin’le stratejik işbirliği anlaşmalarını imzalayıverir, ki bunun da bölgede etkisi müthiş olur!. İran ve Suriye, hatta Irak sorununun çözümünde de dönüm noktası olur böyle bir gelişme!..Neden olmasın, bir düşünün hele!..
BÜTÜN BUNLARDAN ÇIKAN SONUÇ NE Mİ DİYORSUNUZ ?
Sonuç şu: Öyle anlaşılıyor ki, iç dinamikleri Suriye’deki 20.yy kalıntısı kabuğu kırmada yetersiz kalıyor. 20.yy kalıntısı belirli dengeler üzerine kurulu dış etken halâ güçlü durumda. Sadece halkın gücü yetmiyor bu kabukları kırmaya. E, kimsenin Libya’da olduğu gibi bir dış müdahaleye de niyeti olmadığına göre, bir süre daha 21.yy dinamiklerinin işlemesi beklenecek. Varolan kabuğun içinde de olsa yaralar sarılarak toplum yeniden inşa edilecek, iç dinamikler yeniden sistemi çevirmeye başlayacaklar ve yaşanılan bütün bu deneylerden çıkarılan sonuçları da içine alarak bir süre sonra sistem kendi kendini yeniden üretecek. Bunun başka yolu yok. Aslında, Türkiye’nin daha en başta buydu istediği. Yani, varolan kabuğun içini doldurarak içerden bir hamleyle sistemin kendini üretebilmesinin yolunun açılmasıydı, ama olmadı. Bu nedenle, sil baştan yeniden yaşanacak birçok şey..
Peki, bütün bu Suriye deneyinin bize öğretmesi gereken en önemli sonuç ne mi diyorsunuz? Bu soruya daha önceki yazıda şöyle cevap vermişiz:
“Yumurtanın içinde olgunlaşan civcivin bir kaçgaga darbesiyle kabuklarıkırmasıolayıdır devrimci girişkenlik-insiyatif! Hangi civciv aceleci davranarak, daha olgunlaşmadan kabuklarınıkırmaya kalkar ki! Böyle bir şeyi yapsa yapsa sürece dışardan müdahale etmek isteyen toplum mühendisleri yapabilirler. (Suriye örneği sözkonusu olunca, buna bir de, “dışarda esen devrimci rüzgârlar ne kadar kuvvetli olursa olsun, devrim, son tahlilde iç dinamiklerin başaracağı bir iştir”i de eklemek gerekecektir). Bu nedenle, başkasına güvenerek devrim yapmaya soyunmayacaksın!
Bir: Yumurta döllenmişolacak (boşyumurtadan civciv çıkmaz!). İki: Yeni olan (yani civciv) yumurtanın içinde doğum için hazır hale gelecek. O ana kadar kabuklar onun için bir koruyucudur aslında. Kabukların bir hapisane duvarı haline gelmesi olgunlaşma sürecinin belirli bir aşamasında gerçekleşir. Öyle bir diyalektik ki bu, o kabukları önce parçalasan da, parçalamakta geç kalsan da içerdeki yavruyu öldürebilirsin! Bu nedenle, olayı kendi diyalektiği içinde kendi iç dinamikleriyle çözmek en sağlıklı yoldur”..Daha başka söze gerek var mı!..
Yazının 1. BÖLÜMÜ
http://www.duzceyerelhaber.com/Munir-AKTOLGA/15855-Misir-Tunus-Libya-ve-Suriye-devrimleri1
Yazın 2. BÖLÜMÜ
http://www.duzceyerelhaber.com/munir-aktolga/15879-misir-tunus-libya-ve-suriye-devrimleri2
[1]Yeni Şafak, 19 Mayıs 2013
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023